Marmara endişeli bekleyiş, atık havuzuna dönüşecek mi?
SonTurkHaber.com, Haber Global kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Havaların ısınmasıyla birlikte Marmara Denizi için müsilaj endişesi başladı. Zaman zaman kıyılarda küçük öbekler halinde kendini gösteren müsilaj oluşumunun, Haziran ayında artabileceği uyarısında bulunan uzmanlar, bu tehdidin ancak kirlilik yükünün azaltılmasıyla önlenebileceğine dikkat çekiyor. Denizin 25 metre altına kadar inen ve örümcek ağına benzer görüntüler oluşturan müsilaj, yalnızca yüzeyde değil, deniz ekosisteminde de yıkıcı etkiler yaratıyor. Genellikle ilkbahar aylarında yüzeye çıkan ve sarı-kahverengi tabakalar halinde kendini belli eden müsilaj, tekneler aracılığıyla toplanıp vidanjörlerle çekiliyor. Ancak uzmanlar, bu müdahalenin yalnızca yüzeysel ve geçici bir çözüm olduğunu belirtiyor.

Uzmanlara göre Marmara Denizi'nde müsilajın önüne geçebilmek için iklim değişikliğini ya da denizin doğal yapısını değiştirmek mümkün değil. Bu nedenle kontrol edilebilecek tek etken kirlilik yükünü azaltmak. Ancak mevcut durumda Marmara çevresinde ortaya çıkan tablo endişe verici. Evsel atıkların yalnızca yüzde 50’si, endüstriyel atıkların yüzde 30’u arıtılırken, tarımsal atıklar ise neredeyse hiç arıtılmıyor. Bu durum, denize her gün binlerce ton kirleticinin ulaştığını gösteriyor. Bununla birlikte, tüm uyarılara rağmen kıyıların yanlış kullanımı, aşırı balıkçılık, çamur dökümleri ve denizcilik faaliyetlerinden kaynaklı atıklar gibi zararlı uygulamalar da sürüyor.
NİLÜFER'E ÇÖZÜM GEREKSon günlerde kamuoyunun gündemine gelen bir diğer konu ise Bursa’daki Nilüfer Çayı'nın Marmara Denizi’ne borularla taşınması. Sanayi atıklarıyla yoğun biçimde kirlenen Nilüfer Çayı, Bursa’ya girişte birinci sınıf su kalitesine sahipken, Marmara’ya döküldüğü noktada dördüncü sınıf çok kirlenmiş su haline geliyor. Çayın üzerinin kapatılması ya da yönünün değiştirilmesi yönündeki öneriler, uzmanlar tarafından ekolojik açıdan son derece tehlikeli bulunuyor.
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı ise bu yaklaşımı sert sözlerle eleştirerek, “Kirliliği kaynağında önlemek yerine başka bir ekosisteme taşıyorsunuz. Bu yaklaşım açık bir çevresel hata. Asıl yapılması gereken; atık kaynaklarının sıkı şekilde denetlenmesi, arıtma tesislerinin işler hale getirilmesi ve kaçak deşarjların engellenmesidir” diyor.
İLERLEME OLMADIProf. Dr. Sarı, 2021 yılında büyük umutlarla başlatılan Marmara Denizi Eylem Planı'na da değinirken, "7 ilin valileri, belediye başkanları ve ilgili bakanlıkların imzalarıyla yürürlüğe konmuştu. Plan kapsamında üç yıl içinde tüm atıksu arıtma tesislerinin “ileri biyolojik arıtma” seviyesine çıkarılması hedeflenmişti. Ancak 2024 ortasında yapılan Koordinasyon Kurulu toplantısında açıklanan verilere göre, bu hedefteki ilerleme yalnızca yüzde 0,7. Bu durum, planın pratikte başarısız kaldığını ve Marmara’nın kirlilik yükünün azaltılamadığını açıkça ortaya koyuyor" ifadelerini kullanıyor.

Prof. Dr. Meriç Albay ( İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi)
"Marmara Denizi'nin 50 yıldır evsel ve endüstriyel atıklarla kirletiliyor. Acil önlem alınmazsa 2021'deki görüntülerin benzeri kaçınılmaz olacak. Marmara Denizi'nin yüzeyinden 20 metre derine kadar örümcek ağı gibi müsilaj öbekler görülüyor. Tüm belediye ve sanayi tesisleri arıtma tesislerini çalışır hale getirmeli. Sanayi tesisleri denetlenmeli. Çevreyi kirletenlere en ağır cezai yaptırımlar uygulanmalı."
DAHA KÖTÜSÜ OLURDr. Erol Kesici (Türkiye Tabiatını Koruma Derneği)
"Marmara Denizi'nde dip taramaları yapılarak, atıkların eksiksiz şekilde arıtılması gerekir. Gerekli önlemler alınmazsa Nisan ayından sonra 2021'den daha kötü bir tablo görürüz. Daha da vahimi Ege Denizinde de artık müsilaj öbekleri oluşmaya başladı. "
Kaynak: Web Özel


