Milli Eğitim’de 12 yıl mecburiyetine çözüm arayışı
Haber7 sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
Israrla ele aldığımız konuların zaman içinde mutlaka ülkeyi yönetenlerin de gündemine gelmesi ve bazı hususlarda da tavsiyelerimiz doğrultusunda adımların atılması okuyucularımızın dikkatini çekmiş.
Birkaç misal olarak da;
“Ev hanımlarına emeklilik, boşanma davası öncesinde arabulucuya gitme mecburiyeti, KKTC’deki Siyonist yerleşimi engellemek için bazı düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, bedelli askerlik uygulaması, süresiz nafaka adaletsizliği, 6284 Sayılı kanunun yol açtığı arızalar” başlıkları sıralanıyor…
Ve tabii, bir de şu 12 yıl mecburi eğitim meselesi.
Bunların gündeme gelmesindeki etkimiz ne kadardır bilemiyorum ama şunu çok iyi biliyorum:
Biz, buralardan, sosyal medyadan, televizyonlardan bazı konuları, ısrarla, inatla gündeme getirdiğimizde…
Gündeme getirmeyenleri de sürekli olarak iğnelediğimizde dip dalga meydana geliyor.
Okuyucularımız, takipçilerimiz bu konularda pek ilgilenmeyen “muhafazakâr elitlere” mesajlar gönderiyor.
Onları “rahatsız” ediyor.
Vekiller, gittikleri yerlerde üzerinde durduğumuz konulara dair soru, talep ve tepkilerle karşılaşıyor.
Destek vermeye çalıştığımız sivil toplum örgütleri üzerinden de “demokratik baskı” mekanizmaları devreye giriyor.
Bazı sivil toplum örgütü önde gelenleri, önemli görüşmeler öncesinde bizimle de temas kuruyor.
Aile, eğitim konulu bazı etkinlikleri teklif, teşvik eder konumunda oluyoruz.
Bazılarına da sadece katılarak ve elimizdeki imkânlarla duyurulmalarını sağlayarak destek veriyoruz.
Bizim hiçbir talepte bulunmadan destek vermemiz, ortamdaki heyecana ama az ama çok katkı sağlıyor.
Nerede bir hayırlı iş varsa destek olmaya, nerede sıkıntılı bir iş varsa engel olmaya, ikaz etmeye çalışıyoruz.
Bizimle aynı duygu ve düşünceler içinde olan arkadaşlarımız da, gücümüze güç katıyor.
Maksat bağcı dövmek değil, üzüm yemek.
Kimseyi yıpratmak ya da övmek gibi bir derdimiz yok, günlük politikalarla işimiz yok.
Oy hesaplarıyla alâkamız yok.
Mesele, hayırlı işlere katkıda bulunma meselesi.
Bu çerçevede, üzerinde adeta bıktırasıya durduğumuz konulardan biri de “12 yıl mecburi eğitim” uygulaması.
Bizim zamanımızda 5 yıl olan mecburi eğitim, 28 Şubatçıların baskısıyla kesintisiz 8 yıla çıkartılmıştı.
Sonra…
Ak Parti iktidarı döneminde, 4+4+4 formülüyle, 12 yıla çıkartıldı bu süre.
Eğitimin kesintisizlikten kurtarılması, öncelikle 28 Şubatçıların kapattığı imam hatip ortaokullarını ülkemize tekrar kazandırmak içindi.
Bu sayede meslek eğitiminin de yolu açılacaktı.
Modelin kesintili olması iyiydi ama mecburi eğitimin 12 yıla çıkartılması, ülkemiz için çok zararlı oldu.
Çocukların büyük bir bölümü, mecburi eğitim sürecinden 18 yaşında “mesleksiz lise diplomalı” olarak çıktı.
Bunların çoğu büyük bir bölümü yine “mesleksiz diplomalı” üreten üniversitelere gitti.
Gençlerimizin çoğu ideal olarak ya yurt dışına gitmeyi ya da Devlet’e kapak atmayı gördü.
Yurt dışına kapak atma meselesi çokları için “hayal ötesi” olduğundan ve dahi yurt dışı büyük ölçüde cazibesini yitirdiğinden kahir ekseriyet “Devlet Memuru” olmak istedi.
Devlet, bunların küçük bir bölümünü istihdam edebilince…
Özel sektör de “neredeyse orta yaşa gelmiş” diplomalı mesleksizlerin büyük bir bölümünü “işe yaramaz, hatta işe zarar verir eleman” olarak görünce…
İş tıkandı.
Etrafınıza bir bakın, mutlaka üç beş mühendis göreceksiniz.
Eskiden “mühendis”in büyük saygınlığı vardı.
Şimdi, neredeyse her ailede mühendisler bulunuyor.
Bir dolu avukat, bir dolu sosyolog, bir dolu işletme, iktisat mezunu…
Uluslararası İlişkiler mezunu…
“Ben işletmeyi bitirdim, iş istiyorum!” diyen birine, okurken çok özel vasıflar edinmemişse kim niçin iş versin?
*
Böyle bir durum.
Biz, gençleri 12 yıl mecburi eğitime bağlayınca…
“Sınavdan beş, on net çıkartabileni” üniversiteli yapınca…
Hayatlar ötelendi…
Hayatların ötelenmesi evlilikleri de öteledi.
Ancak 30 yaşında kendilerine gelebilen gençler, evliliği o yaştan sonra düşünebilir oldu.
Sonra da…
Nüfus artış hızı çakıldı!
Sıkıntının boyutları Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle “Varoluşsal Tehdit” boyutlarına ulaştı.
Büyük dertlerimiz:
Gençler (süresiz nafaka ve 6284 adaletsizliğinin de etkisiyle) evlenmek istemiyor ya da evlenemiyor.
Piyasada usta, kalfa sıkıntısı çekiliyor.
Ortam bunalımdaki gençleri zararlı yollara sürüklemek isteyenler için çok uygun hale geliyor.
Bir sistem ki;
Öğretmen de, öğrenci de, veli de şikâyetçi.
Okumak için yanan da okumamak için elinden geleni yapan da şikâyetçi.
Hasta da doktor da şikâyetçi
İşçi de işveren de şikâyetçi.
Polis de savcı da şikâyetçi.
Avukat da, mühendis de şikâyetçi.
Neyse ki Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bu konuları en iyi bilenlerden.
Özellikle Müsteşarlık Dönemi’nden gelen büyük tecrübeler var.
Milli Eğitim Camiası’nı çok çok iyi biliyor.
Ülkenin hassasiyetlerini ve karşı karşıya bulunduğu tehditleri çok iyi biliyor.
Sistemin sıkıntılarını net bir şekilde görüyor ve ekibiyle birlikte çözüm yolları arıyor.
Ortaya konulan “Maarif Modeli” öğrencilerin gelişmesini teşvik eder yapıda.
Araştırmaya, yorumlamaya, eleştirel akla önceki modellere göre çok daha fazla önem veriyor.
Eğitimde istenilen sonuçların elde edilebilmesi için bu “tek tipçi”, dayatmacı, mantıksız, ilime bilime aykırı 12 yıl mecburiyetinin ortadan kaldırılması lâzım.
Biz bunları deyince, devreye “ideolojik saplantılar” giriyor…
O bağnaz, ideolojik zihniyet konuyu bambaşka yerlere çekiyor.
Biz, “12 yıl çok uzun, okumak isteyeni teşvik etmiyor, okumak iistemeyeni ise mecbur ediyor. Bu konuda bir ayarlama yapılmalı.” diyoruz ama, böyle bir yola girenin “bağnaz çevreler” tarafından nasıl yıpratılacağını da görüyoruz.
Ne yaparsınız ki, bu 12 yıl mecburi eğitim uygulaması; tıpkı 5199 Sayılı Kanun gibi, tıpkı 6284 Sayılı Kanun gibi Meclis’ten geçirilmiş bir şekilde vakti zamanında!..
Uzun yıllar sonra iptal edilen ancak uygulaması 6284 Sayılı Kanun’la devam ettirilen İstanbul Sözleşmesi gibi Meclis’ten geçirilmiş bir şekilde!
Şimdi, hataların düzeltilmesi gerekiyor.
Gerekiyor da işler, hele bu “50 artı 1” mecburiyetini getiren modelde, hiç kolay değil.
Umarız, bütün zorlukların üstesinden gelebilecektir Türkiyem.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Hocamıza, zorlu yolculuğunda sabırlar ve başarılar diliyorum.
Bizden hayra destek, şerre fren tavrına devam.
Bazı işlerin hızla olması değil, olmuşken sağlam olması mühimdir.
Bizden hayırlı işlere her zaman destek.
Dualarımız, hayırlı işlere vesile olmak için çalışanlarla.
Serdar Arseven / Milat Gazetesi


