Meclis in itibarı derken...
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Eskiden magazin programlarında “İN” ve “OUT” köşesi olurdu. O hafta hangi şarkıcı düşüşe geçmiş, hangi sinema oyuncusu parlamış, öğrenirdik!
Bu haftanın kazananını bilemeyeceğim ama kaybeden, yani “out” listesinde zirvede yer alan isim belli: Cem Küçük!
KAAN uçağının motoruyla ilgili tartışmalarda, “motorun yerli olmadığından Erdoğan’ın haberi yoktu” deyince İletişim Başkanlığı’ndan azarı yedi oturdu:
“Milli Muharip Uçak KAAN ve milli motor geliştirme programı, Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonu, iradesi ve kararlılığı doğrultusunda, Savunma Sanayii Başkanlığımızın koordinasyonunda ve Türk mühendislerinin fedakarane gayretleriyle ilerlemektedir.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın stratejik yatırımla ilgili bilgilendirilmediği veya yanlış bilgilendirildiği iddiaları, Cumhurbaşkanlığı makamını hedef alan açık bir dezenformasyon girişimidir.
Kamuoyunun, Milli Savunma Sanayi gibi stratejik bir konuda spekülasyonlara itibar etmemesi ve yalnızca resmi kurumların açıklamalarını dikkate alması önem arz etmektedir."
Bunu da görmek varmış kısmette.
Hem Erdoğan’ın KAAN’ın sorununu bildiği ama attığı nutuklara bakılırsa bilmezden geldiğini öğrendik.
Hem de bugüne kadar Reis için çırpınan, İBB operasyonunda aktif rol verilecek kadar güvenilen Cem Küçük’ün, bir anda cumhurbaşkanlığı makamını hedef alan bir isme dönüştüğüne tanık olduk..
Neler hissetti kim bilir!
O yine ucuz kurtuldu.
Ayşe Barım, Gezi organizasyonuyla cumhurbaşkanlığı makamını hedef alarak hükümeti devirmeye çalışma iddiasıyla 248 gün hapis yattı ya!
Dünkü duruşmada ihbarcının itirafı ve tanık olarak dinlenen sanatçıların ifadeleri, o sürenin, hayatından nasıl haksız yere çalındığını kanıtladı.
Dava dosyası bir ihbarla açılmıştı. O ihbarcı Sedat Gün, dünkü duruşmada SEGBİS ile bağlandı. Mahkeme başkanı “Ayşe Barım’ı tanıyor musun?” diye sordu. Gün, Barım’ı sosyal medya ve televizyondan tanıdığını söyledi.. “İhbar ettin mi?” sorusuna ise “Sosyal medyada gördüklerimi yazdım, içeriğini hatırlamıyorum” diye yanıt verdi. Mahkeme başkanı ardından ihbar mektubunu okuyarak hatırlattı!!! Sedat Gün, bunun üzerine ihbardan itirafa dönüş yaptı:
“Sosyal medyada gördüklerimi vatandaşlık görevimi yerine getirmek için topladım yazdım, kendim bir şey görmedim.”
Ayşe Barım bu itiraftan sonra beraat etmeliydi. Ama ev hepsiyle tahliye kararı verildi. Adliye’deki arkadaşları, evde iyi haberi bekleyen bizler çok sevindik tabii.
Ev hapsine razı olduğumuzu, 248 günlük işkenceyi falan unutarak..
*. *. *
Bu ay kim bilir daha kaç kere aynı cümleleri kuracağız.
Yarın Fatih Altaylı ilk duruşması için Silivri’den çıkacak. Aslında bir gün bile hapis yatmaması gereken Silivri’ye dönecek mi? Göreceğiz.
Ekim ayının önemli duruşmalarından biri de Ekrem İmamoğlu’nun diploma davasına dair. Diplomasını bir türlü göremediğimiz bir ismin hükmettiği memlekette İmamoğlu herhalde yine hukuk ve metanet dersi verecek.
Ve elbette Saray medyası yine hiçbir sözünü görmeyecek, duymayacak!
*. *. *
Saray medyası üç maymunu oynasa da, sokaktaki vatandaş artık ekonomik sorunlarla adaletsizliği bir kefeye koyup itiraz ediyor.
Evet, Erdoğan’ın hala yüzde 30 küsur oyu var. Ama Bahçeli’nin önayak olmasıyla getirilen başkanlık sistemine yetmiyor. AKP ile MHP’nin oyları da barajı geçemiyor.
Belki de bu yüzden Erdoğan, TBMM’nin yeni yaşama yılı açılışında ortağından önce ellerini sıkmak için DEM grubuna yöneldi.

Bahçeli alınmamış gibi yaptı! Dikkatleri derhal CHP’ye çevirerek Meclis’i -aslında Erdoğan’ı- protesto etmelerini kınadı:
“CHP’nin bu gayri ahlaki siyasi tavır ve tercihi yalnızca Sayın Cumhurbaşkanımıza saygısızlık değil; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tarihsel mehabet ve müktesebatına, aynı şekilde demokrasinin ilke ve esaslarıyla Türk milletinin iradesine kesif bir saldırıdır. Bu vahim durum bir hakkın kullanımı değil, var olan milli ve demokratik hakların kundaklanmasıdır.”
“ *Hani şu, Erdoğan’ın Ekim’den Ekim’e ziyaret ettiği.. “
“ *Türkiye’nin hiçbir kritik meselesinde bilgi vermeye tenezzül etmediği.. “
“ * Katar’daki zirveden Trump buluşmasına, nice önemli kararlar için onay almadığı..”
“. * Zaten başkanlık sistemi sayesinde yasama faaliyetinde pek ihtiyaç duymadığı Meclis’ten söz ediyoruz değil mi!”
Eğer, Bahçeli’den İYİ Parti genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’na.. . TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a kadar pek çok isim, “Meclis protesto edilecek yer değildir” deyip CHP’ye yükleniyorsa.. Hatırlatmak isterim:
Annesinin sütü kadar temiz oylarla milletvekili seçilen Can Atalay Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına rağmen hala Meclis’te değil.
Anne ve babası bunu hatırlatarak Meclis’in açılışında milletvekillerine çağrıda bulundu:
“Milletvekilliği başkaca bir işleme gerek olmaksızın sürmektedir. Sadece Meclis Başkanlığınca Meclis kütüğüne kaydedilmeyi beklemektedir.”
Bu çağrıyı duymayacaksınız.. Can Atalay’ın hakkını gasp edeceksiniz.. Onlarca siyasetçiyi aylardır iddianameleri bile yazılmadan hapiste çürümeye terk edeceksiniz..
Sonra Meclis’in itibarı, meşruiyeti diye üste çıkacaksınız!
“SENİ BAŞKAN YAPTIRMAYACAĞIZ” dedi diye Selahattin Demirtaş’ı, ailesinden yüzlerce kilometre uzakta cezaevine atacak.. Neredeyse unutacaksınız.. Bu, Bahçeli’nin hatırlattığı demokrasinin ilke ve esaslarına aykırı olmayacak da aylardır her yöntemle parçalanmaya çalışılan CHP’nin tavrı “ufff” yani!!
Bir de yazmasam olmaz..
“Tek bir itirafçı üzerinden onca siyasi aylardır hapisteyken.. O kadar esip gürlediğiniz Gazze için neleri göze almış kaç milletten cesur yürek İsrail’le karşı karşıya gelmişken.. Ve ulaşamadıkları Gazze’de kim bilir daha kaç bebek ölmeye yatmışken..”
TBMM açılış töreninde Erdoğan, Davutoğlu, Babacan yan yana.. Yüzlerde gülücükler Mustafa Keser dinlemek neyin nesi yahu!
Hiç kimse “bunda bir tuhaflık var” demedi mi!
Hiç kimse utanmadı mı!!


