Kendini feda edip mağaraya girdi: Bir günün aslında 24 saat olmadığını ortaya çıkardı Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Kronobiyoloji (biyolojik saat bilimi) üzerine çalışan Michel Siffre, zamanın insanlar üzerindeki etkisini anlamak için adeta hayatını ortaya koydu. Saat, gün ışığı ve insan teması yoktu. Tek referansı yalnızca kendi bedeni ve zihniydi.
24 SAATLİK GÜN KISA SÜREDE YOK OLDUBaşlarda günlerini yazarak, küçük rutinler oluşturarak geçirdi. Ancak zamanla tuhaf bir şey fark etti: Vücudunun iç saati kaymaya başlamıştı.
Kısa süre içinde Siffre'nin 24 saatlik döngüsü tamamen çöktü. Vücudu kendine yeni bir ritim geliştirdi:
36 saat uyanıklık 12 saat derin uyku.Yani insanın biyolojik olarak 24 saatlik döngüye değil, çok daha uzun bir ritme uyum sağlayabileceği ortaya çıktı.
BİZE 5 KRİTİK SONUÇ BIRAKTISiffre'nin bulguları bugün hala bilim insanlarını düşündürüyor:
1. Verimlilik: Daha uzun odaklanma dönemleri ve ardından daha derin dinlenme, üretkenliği artırabilir. 2. Uyku kalitesi: 6-8 saatlik kısa uykular yerine daha uzun döngüler, insan bedenine daha uygun olabilir. 3. Ruh sağlığı: Doğal ritme aykırı yaşamak kaygı, stres ve tükenmişliği tetikliyor. 4. Zamanın öznel doğası: Zaman sabit değil; çevremiz ve zihnimizle şekilleniyor. Gerçekliği kadar bizim yüklediğimiz anlamla var oluyor. 5. Toplumsal yapılar: İş saatleri; okul programları, hafta sonu kavramı... Aslında hepsi insan biyolojisine aykırı olabilir. BİLİMSEL TARTIŞMALARI HALEN SÜRÜYORSiffre'nin mağara deneyleri yalnızca 1972 ile sınırlı kalmadı. Daha sonra NASA ile de çalışarak astronotların uzun uzay görevlerinde yaşayabilecekleri biyolojik kaymaları inceledi. Bugün bile "insan biyolojik saati gerçekten 24 saat mi?" sorusu onun deneylerinden sonra daha güçlü soruluyor.
"KENDİ ZAMANIMIZI YAŞAMAK MÜMKÜN"Uzmanlara göre bu deney, modern yaşamın bize dayattığı takvim ve saat anlayışının biyolojimizle her zaman uyumlu olmadığını kanıtladı. Peki çözüm ne?
Çalar saat olmadan uyanmak, Yaratıcılığı zorla değil, enerjinin geldiği anlarda kullanmak, Dinlenmeyi programlara değil, bedenin ihtiyaçlarına göre düzenlemek...Belki de Siffre'nin mağaradan çıkardığı en büyük ders buydu: Zamanın esiri değil, kenti ritmimizin sahibi olabiliriz.


