MEVLÜT TEZEL Lüks içinde yaşayıp vergi kaçırıyorlar
SonTurkHaber.com, Sabah kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı, 43 bin büyük ölçekli şirketin ortaklarının beyanlarını incelemeye aldı.
Yaklaşık 10 bin büyük ölçekli şirket ortağının eksik beyanda bulunduğu tespit edildi.
Bu kişiler büyük şirketlere ortaklar ama geliri gözükmüyor ve lüks yaşam sürdürüyorlar.
Örneğin tespit edilenler arasında dört şirkette ortak olup 300 milyon liralık gayrimenkul alan, yıllık kredi kartı harcaması 6 milyon lirayı bulan ve iki yıl içinde 14 gayrimenkul satın alan şirket ortakları var.
Şimdi bu 10 bin kişiden kazançlarının kaynağını açıklamaları ve gönüllü uyum çalışmasına katılarak varsa kayıt dışı kalan gelirlerini beyan etmeleri bekleniyor.
Bu vergi adaletinin sağlanması adına güzel bir gelişme. Ama bu durum aynı zamanda ülkemizdeki vergi sisteminde açıkların olduğunu gösteriyor.
Sadece şirket ortakları değil, doktorundan avukatına, esnafından internet girişimcisine birçok insan gelirini düşük gösterip lüks içinde yaşayıp vergi gelirini düşürüyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın kayıt dışı ekonomi ve vergi kaçıranlarla yaptığı mücadeleye bazıları 'sermaye küstürülüyor, yatırım yapmalarının önü kesiliyor' diye karşı çıkıyor.
Oysa vergi adaletinin sağlanması, gelir dağılımının da daha sağlıklı işlemesine olanak sağlar.
Ülkemizdeki temel sorunlardan biri orta sınıfın gücünü kaybetmesi.
Vergiler hakkıyla toplanırsa hem devletin geliri artar hem de ekonomide sağlıklı bir rekabet ortamı doğar. O yüzden Hazine ve Maliye Bakanlığı Mehmet Şimşek'in kayıt dışı ekonomi ve vergi adaletsizliğine karşı giriştiği zorlu mücadele sonuna kadar desteklenmeli.
JOSE MOURİNHO GİTMELİ Mİ, KALMALI MI?
Geçtiğimiz yıl büyük hakem skandalları olmasaydı Fenerbahçe, hak ettiği şampiyonluğa ulaşacaktı!
Jose Mourinho'yu getirmek Ali Koç'un kafasında yoktu.
Koç ya İsmail Kartal'a devam edip başkanlık seçiminde riske girecekti ya da Aziz Yıldırım'ın en büyük seçim kozu Mourinho ile anlaşarak başkanlığı kazanacaktı ve öyle de oldu.
Benim Mourinho'nun defans öncelikli pragmatik futbol anlayışından ümidim yoktu. Bunu da birçok kez dile getirmiştim.
Türkiye'de şampiyon olmanın anahtarı; parayı önce forvet ve orta sahaya harcayıp, önde baskılı, tempolu oynamak.
Okan Buruk'un Avrupa'da hezimet yaşamasının nedeni birçok mevkide eksiği olmasına rağmen hep forvet ve orta sahaya yatırım yapmasıydı.
Çünkü Türkiye'de sözleşmeyi garantiye almanın yolu ligi kazandıracak golcülere sahip olmak. Böyle de oldu zaten!
Aslında Mourinho göreve geldiği ilk gün Fenerbahçe'nin temposunu yetersiz bulduğunu açıkça ifade ederek doğru teşhisi yapmıştı.
Şampiyonlar Ligi ön elemelerinde eksik kadroya rağmen Devler Ligi'ne kalmayı hakem hatasıyla kaybedince bir umut yeşertti. Ancak yaz ve kış transfer dönemlerinde yapılan takviyeler, ihtiyacı karşılamadı.
İki transfer döneminde de sadece bonservis için harcanan 68 milyon euro'ya rağmen Mario Branco'nun tercihleri orta saha ve kanat rotasyonundaki eksiklikleri gidermedi.
Edin Dzeko ve Tadic büyük özveriyle oynamalarına rağmen ilerlemiş yaşları Mourinho'nun istediği tempoyu ortaya çıkaramadı.
Defans hattındaki sakatlıklar. Amrabat'ın Torreira etkisi yaratamaması.
Fred ve İrfan Can'ın düşen performansı, kurtarıcı diye getirilen Talisca'nın takım içi dengeyi bozması vs. Fenerbahçe'nin şampiyonluğu kaybetmesine rol oynayan birçok etken var ama asıl neden tempolu ve baskılı oynayamamak!
Elbette 'YAPI' da görevini yaptı! Fenerbahçe'nin 'YAPI'yı da yenecek bir kadro ve yönetici yapılanmasına ihtiyacı var!
Ama Mourinho ve futbolcuların aklına biz zaten YAPI'yı yenemeyiz düşüncesini aklına sokmak bir yönetim hatasıdır!
YAPI ile yönetim savaşını dışarıda vermeliydi!
Elbette dörtlü ve üçlü savunma tercihinde sürekli gelgitlerin yaşanması, Mourinho'nun bir türlü ideal 11'i oluşturamaması, derbileri kaybetmesi, tribünlerin Galatasaray gibi hakemleri baskıya alacak bir atmosfer yaratamaması vs. daha birçok neden sıralayabiliriz. Seçimin Eylül'de yapılması büyük hata. Ya şimdi ya da 2026 Haziran'ında yapılmalıydı.
Yeni hoca, yeni sistem, yeni futbolcular vs. sil baştan yapmak büyük risk.
Ama Mourinho ile devam etmek daha büyük risk.
Mourinho'nun en büyük başarısızlığı; bir önceki yıl performansı yüksek olan İrfan, Fred, Szymanski gibi yıldızların bile performansını düşürmesi.
Real Madrid, kupa canavarı Ancelotti'yi bile yolladı. Olmuyorsa olmuyor!
KATAR SERMAYESİ BU SEFER BAŞARDI
Katar sermayesinin büyük paralar akıttığı Paris Saint-Germain, Fransa liginde üst üste şampiyon olmasına rağmen Şampiyonlar Ligi hedefine bir türlü ulaşamıyordu.
Önce Cavani ve Ibrahimovic'i getirdiler, olmadı. Sonra Barcelona'nın satmak istemediği Neymar'ı sözleşmedeki çıkış parası olan tam 222 milyon euro ödeyerek aldılar.
Kadrolarında zaten Kylian Mbappe gibi birçok yıldıza sahiplerdi ama Paris yine Şampiyonlar Ligi hedefine ulaşamadı.
Daha sonra Barcelona'dan Messi'yi transfer ettiler. Yine Mbappe, Neymar, Messi ve diğer yıldızlardan oluşan kadrosuyla da Paris, Şampiyonlar Ligi'ni kazanamadı.
Mbappe, Real Madrid'e gitmek istiyordu araya Fransa Cumhurbaşkanı Macron girdi. Katarlılar tarihin en yüksek sözleşmesiyle Mbappe'yi takımda tuttu ama yine olmadı.
Paris bu sefer Barcelona'da büyük başarılara imza attıktan sonra kariyerinde düşüşte olan Luis Enrique'ye inandı.
Yıldız isimlere değil, sisteme yatırım yaptılar ve dün gece Inter'i 5-0 yenip nihayet Şampiyonlar Ligi Şampiyonu oldular.
Paris sezon başından beri mükemmel futboluyla bu şampiyonluğu sonuna kadar hak etti.
Parayla, büyük starları getirmeyle bu işin olmayacağını gösterdiler.
Elbette Paris'in kadrosunda Achraf Hakimi, Desire Doue, Ousmane Dembele, Vitinha gibi starlar var ama onların eski kadrolardan farkı Enrique'nin sistemine tam uymaları. Mbappe bu sistemde olmazdı ve onun Real Madrid'e gidişi Paris için kayıp değil kazanç oldu.
Örneğin Messi'nin son sezonunda kafasında Paris yerine sadece Dünya Kupası vardı!
Klişe olacak ama futbolda başarının sırrı; her mevkide alternatiflerin yer aldığı geniş kadro, kadro istikrarı, uyum, takım içi arkadaşlık ve en önemlisi yıldızların önce takım için oynamaları.
Altyazı
"- Neden sizin gibi iyi birine aşık olamıyorum?
- Sanırım kurabiyeler böyle dağılıyor." (The Apartment)


