MİLLİ GÜVENLİK SORUNUMUZ!
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Saklamak ister gibi sona bırakmadan yazının başında paylaşacağım.
Dün bir vale yüzünden perte çıkan 7 milyonluk arabadan.. O arabanın sahibi üzerinden yazılanlardan söz etmiştim. Hemen ardından bir telefon geldi. Arabanın sahibi, dolayısıyla yazının ana karakteri Selen Yalaz’dı arayan. Son derece kibar bir üslupla hem ne kadar üzüldüğünü anlattı.. Hem de bilmediklerimi:
* Meğer ailesi iş dünyasında faaliyet gösteren varlıklı bir aileymiş. Arabası için destek olmuşlar.
* Meğer kendisi de bir buçuk yıl kadar önce gazeteciliği bırakıp özel sektöre geçmiş. Yani bu süreçte ne KRT Televizyonu ne de gazetecilikle bir ilişkisi varmış.
* Meğer o süreçte Kılıçdaroğlu’nun eski danışmanı Ömer Topsakal ile de ayrılmış.
Bir “meğer” de benim para algımla ilgili olacak:
* Meğer iyi bir araba için 7 milyonun lafı olmazmış. Gencecik ünlülerin 50-70 milyonluk arabalara sahip olduğunu fark edince yine bir aydınlanma yaşadım.
Ve aklıma 2010’ların bir tarafında, Başbakan Erdoğan’ın NTV’de Oğuz Haksever’e “Oğuz Bey 350 milyarlık Mercedes lüks müdür Allah aşkına” deyişi geliyor.
*. *. *
Bunu söyleyen birinin, işçilerin üç beş kuruş zam için aldığı grev kararını “milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu” gerekçesiyle ertelemesine şaşar mısınız?
Maden işçileri de Erdoğan o imzayı atmasaydı bugün grevde olacaktı.. Sabah sabah karşınıza çıkan maden göçüğünde toprak altında kalan işçi haberi olmayacaktı..
ama biliyoruz; Beyefendi grev sevmez.
Hiç unutmuyorum, 15 Temmuz darbe girişiminden sadece 5 gün sonra olağanüstü hal ilan edilmişti. Erdoğan da bunu daha sonra iş dünyasının buluştuğu bir toplantıda şöyle savunmuştu:
“Olağanüstü hali biz iş dünyamız daha iyi çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum, iş dünyanızda herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Şimdi böyle bir şey var mı? Tam aksine. Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL'den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız.”
Eğer karşınızda sırf namaz kılıyorsunuz diye “SEÇİLMİŞ İNSAN” gözüyle bakan / baktırılan bir kitle varsa, bu kadar çağ dışı bir düşünceyi savunabilirsiniz!
Tıpkı, Meteorolojinin yağmur haberi vermesinden sonra yağmur duasına çıkan Diyanet’in alkışlanması gibi!
Oysa tek adam rejimi, milli güvenliği bozan başlıca unsur.
Devletin kurumlarının alt üst edilmesi..
Ekonominin bir türlü dikiş tutmaması. Nitekim İstanbul Sanayi Odası Başkanı’nın bugünkü “sanayi için alarm zilleri çok güçlü biçimde çalıyor” açıklaması..
Üstüne, Trump’ın “dostu” Erdoğan’a acımadan gümrük tarifesini yüzde 15’e çıkartması..
Doların “ben de çıkacağım” diye 41 liraya doğru hızla yürümesi..
Dünyada Hamas’ı savunan birkaç ülkeden biri olmamız..
Bunlar değil de gün yüzü görmeden, dünyaya göre son derece ilkel koşullarda çalışan maden işçileri mi güvenliğimizi bozuyor?
Biliyorsunuzdur; AKP iktidarı öncesindeki 79 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca ülkemizde verilen maden ruhsatı sayısı 1186 iken, AKP tarafından 15 yılda verilen maden ruhsatı sayısı tam 386.000.
Üstelik aralarında mebzul miktarda yabancı şirketlerin olduğunu da unutmayalım.
*. *. *
SOMA faciası dünyada en ölümcül kazalarda başta geliyor.
2014 yılında yaşandı.
2018 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan yüzde 57 ile Soma’dan birinci çıktı.
Ne var ki Soma, Manisa artık başka bir nedenle gündemimizde: Özgür Özel.
Yazıyı bitirmeden bir notu paylaşmalıyım..
Günlerdir yurt içinden dışından arkadaşlarım, tanıdıklarım telefonla “aman CHP komisyona girmesin” diye arayıp durdu.
Özgür Özel ise bence gerekçesini çok net ve güzel açıklayarak katılma kararını açıkladı.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
İtiraz edenler bu sefer “güveniyoruz” diye aramaya veya sosyal medyada mesaj yayınlamaya başladı.
Ne kadar farkındadır bilmiyorum ama Özgür Özel çok ciddi bir güvenoyu sınavından geçti.
Saraçhane’nin ilk gününden bu yana geçtiği gibi.


