MAHMUT ÖVÜR CHP kendi çocuklarına da acımıyor
SonTurkHaber.com, Sabah kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Geçmiş CHP kurultay ve kongrelerinde de gerilim ile kavga vardı ama hiçbir dönemde işler bugünkü kadar "rezil" bir noktaya ulaşmadı.
Son birkaç yılda ayyuka çıkan ve siyaseti zehirleyen şaibeli ilişkiler, hukukun arkasından dolanmalar, siyasi aktörlere yönelik linç girişimleri ve bitmeyen alicengiz oyunları birbirini izledi ve CHP'yi CHP olmaktan çıkardı.
Oysa CHP elitleri, vesayetçilerin hâkim olduğu geçmişte bütün bu oyunları daha çok siyaset alanında ve her defasında halkın desteğini alan başka partilere karşı yaparlardı. Diktatör suçlamaları, 28 Şubatçıların "şeriatçı" ithamları, 367 garabetiyle siyasete ayar vermeleri ya da Google bilgileriyle parti kapatma girişimleri hep dışarıya yönelikti.
Vesayet dönemindeki büyük güç ellerinden gidince bu kez içeriye yöneldiler. Karşılarında bu kez Menderes, Demirel, Özal veya Başkan Erdoğan değil, bir önceki genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu ya da düne kadar "ağabey" dedikleri CHP'nin Genel Sekreterliğini yapan Gürsel Tekin, eski İstanbul İl Başkanlarından Berhan Şimşek var.
Onlara karşı daha da acımasızlar. Linç etme konusunda öyle mahirler ki, daha düne kadar genel başkanlarının, il başkanlarının ne ahlakları ne haysiyetleri kaldı ne de hainlikleri... Bunda herhalde yolsuzlukla ilgili suçüstü olmanın etkisi de var.
Gürsel Tekin, saldırılar karşısında önce yeni bir şeymiş gibi afallıyor, sonra da İnce örneğini hatırlatarak şöyle diyordu:
"Öyle saldırılarla karşı karşıya kalıyoruz ki inanılır gibi değil. Biz galiba büyük bir suç ortaklığını bozuyormuşuz gibi. Ama unutmayın 2 yıl önce Sayın İnce'yi infaz ettiniz. Bugün Sayın İnce ile biz yan yanayız. Son 1.5 yıldır Sayın Kılıçdaroğlu'nu linç ediyorsunuz. Şimdi sıra bize geldi. Ne istiyorsunuz arkadaşlar. Biz Aziz İhsan'lara yenilmeyeceğiz."
CHP okulundan yetişen Tekin, bugün gelinen noktayı pişmanlıkla mı izliyor bilemem ama o okulun artık yeni mensupları var ve kendi arkadaşlarını linç etmekte sınır tanımıyorlar. Herhalde bu yüzden Berhan Şimşek içinde ne varsa döküyor:
"Bu yolculuğun içerisinde eğer görevini yerine getirmeyen birileri varsa genel merkezdir. Mutlak butlan geliyor, kayyum geliyor, çağrı heyeti geliyor. Partiyi yıprattılar. Şimdi buradan soruyorum: Bu partiyi mahkeme koridorlarına Kılıçdaroğlu, Berhan Şimşek mi düşürdü? Pavyon masalarına biz mi düşürdük? Kendi beceriksizliklerinden, kifayetsizliklerinden oldu."
Şimşek'in son CHP tarifi de çok çarpıcı:
"Parti holding oldu, sahibi Silivri'de, CEO'su da Sayın Özgür Özel."
***
HER TAŞIN ALTINDAN O ÇIKIYOR
CHP'de kongre üzerine olağanüstü kongrelerin, kurultay üzerine olağanüstü kurultayların yapılması ne yazık ki sonucu değiştirecek gibi görünmüyor. Peki, ortada şaibe iddiaları ve yargı kararları varken CHP neden ısrarla her yargı hamlesine yeni bir kongre veya kurultayla cevap veriyor?
Bu sorunun cevabı aranınca işin arka planında yakın geçmişte CHP'nin en etkili isimlerinden ve "Politbüro" üyesi olarak anılan Önder Sav çıktı. Kaset komplosundan sonra Kılıçdaroğlu'nun aday olmasının arkasından da o çıkmıştı. Şimdi sık yapılan kongre ve kurultayların akıl hocasının da o olduğu söyleniyor. Kendisi de saklamıyor ama ne şaibe iddialarından söz ediyor ne de yolsuzluk söylentileriyle siyasetin kirletilmesinden. Tam tersine önerdiği kurultay hamlesiyle övünüyor. Bu tablo bana, bir yerde okuduğum İsmet Paşa ile ilgili bir anekdotu hatırlattı. 60'lı yıllarda CHP içindeki bir mesele İsmet Paşa'ya iletilince şöyle demiş:
"Çözülmesini istiyorsanız o kolay ama çözülmesini istemiyor ve daha çok karışsın istiyorsanız Coşkun Kırca'ya gidin..."


