Kozmetikte sahte ürün alarmı: Türkiye Çin’den sonra ikinci sırada! Dev şirket açıkladı...
Mynet sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Kozmetik sektöründe sahte ürün tehlikesi her geçen gün büyürken, L’Oréal Türkiye Ülke Hukuk ve Bilim Direktörü & Ülke Etik Lideri Hande Karakülah, Türkiye’nin sahte ürün üretiminde Çin’den sonra ikinci büyük ülke olduğunu açıkladı. OECD raporlarına göre Türkiye, Avrupa’ya akan sahte ürünlerde de bir numaralı kaynak haline geldi.
Bu durumun özellikle ülke ekonomisini de tehdit ettiğini belirten Karakülah, “Sahte ürün kullanan insanlar sağlık sorunları yaşayıp hastanelere başvuruyor, bu da kamuya ciddi bir yük oluşturuyor” dedi.

OECD’nin raporlarına göre Türkiye maalesef sahte ürün konusunda Çin’den sonra dünyanın ikinci büyük pazarı haline gelmiş durumda. Avrupa’ya akan sahtede ise Türkiye 1 numaralı kaynak halinde. Özellikle kozmetik, tekstil, ayakkabı, çanta gibi sektörlerde ciddi bir sahte pazarı var.
Türkiye aslında çok ciddi üretim gücüne sahip bir ülke. Merdiven altı diye tabir ettiğimiz işletmeler nedeniyle de bu üretim gücü sahte ürün üretiminde de kendini gösteriyor.
Bu konu sadece Türkiye’yi de ilgilendirmiyor. Hem kendi şirketimizden hem de global diğer şirketlerden aldığımız bilgiler doğrultusunda sahte ürünlerin; Türkiye’de de üretildiğini ve Türkiye’den geçip Avrupa’ya aktığını görüyoruz. Kişilerin marka kullanma arzusunu suistimal eden sahte üreticileri insan sağlığını hiçe sayıyor ve çok büyük bir vergi kaybı yaratıyor. Sahte ürün kullandığı için sağlığı zarar gören kişiler hastanelere koşuyor, bu durumun da hem kullanıcıya hem de devlete zarar verdiği bir gerçek.

Geçmişte en çok parfüm ve makyaj malzemelerinin sahtesi üretiliyordu. Özellikle parfümün, marka değeri çok yüksek ve lüks ürün kategorisine girdiği için sahte üreticiler için çok kârlı bir pozisyonda. Çünkü parfümün taklit edilmesi nispeten kolay. Daha sonra renkli kozmetikte; ruj, far ve maskaralarda görmeye başladık. Çok yeni çıkan ürünlerin bile anında sahteleri yapılıyor. Fakat son dönemlerde özellikle covid sonrası cilt bakımı ve dermokozmetik ürünleri kadınların hayatına eskisinden daha çok girdiğinden; cilt bakım kremleri ve güneş koruma özellikli ürünlerin sahtelerini çok fazla görmeye başladık.
Sahte üretim tesislerinde hiçbir sterilizasyon şartına tabi olmayan, sağlıklı olmayan koşullarda sahte şampuanlar da üretiliyor. Bununla ilgili çok ciddi ve etkili takip mekanizmalarımız var. Devlet kurumları, polisimiz, gümrük idarelerinin de desteğiyle sahte şampuan konusunda ciddi yol aldık. Ama hala cilt bakım kremlerinde, serumlarda ve dermokozmetikte mücadele etmemiz gerekiyor. Mesela bazı hastalıklarda güneş kremleri, Sağlık Bakanlığı’nın geri ödemesi kapsamında. Bu hastalıklarda güneş kremi bir ilaç gibi tedavi edici olarak kullanılmakta. Düşünün ki, cilt kanserisiniz ve sahte ya da uygun koşullarda üretilmemiş, saklanmamış güneş kremi alıyorsunuz. Bu ürünün yararı değil, zararı olur. Tüketicilerin muhakkak kullandığını tüm ürünleri ya eczaneden ya da internetten de olsa saygın internetten sitelerinden ve yetkili satıcılardan satın almalı.

Bölge olarak yoğunlaştıkları belirli lokasyonlar söylemek mümkün değil. Fakat birkaç tane sahte kozmetik üretim yerlerini baskın sırasında görme fırsatımız oldu. Sahte üretim tesisleri hijyenden oldukça uzak leğenler, kovalar ve pas bağlamış hortumlar kullanılarak üretiliyor. Karıştırmak için tahta sopalar kullanılıyor. Ne eldiven ne bone ne de uygun kıyafetler giyiyorlar. Son derece kötü koşullarda üretim yapılıyor.
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı bir kozmetik ürününün piyasaya arz edilmeden önce muhakkak bildirim yapılmasını istiyor. Ürüne ait ambalajından formülasyonuna kadar tüm bilgileri bakanlığın talep ettiği formatta bakanlığa sunuyoruz. Örneğin, biz üründe paraben olmadığını söylüyorsak, bakanlık bunu kontrol ediyor. Tüketici sağlığı ve güvenliğini en öne koyan bir süreç yönetiyoruz. Öbür tarafta ise belirli hammaddelere ulaşan bir merdiven altı şirket hiçbir kanun ve kurala uymadan, ülkeye vergi vermeden, istihdama katkıda bulunmadan, çevreye zarar vererek ve insanları gayri insani koşullarda çalıştırarak en önemlisi de tüketiciye zarar veren ürünleri piyasaya sokuyor. Merdiven altı kozmetik ürün üretimi yapıp bir şekilde üreticiye ulaşan kozmetik şirketleri ürünün üzerine ürünün gerçekleştirmediği bir sürü vaatler yazıyor. Bizlerse arkasına bilimi koymadığımız hiçbir iddiayı yazmayız.

Yapılan tahminlere göre Türkiye’deki sahte kozmetik ürünü pazarının 50 milyar TL’ye ulaştığı öngörülüyor. Bu tahminler üzerinden de büyüme oranı ile ilgili bir öngörü paylaşmak mümkün değil.

Türkiye’de kozmetik pazarının büyüklüğünün 2024 yılında 158 milyar TL’ye ulaştığı tahmin ediyoruz. Kayıt dışı pazar ise 50 milyar TL seviyelerinde. Buradan yola çıkarak sahte ürün pazarının kozmetik pazarının yüzde 30’unu aştığını görüyoruz. Elbette ki enflasyon döneminin etkisi de vardır ama maalesef sadece enflasyon ile açıklanabilecek bir durum değil.
Gençlerin pırıl pırıl ciltlerine sahte kozmetik ürünlerini sürdüğü görüntülere sosyal medya’da şahit oluyoruz. Sosyal medyada; “Kızlar 50 TL’ye La Roche Posay güneş koruyucu buldum. Sizce sahte midir?” Altına da herkes, “Aaa bize de al, kesin al” gibi ifadeler kullanıyor. Fiyatı ucuz diye alma eğilimindeler veya ürünün sahte olduğunu anlayamıyorlar.
Bir de sahtecilerde artık şöyle bir mantık oluştu; çok ucuza ürün sattığında tüketicinin bunun sahte olduğundan şüphelendiği için orijinal ürünün 50-100 TL altına satıyor. Ve maalesef tüketici farkında olmadan belki de indirimli fiyat diye düşünerek sahte ürüne çok fazla para harcamış oluyor.
Burada şu parantezi de açmak istiyorum, merdiven altı üretimleri tamamen sahte değil, bazıları tanınmış, bilinen markaların ambalajlarına benzeyen ambalajlarda ancak farklı markalarda üretim yapan tesisler. Ancak tüketicilerin bilmesi gerekir ki, bu tür markaların ürünleri, içerikleri, üretim ve saklama koşulları endüstri standardının altında, kullandıkları iddialar da kanıtlanamayacak nitelikte. En büyük organımız olan cildimize ömrümüzün sonuna kadar iyi bakmak durumunda olduğumuzu, cildimizin bir yaz boz tahtası olmadığını hatırlayarak alışveriş tercihlerimizi bilinçli yapmak zorundayız. Geri döndürülemez hasarlar yaşamak istemiyorsak, yüzümüze sürdüğümüz ürünün, güvenliğinden, orijinalliğinden, gerekli kontrollerden geçtiğinden emin olmalıyız.


