Okullarımızın geleceği: “Üç güçlü lise planlanabilir” Agos
Agos kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
21 Temmuz’da yapılan son ERVAB (Ermeni Vakıflar Birliği) toplantısında ERVAB Başkanı Bedros Şirinoğlu tarafından gündeme getirilen, okullarımızdan birinin meslek lisesine dönüşebileceği, toplamda ‘5 okul 1 lise’nin yeterli olacağı ve kreş oluşturulması önerilerini, bu konularda fikir üreten isimlerle konuşmaya devam ediyoruz. Bu hafta Surp Haç Tıbrevank Lisesi Müdürü Serkan Kıyıcı’ya sorularımızı yönelttik. Kıyıcı, meslek lisesi ve kreş taleplerinin önemli olduğunu ancak önceliğin kreş olması gerektiğinin altını çiziyor. Kıyıcı, Ermeni toplumunun değişen demografik yapısına uygun bir okul modeline geçiş yapılması önerisinde de bulunuyor.
21 Temmuz’da yapılan son ERVAB toplantısında, ERVAB Başkanı Bedros Şirinoğlu tarafından bazı öneriler gündeme getirildi. Okullarımızdan birin meslek lisesi haline getirilmesi Ermeni okulları için 5 okul ve 1 lisenin yeterli olacağını dile getirdi Sayın Şirinoğlu. Ayrıca çalışan anneler için kreşlerin açılması gerektiğini de ifade etti. Toplumumuz içerisinde meslek lisesi ve kreş konusu zaten gündemde. Sizce bizim önceliğimiz hangisi olmalı?
Her şeyden önce, eğitim kurumlarımızı planlarken stratejik ve uzun vadeli düşünmemiz gerektiğini vurgulamak isterim. Bu noktada, toplumumuzun ihtiyaçları arasında hem kreş hem de meslek lisesi taleplerinin bulunması çok kıymetli.
Önceliğimizin kreş ve anaokulları olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu kurumlar, Ermeni çocuklarını erken yaşta kendi kimliği, dili ve kültürüyle buluşturur. Kreşler sadece eğitim değil, aidiyet ve toplumsal bağ açısından da kritik bir işleve sahiptir. Ancak kreş tek başına uzun vadeli bir çözüm değildir. Çocuklarımızın geleceğini planlarken asıl odak noktamız lise düzeyinde güçlü ve vizyoner bir model kurmak olmalıdır. Böyle bir lise modeli, öğrencilerimizin akademik başarısını güvence altına alırken onları dünya vatandaşı olarak da yetiştirecektir.
Meslek lisesi fikri gündeme geldiğinde bu elbette toplumumuzun geleceğine katkı sağlayacak alternatiflerden biri olarak değerlendirilebilir. Ancak burada sürdürülebilirlik, ekonomik boyut ve hangi alanlara odaklanılacağı gibi sorular çok dikkatli değerlendirilmelidir. Türkiye’de meslek liselerinin başarısı ve ekonomik sürdürülebilirliği tartışmalı bir konudur. Bu nedenle şahsen meslek lisesi açmayı öncelikli görmüyorum. Bunun yerine devletin sunduğu Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) modelleri, hem örgün eğitimi sürdürme hem de mesleki beceri kazanma imkânı sağlamaları itibarıyla daha rasyonel bir seçenek olabilir. Burada önemli bir ayrımı netleştirmek gerekir: Meslek lisesi ile MESEM farklı yapılardır. Devletin sunduğu bu model, lise düzeyinde meslek odaklı eğitim almak isteyen öğrencilerimiz için bir fırsat olabilir.
Velilerimize ve toplumumuza güven vermek de bu süreçte en temel önceliğimizdir. Bütün okullarımızın kaliteli eğitim verdiğini, hiçbirinin diğerinden geri kalmadığını güçlü bir şekilde vurgulamalıyız. Bugün toplumumuzu bir arada tutan en önemli unsur hâlen okullarımız ve bu okullarda yapılan etkinliklerdir. Bu güven ortamını korumak, hem öğrencilerimizin geleceği hem de toplumumuzun devamlılığı için kritik bir noktadır.
Meslek lisesi, kreş gibi fikirler konuşulurken, toplumun maddi varlıkları ve akademik başarı ön planda tutuluyor. Bunun yanı sıra Türkiye Ermeni toplumunun değişen demografik yapısını da ele almamız gerekmez mi?
Kesinlikle, değişen demografik yapıyı göz ardı edemeyiz. Son yıllarda hem nüfus hareketleri hem de sosyoekonomik farklılıklar Ermeni toplumunu doğrudan etkiliyor. Bugün velilerimizin bir kısmı çocuklarını yüksek maliyetli uluslararası diploma programları sunan okullara göndermeyi tercih ediyor. Bu da anlaşılır bir tercihtir; aileler çocuklarının geleceğini güvence altına almak istiyor. Ancak biz, kendi bünyemizde uluslararası diploma programları uygulayan bir lise modeli kurgulayabilirsek, bu büyük maddi kaynağı cemaat içinde tutabiliriz. Aynı zamanda dünya vatandaşı yetiştirme vizyonumuzu da kendi kurumlarımızda hayata geçirmiş oluruz.
Bu yaklaşım, hem toplumsal bütünlüğümüzü güçlendirecek hem de eğitim kurumlarımızın kalıcılığını sağlayacaktır. Çünkü burada mesele sadece akademik başarı değil; aynı zamanda toplumsal sürdürülebilirliktir. Eğitim kurumlarımız gençlerimize yalnızca bilgi kazandıran değil, aynı zamanda onları kimlikleriyle barışık, toplumuna bağlı ve dünyaya entegre bireyler olarak yetiştiren merkezler olmalıdır.
Dolayısıyla, demografik değişimlere yanıt verecek yeni bir okul modeline geçiş, uzun vadede toplumumuzu hem ekonomik hem de kültürel anlamda daha güçlü kılacaktır. Mevcut okullarımız zaten büyük özveriyle bu görevi yerine getiriyor. Bizim görevimiz, bu güçlü zemini geleceğe daha da sağlam taşımaktır.
“5 okul 1 lise yeterli” önerisi başarı getirebilecek bir sistem midir? Okullarda azalan öğrenci sayısı, artan maliyetler, değişen demografik yapıyı düşündüğümüz zaman Ermeni okullarının geleceği için ne yapılmalı?
“5 okul 1 lise” sistemi, ilk bakışta maliyetleri azaltmak ve öğrenci potansiyelini birleştirmek için mantıklı görünebilir. Ancak bu modelin, toplumsal gerçekliğimiz ve velilerimizin beklentileriyle tam olarak örtüşmediğini düşünüyorum. Bu nedenle şahsen bu sisteme mesafeli yaklaşıyorum.
Bunun yerine, toplumumuzun ihtiyaçlarına daha uygun ve uygulanabilir bir model olarak 3 güçlü lise planlanabilir. Bu modelde:
Bir lise, Yükseköğretim Kurumları Sınavı sürecine odaklanarak öğrencilerimizi üniversiteye hazırlar.
Bir lise, uluslararası diploma programı sunarak gençlerimize küresel ölçekte rekabet avantajı kazandırır. Bu doğrultuda okulumuz da, hazırlıklara başlamış olup, dönüşüm için gerekli planlamalar eğitim uzmanlarınca görüşülmektedir. Sürecin nasıl ilerleyeceğini hep birlikte göreceğiz; önemli olan bu adımı sağlam ve gerçekçi bir şekilde atabilmektir.
Bir lise de daha merkezi, dengeli ve kapsayıcı bir yapıyla geniş bir öğrenci kitlesine hitap eder.
Bu üç model, hem akademik başarıyı hem uluslararası vizyonu hem de toplumsal bütünlüğü güvence altına alabilir.
Bunun yanında özel gereksinimli öğrencilerimizi unutmamalıyız. Her üç lise modelinde de kapsayıcı bir eğitim anlayışı geliştirilmeli ve bu öğrencilerimizin ihtiyaçlarını karşılayacak özel destek birimleri kurulmalıdır. Öğretmenlerimizin de hem pedagojik hem teknolojik açıdan düzenli hizmet içi eğitimlerle desteklenmesi kritik önemdedir.
Ayrıca, aileler arasındaki ekonomik farklılıkların öğrenciler üzerinde hissedilmemesi gerekir. Velilerimizin güvenini korumak için burs ve destek mekanizmaları daha sistemli hale getirilmeli; hiçbir öğrencimiz ekonomik nedenlerle geri planda kalmamalıdır. Eğitim, toplumumuz için eşitlikçi bir alan olmalı; veliler çocuklarının hangi okula giderse gitsin aynı kaliteyi alacaklarını bilmelidir.
Ve en önemlisi: Asıl hedef, her bir okulumuzun kapanmadan yoluna devam etmesi. Bunun için de Ermeni okullarını tercih etmeyen cemaat mensubu velileri yeniden kazanmak ve onları okullarımıza çekmek zorundayız. Bugün tüm okullarımız özveriyle eğitim veriyor. Bizim görevimiz, bu güçlü yapıyı koruyarak değişen koşullara uyum sağlamak ve toplumumuzun geleceğini güvence altına almaktır.


