Konum Savaşları: Uçtan uça füze yağarken WhatsApp’ta yazışmak Ersin Çelik
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
İsrail-İran savaşı 12. gününde, Amerikan tiyatrosuna dönüşerek durdu.
Öyle ya da böyle Tahran’dan Tel Aviv’e düşen füzelerin bir korku imparatorluğunu yıktığını gördük. Soluğu sığınaklarda alan İsraillilerin nasıl yalnızlaştığını ve onlar için üzülecek, ateşkes isteyecek sivil inisiyatiflerin dahi olmadığını tecrübe ettik. Bu arada, iki yıldır bölgesindeki kol ve kanatları kırılan İran, bir nebze de olsa itibar kazandı. Coğrafyamızdaki denklemin nasıl değişeceğini hep birlikte yaşayarak göreceğiz. Lakin bu “savaşın” burada bitmediği aşikâr. Suriye’den sonra İran’ı da vuran İsrail’in füzeleri sınırlarımıza doğru geliyor. Hedefin Türkiye olduğu ise bariz. Çünkü İsrail’in arzımevut topraklarından vazgeçmeyeceğini biliyoruz. On iki günlük karşılıklı füze atışlarında Tahran ve Tel Aviv’de evler, kamu binaları, stratejik tesisler, askerî birlikler vurulurken; geride kalan savaşın çok farklı, dünyanın geri kalanını ilgilendiren izleri de oluştu.
Cebimizde taşıdığımız telefonlar ve internet bağlantısı olan tüm cihazlar, hepimizi bir İsrail füzesinin açık hedefi haline getirebilir! İsrail-İran savaşının ilk gününde Tahran’da isabet alan evleri ve öldürülen üst düzey yetkilileri hatırlayalım. İsrail füzeleri, 13 Haziran'da İran Genelkurmay Başkanı, Devrim Muhafızları Genel Komutanı, bazı üst düzey komutanlar ile 9 nükleer bilim insanını direkt hedef almıştı. Yani bu isimlere nokta atışı suikastlar düzenlenmişti.
O sabah ajanslara düşen bir fotoğraf var. Füzelerden biri, Tahran’da site içerisindeki 12 katlı bir apartmanın 5., 6., 7., 8., 9. katlarına isabet etmişti. Daha çok 8. katı isabet almış adeta direkt odalara saplanmıştı. İşte o evde İran’ın nükleer sanayisine önemli katkılarda bulunduğu belirtilen Dr. İsar Tabatabai yaşıyor ve füzeli suikast sonucu eşi ile öldürülmüşlerdi. Böyle onlarca önemli ismi birkaç saat içinde belki eş zamanlı katletti İsrail.
Peki ama nasıl, maktullerin yattıkları odalara kadar hesaplanarak işlenmişti Tahran suikastları?
Ortada iki ihtimal var. İkisi de sarsıcı.
Birincisi: Hedef alınan isimlerin telefonlarına önceden casus yazılımlar yüklenmişti ve bu yazılımlara güdümlü füzeler atıldı.
İkincisi: Yine cep telefonları üzerinden ama yazılım yüklemeye gerek duymadan, İsrail, WhatsApp gibi anlık konum bildiren uygulamalar üzerinden hedefleri vurdu.
İlki bir siber istihbarat çalışması gerektiriyor ikinci yöntem için ise sadece konum bilgisi yeterli. Bu durumda WhatsApp da casus yazılım işlevi görüyor.
Açıkça ifade edeyim; ikinci yolun, yani İran’daki suikastlarda WhatsApp’ın konum hizmetinin kullanılma ihtimalini daha yüksek buluyorum. Zaten İran devlet televizyonu da halka çağrı yaparak, WhatsApp’ın İsrail’le konum bilgisi paylaştığını ileri sürdü. WhatsApp ise İsrail’i yalanladı. Lakin bu net bir yalanlama değildi aksine ihtimali güçlendiriyor. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Tüm kişisel mesajlarınız ve aramalarınız uçtan uca şifrelendiği için biz bunları göremeyiz. Tam olarak nerede olduğunuzu takip etmiyoruz. İnsanların birbirlerine gönderdikleri kişisel mesajların kayıtlarını tutmuyoruz. Hiçbir hükümete toplu bilgi sağlamıyoruz.”
Son cümleye dikkat. WhatsApp, “Hiçbir hükümete toplu bilgi sağlamıyoruz” diyor. Bu kesin gibi okunan ama aslında muğlak cümle çok net şu anlama da geliyor: “Gerektiğinde kısmen ya da tek tek sağlıyoruz.”
Bir de uçtan uca şifreleme teknolojisi var. WhatsApp ne zaman hakkında bir güvensizlik haberi çıksa “uçtan uca şifreleme var, biz yazışmaları görmüyoruz” diyor. Görmek isterse görür o ayrı mesele. Buradaki mesele yazışmalar değil WhatsApp’ın hemen her kullanıcısının kullandığı konum bildirimi. Canlı takip dahil. WhatsApp başka bir bilgilendirmede de "Sohbet sırasında canlı konum paylaştığınızda veya yakındaki yerleri görüntülediğinizde, yani konumla ilgili özellikleri kullanmayı seçtiğinizde cihazınızdan kesin konum bilgilerini toplar ve kullanırız" diyor. Mesajlar uçtan uca şifrelemeyle korunsa bile siz canlı konum paylaştığınızda WhatsApp, cihaz izinleri aracılığıyla konumunuza erişebiliyor.
WhatsApp, İran’ı yalanlasa da Google, Windows ve META gibi teknoloji şirketlerinin İsrail’e Gazze soykırımında her türlü dijital veriyi sağladığını, bulut hizmetleri sunduğunu herkes biliyor. “Filistin için Teknoloji” oluşumundan Paul Biggar'ın geçtiğimiz yıl ortaya çıkardığı raporlar, Gazze'deki katliamda içinde WhatsApp ve Facebook platformlarının yer aldığı Meta şirketinin payı olduğu gerçeğini ortaya koymuştu. Raporlarda, Meta'nın İsrail ordusuna, 'insanlı hedefleri' belirlemek ve bombalamak amacıyla İsrail tarafından kullanılan bir yapay zekâ programı 'Lavender' sistemini beslemek için WhatsApp gruplarını belirli kişilerle paylaşan Filistinliler hakkında bilgi verdiğini belirtiyor. Lavender, WhatsApp ile bağlantı kurarak yer takibi yapabiliyor. Bu sistemle de İsrail ordusu, sivillerin yerlerini tespit ederek evlere baskın yapabiliyor ya da füzelerle vuruyor.
WhatsApp İran’daki üst düzey isimlerin konumlarını İsrail’e vermiş midir peki? Gazze’deki soykırımı aylarca görmezden gelen, karartma yapan, Siyonizm eleştirilerini asla kabullenmeyen, Filistin yanlısı ve Gazze halkına desten veren hesapları kapatan, İsmail Heniye paylaşımlarını sansürleyen META’dan söz ediyoruz. Tam bunun üzerine ABD Temsilciler Meclisi’nin tüm çalışanlarına “mobil telefon, masaüstü veya web tarayıcı sürümleri dahil olmak üzere herhangi bir işyeri cihazına WhatsApp uygulamasını indiremez veya indirmişse de tutamaz” talimatını göndermesi kafalardaki soru işaretini büyüttü. WhatsApp, Amerika’da bile güvenlik açığı olarak görülüyorsa tehdit ve tehlike konuşulanların çok ötesinde demektir.
O hâlde şunun altını çizmekte fayda var: Bildiğimiz tüm savaşların paradigması bir kez daha değişti. Sosyal medya platformları da cepheye dahil edildi. “Konum Savaşları” çağı başladı. Konumları elinde tutan düşmanını yok etme kabiliyetine sahip olacak. Verilerimiz, konumlarımız, dijital ayak izlerimiz “gerektiğinde” bizleri açık hedef hâline getiriyor.
Peki ürküyor muyuz? Tedirgin miyiz? Tabii ki evet!
Lakin öylesine bağımlı olduk ki füzeyi hava sahamızda görene kadar uçtan uca yazışmaktan geri durmayacağız. Ya da hiç füze atılmadan bir mesajla teslim olacağız… Sizce?


