MEVLÜT TEZEL İsrail’in varsa, İran ve Türkiye’nin de nükleer silahı olmalı

Dün SABAH'ın manşeti, İsrail'in nükleer silah üretecek diye İran'a saldırma bahanesinin ne kadar saçma olduğunu özetliyordu.
Bercan Tutar'ın da yazısında belirttiği gibi İsrail'in resmi olarak açıklamasa da yüzlerce nükleer savaş başlığına sahip olduğu tahmin ediliyor.
Ama başta İsrail ve ABD ve Batı ülkeleri olmak üzere İran'a nükleer güç olmaması için yıllarca ambargo uyguluyorlar.
MOSSAD, İran'ın nükleer enerji alanında çalışan mühendislerine sürekli suikastlar düzenliyor.
Şimdi de İsrail, İran'a hava saldırıları düzenliyor.
Özetle Batı ülkeleri, "İsrail'in nükleer silahı olabilir ama İran'ın olamaz" diyor.

Evet, ortada büyük bir adaletsizlik var.
Türk kamuoyu, Müslümanlara her fırsatta insanlık dışı saldırılar düzenleyen, masum çocukları bile öldüren İsrail'e karşı İran'ı destekler bir hava içerisinde.
Elbette Türk halkı, her zaman ezilenin yanında olacaktır.
Bölgemizde İsrail gibi çoluk çocuk demeden masum insanları katleden bir ülke varken İran da nükleer füze geliştirme hakkına sahiptir.
Hatta İsrail gibi saldırgan bir ülkenin nükleer füzelere sahip olması, İran'ın sahip olmasından daha büyük tehdittir.

CAYDIRICI GÜÇ!
Öte yandan İran nükleer silah geliştirirse, Türkiye'nin de acilen nükleer silaha sahip olması gerekir.
Dış politikada her ülke çıkarları doğrultusunda hareket eder.
Etmezse ülkeler varlığını sürdüremez ve halkının güvenliği ortadan kalkar.
Devletimizin son dönemde savunma sanayinde yaptığı büyük atılımların ne kadar gerekli olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz!
Ama bu son savaş bir kez daha Türkiye'nin de nükleer silaha sahip olması gerektiğini gösteriyor.
NATO'da nükleer silaha sahip ülkeler ABD, Birleşik Krallık ve Fransa'dır; ancak nükleer paylaşıma sadece ABD silah sağlamaktadır.
Almanya, Belçika, Hollanda, İtalya ve Türkiye, ABD'nin nükleer silahlarına ev sahipliği yapmaktadır.
Mesela İncirlik'te 60-90 arasında taktik nükleer silah başlığı olduğu tahmin ediliyor ama biz bu başlıkları tek başımıza kullanma hakkına sahip değiliz.
Bir ülkenin kendi nükleer silahına sahip olması, kullanmasa bile o ülkeye büyük bir caydırıcılık üstünlüğü kazanıyor.
Sizi dokunulmaz yapıyor, hatta dış ülkelerin baskılarını azaltıyor.

***

DİJİTAL TELİF YASASI'NDA SON DURUM
Başta Google olmak üzere internet devlerinin, medyanın içeriklerine telif ödemeden kullanmaları ve daha kötüsü; içerik üreticilerinin reklam gelirinden de çalmalarını yıllardır yazı konusu yapıyorum.
Avusturalya, Kanada, ABD vs. gibi ülkelerde çıkan yasalar sayesinde internet devlerinin medyaya telif ödediklerini görüyoruz.
Aynı uygulamanın Türkiye'de gerçekleşmesi için bir an önce Dijital Telif Yasası'nın çıkması gerekiyor.
Dün yine bu konuya değinirken yazımın son bölümünde eğer yasa çıkmazsa Türkiye'de medya batar, İletişim Başkanlığı da bundan sonra sosyal medyadaki algı oyunları, kara propagandalar vs. için Google'a açıklama yapar artık diye yazdım.

Bu egzajere yaklaşımının nedeni İletişim Başkanlığı'nın dijital telif yasasının çıkmasında daha aktif rol üstlenmesi istememdi.
Dün İletişim Başkanlığı'na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi Koordinatörü Furkan Torlak aradı.
Torlak, İletişim Başkanlığı'nın Dijital Telif Yasası'nın çıkması için Kültür Turizm Bakanlığı, RTK, BTK, TBMM Dijital Mecralar Komisyonluğu ile birlikte yürütülen çalışmaları başkanlık düzeyinde takip ettiğini ve medyanın haklarının savunulması için konuya hassasiyetle yaklaşıldığını belirtti.
Yasanın çıkması için çalışmalar devam ediyormuş.
Bunu duymak güzel.
Ama diğer ülkelere göre bu yasayı çıkarmakta geç kaldık.
Arama motorlarında yapay zeka teknolojisi kullanılmaya başlanmasıyla birlikte medyanın uğradığı haksızlıklar arttı ve daha artamaya devam edecek.
Bu yasa haber bağımsızlığı, medyanın kendi ayakları üzerinde durması açısından da önemli.
İletişim Başkanlığı'nın da desteğiyle umarım bu yasa bir an önce çıkar ve haksızlıklar ortadan kalkar.

***

ÇÜRÜK DİŞ İÇİN HAPİS CEZASI
İsveç'in Boras kentinde rutin diş hekimi kontrolünde bir çocuğun dişlerinde ileri derecede çürükler tespit edildi.
Bazı dişler o kadar kötü durumdaydı ki çekilmek zorunda kalındı.
Açılan kamu davasında tıbbi kanıtlar ve uzman görüşlerine dayanarak ebeveynleri çocuklarına karşı ağır ihmalkârlıktan suçlu buldu.

İki ebeveyn de sekiz ay hapis cezasına çarptırıldı, iyi mi?
Bazıları bu kararı ağır buldu. Oysa bunu, bir devletin çocukların sağlığına gösterdiği önem ve ebeveynlerin sorumluluklarını anlamaları adına sembolik bir karar gibi de görebiliriz.
Gerçekten diş sağlığı çocukken dikkat edilmezse ileride tedavisi pahalı büyük sağlık problemlerine dönüşüyor.
Bu yüzden ebeveynlere büyük sorumluluk düşüyor.

***

Altyazı
"Yeniden başlamaktan korkma. Bu sefer sıfırdan değil, tecrübelerinden başlıyorsun." (Esaretin Bedeli)