Ne izlediğinize dikkat edin
SonTurkHaber.com, Sonhaberler kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Bir uyuşukluk hâli yaşıyoruz. Bugün değil, dün, önceki gün, geçen ay, geçen yıl, uzun zamandır bu durum devam ediyor. Muhtemeldir ki yarınlarımızı da işgal edecek. Diğer taraftan, hayatla yaptığımız mücadele, verdiğimiz savaş devam ediyor; tüm zorluklarına rağmen, bıkmadan, usanmadan. Verdiğimiz bu çabayı uyuşukluk ile tarif edemeyiz.
Her sabah kalkıp az bir ücret karşılığında işine giden, evde çalışan eşleri tembel, uyuntu ile itham etmemeliyiz; ama ben ediyorum. Hepimiz birer sünepe, gevşek insanlarız! Çalışmak değil, yatmak; uğraşmak değil, izlemek istiyoruz. Sümsük olmak içimizde var… Asgari ücret ile evini geçindirmek isteyeninden servetinin hesabını bilmeyene kadar her birimiz tembeliz. Evet, tembeliz! Bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Bir arkadaşım yıllardır özel bir kurumda çalışıyor ve aldığı maaş asgari ücret kadar. Terfi yok, kıdem yok; sanırsın dün işe giren birisi. Patron, işçisini sömürebildiği için kârlı, işçinin de rahatı yerinde; çünkü alışmış olduğu durumdan çıkmak istemiyor. Dışarıdan bakıldığında herkes hâlinden memnun. Bu ve benzeri haksızlıklar için çıkış yolu sunamam, ama neden bu şekilde davrandığımızı anlamanızı istiyorum.
Sözde hedeflerimize ulaşmak istiyoruz. Bunun için herkes işin bir ucundan tutuyor. İsteklerimize kavuşma umuduyla bekliyoruz. Fakat özlemini kurduğumuz şeylerin bizim değil, başkalarının hayalleri olduğunu anlamıyor musunuz? Onların hayallerini gerçekleştirmek için inceden inceye, neredeyse nakış misali bizlere empoze edildiğini görmüyor musunuz? Dikkat edin! Etrafınıza bakın, arkadaşlarınıza, çevrenize, televizyonunuza bakın! İzlediğiniz dizilere bakın…
"Deha" isimli bir dizi; dahi bir genç, hayatını yeteneğini kullanarak kazanmıyor, sözüm ona bir (her ne ise) intikam için mafyavari yöntemlere giriyor. Matematik dahisi olduğunu görmezden geliyor, sosyete kabadayısı oluyor… "Siyah Kalp" dizisine ne demeli? Öğretmen olan kadın, zengin kocayı bulunca öğretmenlik mesleğini bıraktığı gibi zengin hayatlarından da vazgeçmiyor. Tüm aldatmalara, ihanetlere rağmen zenginliği uç noktada yaşıyor. Sen öğretmensin, öğretmen…
Öğretmen dedim de TRT’de izlediğim eski bir dizi aklıma geldi. İdealist bir adamın öğrencileriyle olan ilişkisini anlatan güzel bir diziydi. Reyting kaygısından mı bilemem, dizi birdenbire öğretmenin aşkı ve gençlerin aşk hikâyelerine dönüştü. "Kardelenler" adıyla yeni başlayan dizi için de benzer şeyler söylenebilir. Dizi yeni olmasına rağmen fakir ve zengin ayrımı ile fakirliğin nasıl illet bir şey olduğunu anlatıp zenginliği (açıkça söylemese bile) göklere çıkartarak oradaki liseli gençleri aşk üçgenine sokuyor. Aile kavramını linç eden dizi, daha ilk bölümünde benim nefretimi kazandı.
Zengin-fakir ayrımı üzerine kurulu diziler sadece bunlar değil. "Kızılcık Şerbeti", "Bir Gece Masalı", "Hudutsuz Sevda", "Uzak Şehir" gibi dizilerde de zenginlik alametleri öne çıkıyor. "Uzak Şehir" dizisinde doktor olan başrol oyuncusu kadın, doktorluktan çok şatafat içinde kalıyor. Bu tarz diziler, mesleklerin öne çıktığı yapımlar değil; aksine, zenginliğin ululandığı mekânlar oluyor.
Erdal Özyağcılar’ın kısa süren "Holding" adlı dizisi ilk bölümüyle benim ilgimi çekmişti. Çünkü Tuğba Sunguroğlu, nefessiz dalış ile rekor kıran ve engelli çocuklar için eğitim veren kurumun da başkanlığını yapan Aydan isimli güçlü bir karakteri canlandırıyordu. Bize böylesine karakterler lazım. Rol model alabileceğimiz, çalışmanın ne demek olduğunu bizlere gösteren idoller gerekli.
"Sahipsizler" dizisine ne demeli? Fakirlik temalı zannettiğim dizi, ağanın kadroya girmesiyle zenginliğe evrilen bir başka yapım oldu. "Kral Kaybederse" dizisinin (isminden ne olduğu belli değil mi?) baş karakteri, kendi hizmetçisine -fakir insanları nasıl yöneteceğini göstermek için- ders verecek kadar alttakileri aşağılayan bir dizi. Ve bizler bunları ilgiyle izleyip onlar gibi olma hülyasına takılıp kalıyoruz.
"Bahar" dizisi mi? Tamam, kadın doktorluk mesleğiyle öne çıkmayı başardı, ama doktorluktan çok Bahar’ın aşk üçgenini izliyoruz ve fakir değiller… Tarihi dizileri bana örnek vermeyin. Dikkatle bakacak olursanız, zenginlerin ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmadıklarını görürsünüz. Baş karakterlerin iyilik timsali olmalarına rağmen, genelinde tüm bu dizilerde zenginlik bir şekilde kutsanıyor ve zenginlerin hiçbir iş yapmadan, oturdukları yerden para kazandıkları zannediliyor.
Bizlerse bunları zihnimizde kurgulayıp tatlı hayallere dalıyoruz. Esriklik hâlinden kurtulamadığımız zaman da her geçen gün daha fazla hırçınlaşıp bezginleşiyoruz. Hayal kırıklığımız arttıkça tembelleşip çok daha fazla sömürür ya da sömürülür hâle geliyoruz.
Ne kadar çabalarsak çabalayalım, asla izlediğimiz hayatlara ulaşamıyoruz. Kendimizi avuttuğumuz bu dünyalar her geçen gün bizden uzaklaştıkça bezginliğe düçar oluyoruz. Günleri eskittikçe de miskinliğe yakalanıyoruz. Geldiğimiz nokta, utkusu olmayan gevşek bir insanlık hâli…


