“Küresel Film Hareketi” Türkiye’den başlamalı Sinema Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Daha önce bu sayfadan çok kez “çağrı” yaptık. Önemli meselelerin filmleri yapılır, yapılmalı, yapmalıyız. Özellikle dizi sektörü dünyada ilk üçte yer alan Türkiye gibi bir yerde ise sadece bölgesel değil küresel meselelerle ilgili filmler yapılmalı. Sinema sektörümüz ancak o zaman küresel bir endüstri haline gelir. Aksi halde dizi sektörünün lokomotifi olduğu, festival başarısı da sınırlı bir ülke sinema olarak kalır.
Ve endüstrinin gelişmesinden daha mühim olansa sorumluluğumuz. Dünyada herkes Filistin ve benzeri konularda tepki gösteren ilk ülkelerden birinin Türkiye ve Anadolu insanı olduğunu biliyor. Bilmenin ötesinde ciddi bir beklenti ve bu da mesuliyet oluşturuyor.
İşte bu durumda Türkiye’nin Filistin ile ilgili çalışmalarının neden kısıtlı kaldığını anlayamıyoruz. Filistin ile ilgili uluslararası projelere dahil olmak elbette başarılı bir yöntem. Ancak Türkiye’deki yapımcı, yönetmen ve senaristler ile kurumlar ve özel sektör neden Filistin filmi yapmaz, anlayamıyoruz.
VENEDİK’TE YAŞANANLAR RNEK OLMALI
Bakın Tunuslu yönetmen Kaouther Ben Hania’nın filmi “Hind Receb’in Sesi” (The Voice of Hind Rajab) Venedik Film Festivali’nde gösterildi ve büyük ses getirdi. Üstelik yaşanan olayın üzerinden 1 yıl geçmeden film için harekete geçilmişti. Soykırım devam ederken bu filmin yapılması o kadar önemliydi ki Brad Pitt, Joaquin Phoenix ve Rooney Mara gibi isimler filme yapımcı oldu. Dünyanın en eski film festivali olan Venedik’te film 20 dakikadan fazla ayakta alkışlandı.
Demek ki önemli meseleler hakkında film yapmak için üzerinden onlarca yıl geçmesini beklemeye gerek yok. Aksine, bazı durumlarda gecikmeden harekete geçmek gerekiyor.
DÜNYANIN BÜTÜN MEYDANLARI FİLMLERLE DOLMALI
Küresel Sumud Filosu Gazze’ye doğru harekete geçmişken, tam da bunun benzeri bir film organizasyonu gerekiyor. Dünyanın farklı noktalarında aynı anda harekete geçerek filmler çekilmeli. Ve bu filmler eşzamanlı şekilde gösterime girmeli. Filmler bütün dünyayı gezmeli. Dünyanın her yerinde izleyici sinemaya gittiğinde mutlaka bir Filistin filmi seçme şansı olmalı.
Festivaller de Filistin konulu filmlerle dolmalı. Sadece seyirlik değil, anlam ve duygu bakımından kalıcılık sağlayacak sanat değeri yüksek yapımlar ortaya çıkmalı. Festival salonları uzun süreli alkışlarla inlemeli. Dünyanın en ikonik kırmızı halıları Filistin gösterilerine sahne olmalı. Bu manzara birkaç kişinin inisiyatifine bırakılmamalı.
KISA FİLMLER İHMAL EDİLMEMELİ
Kısa film de bu bağlamda hayati derecede önem arz ediyor. Yapımı daha kolay olan, izlenme mecrası çeşitlenebilecek kısa filmlerle de küresel hareket hızlandırılmalı. Her türde yapılacak Filistin konu filmlerle insanların gündemi bir an olsun Filistin’den. Ve Gazze’den uzaklaştırılmamalı.
HAREKETİN MERKEZİ MUTLAKA TÜRKİYE OLMALI
“Küresel Film Hareketi”nin merkezi mutlaka ama mutlaka Türkiye olmalı. Sektörel olarak da siyaseten de halk desteği bakımından da ideal ortam bizde var. Devletin yönettiği, özel sektörün elini taşın altına koyduğu, senarist ve yönetmenlerin hassasiyetle hazırlandığı, sektör çalışanlarının ter akıttığı bir organizasyon düzenlenmeli. Küresel Film Hareketi, dünya halklarının Gazze’deki soykırım için sesini yükseltmeye başladığı dönemde hassasiyeti diri tutmalı. Bu heyecanı ve hassasiyeti sinemadan daha diri tutacak başka araç yok şu an. Dijital mecralar, video paylaşım siteleri, sosyal medya organları bu çalışmalarla dolup taşmalı.
HOLLYWOOD YA DA DİJİTAL MECRALARIN İNSAFINA BIRAKILMAMALI
Filmlerin, gerçeği bütün çıplaklığıyla anlatabilmenin yanında kurmaca ve çeşitli türler avantajıyla insanları hakikate yönlendirme işlevi olabilir. Ve esas tehlikeli olanın da önüne geçmek için bu yapılmalı. 75 yıldır Filistin’de devam eden soykırımın şu ana kadar Hollywood eliyle mağdur gösterilen İsrail’in elini rahatlatması gibi yeni bir ortama izin verilmemeli. Hollywood ya da dijital mecraların arsızlığına müsaade edilmemeli.
Küresel Film Hareketi, herhangi bir aksiyona sahip çıkmak adına değil, beklenenin bir türlü hayata geçirilmemesinin gerekliliğinin farkında olarak bir vazife ruhuyla yapılmalı. Gazze’den başlayacak bir uyanışın dünyanın bütün mazlumlarının ve dünyanın geleceğinin kurtarıcısı olacağını da gözden kaçırmamak gerekir. Dünya şu an bir uyanışın eşiğinde ya da bu uyanış başladı. Sinema olmadan hitama ermesi mümkün değil. Zira sinema, çağın anlatım aracı. Bunu atladığımız takdirde neyin altında kalacağımızı düşünmek bile istemeyiz.


