Ne zaman ‘kaybedersin’… Ali Saydam
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
Anonim olduğunu iddia edenlerin de sayısı az değil… Büyük bir çoğunluk ise
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
’e ait olduğuna inanıyor… O mükemmel söz şöyle: “Yenildiğinde değil, vazgeçtiğinde kaybedersin”…
Çok farklı bir yerde, çok değişik bir bağlamda,
Roland Garros
turnuvasının oynandığı
Philippe
-
Chatrier
kortunun geniş kenar tribününün alınlığında ise Roland Garros’a ait şu söz göze çarpar: “La victoire appartient au plus tenace.” (Zafer, azimli -inatçı- olanındır)…
Önce bu iki sözün duygu ve düşünce dünyamızda nerede buluştuklarına ve bizi neden bu kadar etkilediklerine bir bakalım…
Hafta sonu iki dramatik spor olayı, insana iki üniversite bitirtecek kadar heyecan, anlam ve katma değer yüklüydü… Ayrıca başta siyaset olmak üzere, hayatın tüm üretim safhalarında insanların kendilerine,
iş-ilişki-iletişim yönetimi
bağlamında büyük dersler çıkaracakları nitelikteydi…
Biri, Kadın Voleybol Millî Takımımızın 2025 FIVB
Kadınlar Voleybol Milletler Ligi
’nde ilk üç maçını kazandıktan sonra Çin Kadın Voleybol Millî Takımıyla ile oynadığı son karşılaşmaydı…
Diğeri ise, dünyada tenisin zirvesi kabul edilen, Avustralya Açık, Wimbledon, Amerika Açık ile birlikte
Grand Slam
olarak anılan 4 turnuvadan biri olan
Roland Garros
finalindeki
Sinner
-
Alcaraz
müsabakası…
Önce Pekin’deyiz… Çin, 2-1 önde… Dördüncü set oynanıyor… Çin yine önde… Sayılarda durum 24-20… Yani Çin, 3
maç servisi
şansını yakalamış… Kazanma olasılığı neredeyse 1’e 100…
Ancak bizimkiler birden Fenix (Anka Kuşu) gibi küllerinden doğuyorlar. Önce arka arkaya 4 sayı alıp durumu 24-24’e getiriyorlar, ardından da 28-26 ile seti alıp durumu 2-2’ye taşıyorlar… 5’inci sette ise 15-12 ile noktayı koyup Çin’i mağlup ediyorlar…
İkinci olay en az birincisi kadar dramatik… Dünya ‘bir numarası’ Sinner, ilk seti 6-4 alıyor. Dünya ‘iki nurmarası’ Alcaraz ise oyunu ‘tiebreak’e götürse de Sinner, ikinci seti de 7-6 alıyor. Üçüncü set ise 6-4 ile Alcaraz’ın… Ne olduysa 4’üncü sette oluyor… Durum 5-3 Sinner lehine. İtalyan oyuncu 6-3 yapıp maçı almaya çok yakın, durumu 40-0’a getirmiş. 3 maç servisi hakkı var… Çin’in bizimkiler karşısındaki 24-20’lik durumuyla neredeyse aynı…
İşte o anda bir garip güç ve inanç, azim gelmiş olmalı Alcaraz’a… Önce arka arkaya 3 puan alıp, durumu 40-40’a taşıyor. Sonra da önce 5-5, arkasından da 6-6 yapıp seti ‘tiebreak’le 7-6 kazanıyor… Durum 2-2. Son sette de 6-6 ile iş ‘tiebreak’e kalıyor… Bu sefer 10’da biten ‘tiebreak’i 10-2 alan Alcaraz oyunu, seti ve maçı ve üst üste 2’nci kez Roland Garros kupasını kazanıyor…
Toplumsal üretim içindeyseniz hayatın tamamı, ikili ilişkiler dahil bu tür sınavlarla geçer… İşin ilginç yanı da genellikle kazandıklarımızdan daha çok kayıplarımızın hafızalarımızda yer etmeleridir… İnsan tabii ki kaybeder; ancak ‘vazgeçerek yenilmek’ en büyük boşluk olarak insanın usuna, ruhuna yerleşip oturuverir…
Gelin, siz asla vazgeçmeyin… Yenilgiyle kaybetmenin arasındaki ince farkı yeniden üretin… Tıpkı Kadın Voleybol Millî Takımımız ve Alcaraz gibi…
Gerekli ama…
Elektrikli otomobiller, çevreye duyarlı oluşları, tanınan vergi avantajları, düşük yakıt ve bakım maliyetleri, sessiz çalışma gibi nedenlerle gittikçe daha fazla tercih ediliyor. Öyle ki Türkiye’deki elektrikli araç sayısı 220 bini, şarj soketi ise 30 bini aşmış.
Bütün avantajlarına rağmen yeni olması nedeniyle eksikleri bulunan, başka bir deyişle gelişime, yeni ürün ve hizmetlere çok açık bu alan için Borusan Otomotiv’den bir hamle gelmiş.
Borusan Otomotiv İcra Kurulu Başkanı Hakan Tiftik, Türkiye’de şarj hizmeti veren 180 civarında marka olduğunu ve her birine ayrı uygulamalar üzerinden erişilebildiğini söylemiş. Yapılan araştırmalar tüketicilerin telefonunda şarj ihtiyacına yönelik ortalama 18 uygulama olduğunu gösteriyormuş. Borusan’ın uygulaması ise tek bir kanaldan şarj istasyonlarının bilgilerine ulaşılmasını sağlayarak tüketicilerin hayatını kolaylaştırıyormuş.
“Peki bu iletişim açısından neden önemli” derseniz, açıklayalım… Öncelikle bu türden iletişim aksiyonları ‘Ürün/Hizmet Performansı’ kapsamına girer… Bir kurum ya da kuruluşun iletişim çalışmalarında yer vermesi gereken 5 alandan biridir.
Ancak, her ne kadar bu örnekte gördüğümüz gibi özellikli durumlarda mutlaka iletişiminin yapılması gerekse de iletişimin ağırlığının sadece burada yoğunlaşmaması, Kurumsal Performans, Konu Yönetimi, Gündem Belirleme ve Liderlik İletişimi alanlarına da yayılması önemlidir…
Gastronomi liseleri açılacakmış…
Son yazımızda düşünce kuruluşu Enstitü Sosyal’in hayata hazırlayan bir lise eğitiminin nasıl tasarlanması gerektiğiyle ilgili hazırladığı videodan bahsetmiş, mesleki beceriler için bir başlangıç sunan, meslek tercihleri için rehberlik yapan eğitim ihtiyacının çok ciddi olduğundan dem vurmuştuk…
Tam bunun üzerine Millî Eğitim Bakanlığı tarafından “Türkiye Gastronomi Liseleri Projesi”nin hayata geçirildiğini görmek ilaç gibi geldi… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan hanımefendi ve Bakan Yusuf Tekin’in katılımıyla tanıtılan Proje’nin detayları şöyleymiş: Ülkemizin yedi coğrafi bölgesinde konumlandırılacak liselerin 12 bin yıllık Anadolu mutfak hafızasını bilimsel literatüre dahil ettirmesi, bu hafızayı koruması ve gelecek kuşaklara aktarması amaçlanıyormuş. Üreticilerden yerel yönetimlere, ticari işletmelerden sivil toplum örgütlerine kadar sivil katılımlı bir model hazırlanmış.
Lansmanda tematik liselerle öğrencilerin, yalnızca akademik bilgiyle değil, aynı zamanda sektörel deneyimle de geleceğe daha iyi hazırlanacaklarının altı çizilmiş.
Mutfağımız malum… Binlerce yıl boyunca ev sahipliği yaptığı farklı medeniyetlerin yeme içme kültüründen süzüle süzüle bugünlere gelmiş, zenginliği, çeşitliliği, lezzeti dillere destan bir hazine…
Üstelik sadece mutfakla da sınırlı değil, toplumsal yaşamla, sanatla, bilimle ve pek tabii diplomasi ile çok yakın ilişkideki bu alanın özel bir projeyle ele alınmış olması gençlerimize çok doğru ve çok iyi şeyler vadediyor…


