KEREM ALKİN Trump DTÖ’yü öldürmeye kararlı
SonTurkHaber.com, Sabah kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Başkan Trump, uzunca bir dönem iş dünyasında edindiği müzakere tecrübesini, başkanlık döneminde küresel ticaret savaşlarına doğrudan taşımış durumda. Bu yaklaşım, sadece ABD'nin ikili ilişkilerini değil, aynı zamanda Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) öncülüğündeki çok taraflı sistemin sürdürülebilirliğini de ciddi şekilde tehdit ediyor. Başkan Trump, gerek birinci, esas ikinci başkanlık döneminde, bir müzakere tekniği olarak, öngörülemezliğini bilinçli şekilde stratejiye dönüştürmüş durumda. Ticaret hukukunu bir güç oyununa çevirdiğini; kurumsal düzen yerine bireysel lider diplomasisini müzakere tekniğinin ortasına yerleştirmiş durumda. Başkan Trump'ın ticaret politikasının merkezinde belirsizlik yaratma taktiği yer alıyor.
Müzakere ettiği ülkelere dair ne zaman, hangi sektörde, ne düzeyde bir tarifeyle karşılaşacaklarının öngörülemez olması, onun masadaki gücünü artırıyor. 'Karşı tarafı şaşırt, korkut, sonra geri adım at, sonra tekrar tehdit et' mantığı, Trump'ın stratejik öngörülemezlik (strategic unpredictability) olarak adlandırılan yönteminin temel taşı. Bu yöntem, Çin'den Avrupa Birliği'ne kadar birçok ülkenin ABD pazarına erişimde sürekli diken üstünde kalmasına yol açmakta. Ticaret müzakerelerinde Trump, ABD'nin kurumsal ittifaklarını ve geleneksel ortaklık yapısını da yeniden tanımlamış durumda. Çok taraflı sistemlere duyduğu güvensizlik, onun dış ticaret ilişkilerini ikili anlaşmalar üzerinden yürütmesine yol açtı.
İlk döneminde NAFTA'yı iptal edip yerine ABD-Meksika-Kanada Anlaşması'nı (USMCA) getirmesi, Asya-Pasifik bölgesindeki Trans- Pasifik Ortaklığı'ndan çekilmesi (TPP) ve DTÖ'nün temyiz organına yeni yargıç atamalarını engellemesi, bu yaklaşımın somut adımlarıydı. Trump, sonrasında Biden ve yine Trump, 9 yıldır ABD'nin kendi sektörlerini koruyucu ve uluslararası ticaret kurallarına aykırı hiçbir kararı bu nedenle DTÖ temyiz sistemine taşınamıyor. Daha da ötesi, Trump yönetimi ABD'nin DTÖ'den tamamen çekilmesi kararını bile gündeme getirebilir. Beyaz Saray'daki bazı danışmanlar, DTÖ'nün ABD ekonomisine zarar verdiği gerekçesiyle bu seçeneği kamuoyuyla şimdiden paylaşmış durumdalar. Her ne kadar bu adım şu an için atılmadıysa da, örgütün kurumsal işlevselliği Trump yönetimi tarafından ciddi biçimde zayıflatılmış durumda.
Trump'ın dış ticareti yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda jeopolitik ve güvenlik odaklı bir araç olarak da görmesi, ticaretin klasik normlarını altüst etmekte. Çelik ve alüminyum tarifeleri gibi uygulamaları 'ulusal güvenlik gerekçesiyle' devreye sokması, Kanada, AB gibi müttefikleri bile tarifelerle baskı altına alması, ekonomik kararların arkasında siyasi mesajlar olduğunun da göstergesi. Çin'e karşı teknoloji alanında başlatılan kampanyalarda, Huawei ve TikTok gibi şirketler özel hedef haline getirildiğini hatırlayalım. Bu da Trump'ın 'ekonomi, ticaret, güvenlik ve jeopolitik' arasında net bir ayrım gözetmediğini ortaya koyuyor.
Tüm bu gelişmeler, küresel ticaret sisteminin geleceği açısından ciddi sorular doğurmakta. ABD'nin DTÖ'ye bakışının daha da sertleşmesi, kurallı ve tahkimli bir küresel ticaret düzeninden uzaklaşılıp, güç ilişkilerine dayalı bir 'ticaret realizmi' dönemine girilmesi anlamına da gelecektir. Trump'ın pazarlık gücünü artıran bu strateji, kısa vadede ABD'ye avantaj sağlıyor gibi görünse de, orta ve uzun vadede küresel ekonomik istikrar için ciddi riskler barındırmakta. Zira sistemin çökmesi, sadece Çin gibi rakipleri değil, aynı zamanda ABD'nin müttefiklerini ve gelişmekte olan ülkeleri de pazarlık gücünden yoksun bırakabilir. Trump'ın yeni oyununun kuralları çok taraflılığın geleceğini sorgulamamıza da sebep oluyor. Belki de şu soruyu sormanın vakti gelmiştir: 'Trump küresel ticareti dönüştürüyor mu, yoksa yıkıyor mu?'


