Osman Kavala ya Almanya devlet nişanı verildi: İnsan haysiyetinin bir simgesi olacak
Halktv sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Gezi davası tutuklusu iş insanı Osman Kavala'ya Almanya'nın en önemli devlet nişanlarından biri olan Goethe Madalyası verildi. Silivri'de 8 yıldır tutuklu olan Kavala adına ödülü eşi Ayşe Buğra aldı.
Buğra, madalyayı eşi adına alırken onun gönderdiği mektubu okudu. Kavala gönderdiği mektupta şu ifadeleri kullandı:
"Li Yuan ve David Van Reybrouck gibi iki değerli insanla birlikte Goethe Madalyası ile ödüllendirilmek bana büyük onur verdi. Jüriye seçiminden dolayı teşekkür ediyorum.
"ANADOLU KÜLTÜR İLE GOETHE ENSTİTÜSÜ ARASINDA UZUN SÜREDİR DEVAM EDEN VERİMLİ İŞBİRLİĞİ ETKİLİ OLMUŞ OLMALI"Yönetim Kurulu başkanlığı yapmış olduğum Anadolu Kültür ile Goethe Enstitüsü arasında uzun süredir devam eden verimli işbirliği, benimle ilgili kararda etkili olmuş olmalı. Dolayısıyla bu şerefi, ortak yürüttüğümüz projelere önemli katkıları olan çalışma arkadaşlarım, özellikle de yokluğumda Anadolu Kültür’ü başarıyla yönetmiş olan Asena Günal ile paylaşmak isterim.

Günümüzün yakıcı sorunları, savaşlar, saldırganlıklar, göçler ve baskıcı politikalar karşısında gerçekten evrensel nitelikte bir hümanizmi savunmanın ve bunun tesisi için çalışmanın her zamankinden daha önemli olduğuna inanıyorum. Bu idealin gerçekleşmesinde sanat ve edebiyat yoluyla kurulacak zihinsel ve duygusal köprülerin gerekli olduğunu düşünenler için, Goethe’nin yazdıkları bugünün gerçekliğiyle çok bağlantılı ve anlamlı. Bildiğiniz gibi, 2007’de Goethe Madalyası almış olan Maestro Barenboim ve Edward Said, genç Yahudi ve Arap müzisyenleri bir araya getiren orkestra girişimlerinde Goethe’nin Doğu-Batı Divanı’ndan, Doğu ve Batı şiiri arasında, insanlığın paylaştığı değerler ve duyarlılıkları yansıtan bir edebi ve entelektüel köprü olan bu şaheserden ilham almışlardı. Barenboim ile Said’in bu anlamlı girişimi, Anadolu Kültür’ün Berlin’de Genç Avrupa Klasikleri Müzik Festivali’nde konser vermiş olan Ermenistan Gençlik Orkestrası projesine örnek olmuştu.

Cezaevindeyken Goethe’nin eserlerinden daha çoğunu ve Profesör Jeremy Adler’in “İnsan Haysiyeti Kavramının Kökenleri” başlıklı zihin açıcı makalesini okuma fırsatım oldu. Bu makalesinde Adler, insan haklarının temelindeki normlar ve değerlerin evriminde son derece önemli bir yeri olan insan haysiyeti kavramının gelişmesine Goethe’nin yaptığı katkıyı anlatıyor.
Adler, Goethe’nin, Kant gibi, haysiyeti insanın özerkliği, özgür davranış yeteneği temeline oturtarak bu kavrama evrensel bir nitelik kazandırdığını belirtiyor. Haysiyet, ilk defa Goethe’nin eserlerinde “bedenin ve zihnin içerdiği tüm potansiyeli değerlendirmek yönünde organik biçimde büyüyen, değişen ve gelişen bir insan özelliği” olarak tarif ediliyor. “Wilhelm Meister’in Çıraklık Yılları”nda, Goethe’nin canlı bir kültür ortamını, kültürel faaliyetlere katılımı ve başka toplumlarda yaratılan sanat ve edebiyat eserlerine erişimi, bu organik öz gelişme için gerekli gördüğünü anlıyoruz.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Yahudi soykırımının ve insanlığa karşı işlenen diğer suçların yarattığı etkiyle, insan haysiyetine saygı evrensel bir norm haline geldi. Bu kavram, insan hakları için sağlam bir temel oluşturdu.İnsan haklarının insanın tüm varoluşsal potansiyelini sosyal çevresi ile uyumlu biçimde geliştirmek için gerekli sosyal, ekonomik ve kültürel şartların sağlanması olarak anlaşılması, bu hakların kapsamının genişlemesi sürecine katkı sağladı. Adler’in belirttiği gibi, bu yeni normatif kavramsallaştırmada, Goethe’nin anlattığı şekilde, bireyin kendisini organik bir süreç içinde geliştirmesinin ve bunun haysiyetle yakın ilişkisinin yansıması görülebilir. Bu yeni içeriğiyle haysiyet, bireyin yurttaşlık statüsüne ahlaki bir değer ekleyerek onun devlet karşısında daha güçlü hale gelmesini de sağladı.
"GOETHE MADALYASI BENİM İÇİN İNSAN HAYSİYETİNİN TÜM ANLAMLARINI AKLA GETİREN VE GÜÇLENDİREN BİR SİMGE OLACAK"Ancak, haysiyet kavramının evrensel bir nitelik kazanmasına, iç hukuk metinlerinde ve uluslararası sözleşmelerde haysiyetin dokunulmazlığına dair hükümlerin yer almasına rağmen, savaş alanlarında ve siyasi yargılamaların ve cezalandırmaların görüldüğü anti-demokratik rejimlerde insan haysiyeti vahim şekilde ihlal ediliyor. Bununla birlikte, dıştan gelen bu saldırıların bireyin öz haysiyetinin tahrip olmasına yol açması mukadder değil. Böylesi ağır şartlarda dahi, insanın kendi haysiyetiyle ilgili duyguları ona güç vermeye devam ediyor, baskı ve eziyete karşı direnme gücü sağlıyor.
Şunu da söylemek istiyorum: Edebiyat sadece kavramların gelişmesine katkı yapmıyor, aynı zamanda ve belki daha önemli olarak, kavramların içselleştirilmesini mümkün kılan duyguların ve duyarlılıkların paylaşılmasını da sağlıyor. Benim cezaevindeki deneyimim böyle oldu. Goethe Madalyası benim için insan haysiyetinin tüm anlamlarını akla getiren ve güçlendiren bir simge olacak. "


