Köylülerin, zeytinlikleri madenlere açan yasa teklifine karşı eylemleri 9. gününde: Zeytin, fındık bir şehre ekmek verir; maden ise sadece zehir taşır
T24 kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Mehmet Duran Boztepe / Eftalya Feraset
Tarım arazilerinin ve doğal yaşam alanlarının maden faaliyetlerine açılmasını öngören yasa teklifine karşı Türkiye’nin pek çok yerinden gelen köylüler, Ankara'daki Cemal Süreya Parkı’nda 9 gündür eylemlerine devam ediyor. Madenlerin tarımsal üretimi ve doğayı tahrip ettiğini belirten köylüler, “Zeytin, fındık bir şehre ekmek verir, maden ise sadece zehir taşır” diyerek TBMM'de görüşülecek teklifin geri çekilmesini çağrısında bulundu.
AKP’nin Meclis’e sunduğu torba kanunun zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını öngören 11. maddesi, muhalefetin tüm itirazlarına rağmen TBMM komisyonunda kabul edildi. Yasa teklifinin genel kurulda oylanarak yasalaşması halinde zeytinliklerde ve koruma altındaki alanlarda madencilik faaliyetleri yasal hale gelecek. Yasa teklifine yönelik kamuoyunda tepkiler ve itirazlar yükselirken, Türkiye’nin birçok kentinden Ankara’ya gelen köylüler 8 Temmuz’da TBMM Dikmen Kapısı’nın önünde eylem gerçekleştirdi. Köylüler eylemlerine meclisin yakınında bulunan Cemal Süreya Parkı’nda devam ediyor.
T24’e konuşan köylülerden Eren Atasoy, maden çalışmalarının ardından Fatsa’da su kaynaklarının kuruduğu ve yaban yaşamının yok olmaya başladığını belirtti, "Birimiz dahi şirkete boyun eğse hepimiz yeniliriz” ifadelerini kullandı.
Fatsa’nın fındık üretimini açısından öneminden bahseden Atasoy, şunları söyledi:
“Fatsa kaybedilecek bir yer değil. Türkiye’de 8,5 milyon kişi fındık ile geçimini sağlıyor. Türkiye Dünya’daki fındığın yüzde 70’ini üretiyor. Türkiye’deki üretimin yüzde 30’u Fatsa’dan. Fatsa olmazsa Türkiye en büyük ihracat kalemlerinden birini kaybedecek, insanlar ekmeksiz kalacak. Çünkü maden için kazılan yer siyanüre boğuluyor. Suları kazılardan dolayı yer altına kaçıyor. Bitki yetişmesi imkânsız hale geliyor.”
Atasoy, “yaklaşık 15-20 senedir tabiatımız var olsun diye ben ve köyüm mücadele ediyoruz. Bölgede bizimle aynı kaderi paylaşan bir köyümüz daha var. O köyü maden şirketleri ele geçirirse direnişimizin kırılacağını biliyoruz. Bundan dolayı şirket nereye gelirse hemen oraya gelip tepkimizi gösteriyoruz” dedi.
“Birimiz dahi şirketlere boyun eğse hepimiz yeniliriz”Yasaya karşı başarılı olabilmeleri için herkesin tepki göstermesi gerektiğini belirten Atasoy, “9 gündür evlerimizden uzakta bu parkta yatıp kalkıyoruz, bu yasa geçerse bağımızın bahçemizin başında nöbet tutmaya koşacağız. Bu sadece bizim değil, yarını düşünen, tabiata sevgi besleyen herkesin problemi. Çözüm için büyük şehirlerde yaşayan herkesin bu duruma tepki göstermesi gerek” ifadelerini kullandı.
“Bu yasayı bize rağmen geçireceklerse, bacağımızdan zincire vursunlar, köle gibi gezdirsinler”İzmir’den Ankara’ya gelen köylülerden Mehmet Aksoy da, yasa geçtiği takdirde “köleden” farklarının kalmayacağını belirtti. Aksoy, “Bu yasayı bize rağmen geçireceklerse, bacağımızdan zincire vursunlar, köle gibi gezdirsinler, sadece yemeğimizi, suyumuzu versinler. Biz onlara kölelik yapalım” diyerek tepki gösterdi.
“Tarla ipotekli, traktör hacizli, hayvan alacaklının elinde. Bir tek suyumuz ve havamız kaldı, kimseye veremeyiz” diyen Aksoy, bölgedeki çiftçilerinin durumunu ve yasa teklifine neden karşı olduklarını şu sözlerle anlattı:
“Ben İzmir’in dağ köylerindenim, bizim her şeyimizi aldılar. Kendi havzamdan örnek vereyim. Orman köylüsü, bir ton tütünle bir ev alır, düğün yapar ve o yıl da hayatını idame ettirirdi. Tekelin özelleştirilmesiyle beraber tütün bitti. Daha az masraflı olması sebepiyle zeytine yöneldik. Zeytini 2023’te 240 liraya verdik. Aradan sadece iki sene geçti, dolar 20 lirayken 40 lira oldu. Şu an zeytinin alım fiyatı 140 lira. Böylece zeytini de bitirdiler. Herkes sulu tarıma geçip domates, biber, mısır ve benzeri ürünleri ekmeye başladı. Bu ilacın, kimyasal gübrenin, suyun en yoğun olduğu tarım çeşidi. Çiftçilerin traktörleri ile katıldığı eylemler aslında ölmeden önce atılan son çığlık. Çiftçi ürününü satamadı, hepsi yerde kaldı. Bir litre sütü mandıra 12 liradan alıyor. Ankara’da bir markette yarım litre su 10 lira. Bir litre su bir litre sütten pahalı. Yem parasını kurtarmıyor.
Şu an tarla ipotekli, traktör hacizli, hayvan borç ödensin diye satıldı. Elimizde sadece suyumuz havamız kaldı. En azından sabah tabiatın içinde uyanmak, gözelerden gelen temiz suları içmek istiyoruz. Yaşamımızın kaliteli tek yanı bu, bunu vermeyeceğiz. Cennet gibi olan köyümüzün cehenneme dönüştürülmesine müsaade etmeyeceğiz”
“Ben Halil Şallı, Muğla Milas Karacahisar köyünden geldim buraya”Muğla Milas’tan eyleme katılan Halil Şallı da yasayla ortaya çıkan “zeytin ağacı taşınılabilir mi?” tartışması hakkında “zeytin taşınabilir ibaresi koyarak büyük bir ağaç katliamı yapmak peşindeler” dedi. Madenlerin 1980’li yıllardan beri bölgeye zarar verdiğini ve yer altı, yer üstü sularını kuruttuğunu belirten Şallı “80’lerden beri madenlerin nasıl köy yuttuğunu ne kadar alanı tahrip ettiğini ne kadar su kaynağının tükettiğini gördük” diye konuştu.
Şallı, şunları söyledi:
“Eğer doğayı hoyratça kullanırsak bize kuraklık, yokluk, yoksuzluk, susuzluk olarak geri döner. Devlet erkanının bu konuları, Türkiye’nin her yerinde, bölge ahalisine sorarak yapması gerek. Fakat yukarıdan gelen emirlere bağlılar. Maden yasası geçtiği anda hiç kimseye sormadan kazmayı alıp gelip vuracaklar. Bu yanlış. Gidip o bölgenin emsallerine bakmadan karar vermek ve o bölge halkının hakkında karar vermek yanlıştır. Ben bu yasanın geri çekilmesini önemle talep ediyorum. Bu yapılan şey bir katliamdır, bir yanlıştır. Geri dönülmesini istiyorum."


