Merkez gerektiğinde faiz artırabilecek mi? Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Merkez Bankası yönetimi, içine sinmese de 2.5 puanlık faiz indirimi yaptı. Başkan Fatih Karahan bu kararın yarattığı tedirginliği gördüğü için, kararın hemen ardından yatırımcılara “hedeflerden uzaklaşılırsa faiz artırabiliriz” anlamına gelen açıklamalar yapmaya başladı.
Merkez’in bu kadar yüksek indirim yapması ve içeride çok yönlü hale gelen siyasi kaosun büyüyerek süreceği tahminleri, kritik bir soruyu gündeme getiriyor: “Böyle bir iklimde Merkez Bankası yönetimi, gerektiği takdirde faiz artırım kararı verebilecek mi?”
Bu soruyu piyasa oyuncuları da sormaya başladı ama şu anda kesin bir yanıt vermekten kaçınıyorlar. Ancak Merkez Bankası’nın piyasa yüzde 2’lik faiz indirimine alıştırılmışken, 2.5 puanlık indirim yapması, ilerisi için bu soruyu gündeme getiriyor.
Dün konuştuğum bir banka üst düzey yöneticisine, “2.5 puanlık indirime bankacılar sevinmiştir” dediğimde, “Merkez 2 puanlık indirim yapsa biz daha çok sevinirdik” yanıtını verdi. Nedeni ise belli; 2.5 puanlık indirimin teknik gerekçelerden uzak bir indirim olduğu görülüyor ve siyasi etki nedeniyle böyle bir kararın verilmiş olması, piyasaları ileriye dönük tedirgin ediyor.
FİNANSAL İSTİKRAR UYARISI
Ağustos enflasyonu ve CHP İl Başkanlığı’na atanan kayyumun ardından piyasada 3 puanlık indirim beklentisi gerilemiş, herkes 2 puanlık indirime razı olmuştu. Ancak iş dünyası temsilcileri karardan önceki birkaç günde siyaset üzerindeki baskılarını iyice artırdılar. Bakanlara, Cumhurbaşkanı yardımcısına giderek yüksek faiz indirimi istediler.
Bazılarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da doğrudan ulaşarak, “2 puanlık indirim bizi rahatlatmaz 3 puanlık indirim lazım” taleplerini ilettiklerini duyduk. O nedenle Bloomberg daha önce yüzde 2 indirim tahmini çıkan anketi karar öncesi tekrarladı ve beklentilerin 2.5 puana çıktığını açıkladı.
Halbuki eski merkez bankası yöneticilerinin oluşturduğu TEPAV’ın Para Kurulu, karardan önce açıkladığı raporunda “finansal istikrarın mevcut veriler ve siyasi iklim nedeniyle tehlikede olduğunu, bu ayki toplantıda faizin değiştirilmemesi” gerektiğini söylemişti. Kurul üyesi Merkez Bankası eski Başkan Yardımcısı Prof. Fatih Özatay “indirim olacaksa da, borçlanma faizi üst sınırı yüzde 46’da korunmalı” önerisinde bulunmuştu.
Şahsen, 2.5 puanlık faiz indirimine Merkez Bankası araştırma bölümündeki hiçbir iktisatçının olur verdiğini sanmıyorum. Hem son enflasyon rakamı beklenenin üzerinde geldi, hem de enflasyon beklentileri dün çıkan ama yönetimin karar öncesi gördüğü ankette gerileme göstermedi.
NAS KARARINI VEREN FARKLI MIYDI?
Merkez enflasyon hedeflemesine geçti ve faiz kararının enflasyon eğilimi ve beklentilere göre alınacağı açıkladı. Buna siyasi kaosu eklediğinizde risklerin ne kadar büyüdüğü ortada. Yani teknik olarak bu ay, hele ki 2.5 puanlık indirimin yapılması garipti. Başkan bu kararı savunmak için “hem talep hem üretim TÜİK’in söylediklerinden daha düşük” diyor ama inandırıcı olamıyor.
Bu da aynı kapsamda başka bir soruyu çağırıyor: “Siyasi baskı altında karar alan Banka yönetimi, enflasyon görünümü iyice kötüleştiğinde faiz artırımı kararı verebilir mi?” Bu soruya “aynı yönetimin 19 Mart sonrasında çıkan paniği faiz artırım kararıyla önledi” denilerek, olumlu yanıt verilebilir.
Ancak görünen o ki; siyaset kızıştıkça siyasi irade Merkez Bankası üzerindeki baskısını artırmaya başladı. Mart’ta özel sektörün taleplerine, rezervdeki erime örnek gösterilip karşı çıkılmıştı. Ama şimdi giderek yayılan ve büyüyen, rezervleri aşamalı eritecek çok yönlü bir siyasi krize girdik. Üstüne, içine çekilme riskimizin arttığı, Suriye’de olası çatışma ortamı gibi büyük riskler de eklendi.
Enflasyon yükselirken, faizlerin düşürülmesi deneyiminin ekonomide yarattığı Nas’ın sıkıntılarını hâlâ yaşıyoruz. O kararı alan aynı siyasi irade değil miydi? Yeni ekonomi yönetimi, eskiye kıyasla farklı ama “iktidarda kalma hırsı”nın, ülkeye çıkardığı faturayı, bir daha ödemeyeceğimizi, kimse söyleyemez.


