Kıdem Tazminatı Fonu Kurulacak mı?
Halktv sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Kıymetli okurlarım, çalışma hayatında yıllardır gündemden düşmeyen, işçilerin en çok merak ettiği haklardan biri kıdem tazminatıdır. Ancak bu hak kadar, onun geleceğine dair tartışmalar da dikkat çekiyor. Özellikle de “kıdem tazminatı fonu kurulacak mı?” sorusu… Bu tartışma, sadece bir teknik düzenleme meselesi değil; aynı zamanda emeğe verilen değerin ölçüsüdür.
Kıdem tazminatı, işçinin işyerine verdiği yılların, sadakatin ve emeğin somut karşılığıdır. İşini kaybettiğinde ya da emekli olduğunda, hayatını bir süre daha güvence altına almasını sağlayan en temel haklardan biridir. Her tam yıl için 30 günlük brüt ücret üzerinden hesaplanan bu ödeme, işçiyi koruyan, işvereni ise sorumluluğa davet eden bir sistemin adıdır. Bir bakıma, çalışma hayatının “vicdan terazisi”dir.
Fakat yıllardır farklı hükümetler dönem dönem bu sistemi değiştirmek, kıdem tazminatını “fon” modeline taşımak istemiştir. Fon modeli, işçinin hakkını merkezi bir havuzda toplamak ve işten ayrıldığı anda değil, belirli şartlarda ya da emeklilikte ödemek anlamına gelir. Bu öneriyi savunanlar, sistemin daha güvenli ve sürdürülebilir olacağını iddia ederken; karşı çıkanlar ise işçinin en büyük güvencesinin elinden alınacağı görüşündedir. Çünkü bugünkü uygulamada işçi, işten ayrıldığı gün hakkını doğrudan işverenden talep edebilirken; fon sisteminde bu hak belirsizleşecek, hatta öteleme riskine girecektir.
Burada kritik nokta şudur: İşçi için kıdem tazminatı sadece bir toplu para değil, işten ayrılırken onuruyla vedalaşabilmesinin güvencesidir. İşveren içinse bu ödeme, işçisine “emeğini gördüm, karşılığını verdim” deme sorumluluğudur. Fon tartışmaları işte bu hassas dengeyi bozma ihtimali nedeniyle milyonlarca emekçiyi kaygılandırmaktadır.
Bugün birçok işçi kıdem tazminatına ya hiç ulaşamıyor ya da hakkını almak için arabuluculuk ve mahkeme süreçlerinde yıllarca mücadele etmek zorunda kalıyor. Mevcut sistemin sorunları elbette var, ancak çözüm işçinin hakkını ötelemek değil, onu daha erişilebilir ve güvenilir hale getirmektir. Fon fikri ise tam aksine, işçiyi belirsiz bir geleceğe mahkûm etme riskini taşımaktadır.
Sonuç olarak, kıdem tazminatı fonu tartışması sadece teknik bir düzenleme değildir; emeğin değerine dair toplumsal bir sınavdır. Bugün fon kurulup kurulmayacağı değil, asıl olarak işçinin yıllarını verdiği emeğin karşılığını hakkıyla alıp alamayacağı sorusu cevap bekliyor. Unutmayalım: Kıdem tazminatı emeğin sessiz bekçisidir, fon ise bu bekçiyi belirsizliğe sürükleyebilir.


