Osmanlı ve Bizans’ın birleştiği Hisar
Sabah sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
İstanbul'un tarihi mekanlarından olan Fatih ilçesinde bulunan Yedikule Hisarı, diğer adıyla Yedikule Zindanları; İstanbul'un ve Türkiye'nin en eski açık hava müzelerinden bir tanesi. Osmanlı ve Bizans dönemine ait önemli izler taşıyan Yedikule Hisarı, pek çok farklı amaçla kullanıldı. Bizans Dönemi'nde zafer takı olarak yapılan ünlü Altın Kapı, o dönem seferlerden dönen imparatorların ihtişamla girdikleri Bizans'ın en önemli giriş kapısıydı. Osmanlı'da ise esirlerin tutulduğu ve idamların gerçekleştirildiği yer olarak kullanılmasının yanı sıra devletin ilk hazinesi (hazine-i hümayun) ve değerli evraklarına da ev sahipliği yaptı. Yaklaşık beş yıldır restorasyon sürecinde olan yapının bazı kısımlarında çalışmalar tamamlandı. Yedikule Hisar Sorumlusu Hakan Sain'in eşliğinde hisarı gezdik. En tepesine çıktığınızda İstanbul'u ayağınızın altında hissettiğiniz Yedikule Hisarı, Osmanlı ve Bizans olmak üzere iki imparatorluğun birleştiği bir yapı olarak ön plana çıkıyor. Tarihin, yeşilin ve denizin birleştiği hisar, fetih sonrası Fatih Sultan Mehmed'in surları tamir ettirip üç kule yaptırmasıyla toplamda yedi kulesi oluyor ve günümüzdeki ismini alıyor. Bahçesinde cenneti hissettiğiniz yapıyı gezince içiniz hüzün doluyor.

PADİŞAHIN ÇIKTIĞI ÖLÜM MERDİVENLERİ
Osmanlı'nın yenilikçi padişahı olarak bilinen Genç Osman'ın boğdurularak öldürüldüğü odaya girince 'Şu duvarların bir dili olsa da konuşsa' diyorsunuz. Mekanın kasveti adeta iliklerinize işliyor. 14 yaşında tahta çıkmak zorunda olan Genç Osman, 18 yaşına geldiğinde yenilikçi düşüncelerini hayata geçirmek istiyor, bunlardan biri yeniçerileri kaldırıp milli bir ordu kurmak, diğeri ise harem düzenini bozup normal bir sisteme dönmek. Malesef bu düşünceler Genç Osman'ın sonu oldu. İçeride kasveti sonuna kadar hissettiğiniz odanın duvarları hüznü barındırmasının yanı sıra bir döneme ışık tutuyor. Bizlerin basamaklarını rahatça çıktığımız yeri 18 yaşında bir şehzade olan padişah Genç Osman maalesef ölümüne çıktı. İlk etapta bir gün yan odada tutulan Genç Osman daha sonra boğdurulduğu odaya getirilerek Sadrazam Davut Paşa ve cellatlar tarafından yağlı urganla boğularak öldürüldü. Hisar Sorumlusu Hakan Sain, tarihi kayıtlara göre Genç Osman'ın 1622'de boğularak öldürülmesinden bir yıl sonra, bu olayı azmettiren sadrazam Davut Paşa'nın kanlı kuyunun başında, başı vurularak öldürüldüğünü ve bedeninin kuyuya atıldığını söyledi.

HALİÇ'İ KIRMIZIYA BOYAYAN, KANLI KUYU
Yedikule Hisarı'nın en meşhur iki kuyusundan biri olan Kanlı Kuyu, o dönemde dört katlı bir ahşap hapishane olarak kullanılan alanın içerisinde bulunuyor. Her katında 10-12 tane hücre bulunan kısımda mahkumlar tutuluyordu. Mahkumlar sıradan suçlular değil, idam mahkumuydu. Maalesef bu kapıdan geçtikten sonra kurtuluşunuz olmaksızın sonunuz idam oluyordu. Tutulanların geneli savaş esirlerinde üst düzey krallar, saray eşrafında düzeni bozan kişiler ya da baş kaldıran yeniçerilerdi. Bu hücrelerde müthiş bir psikoloji var. Bir dakika önce yan yana sohbet ettiğiniz arkadaşınızı alıyorlar ve daha sonra derinliği o dönemin efsanesine göre Marmara Denizi'ne kadar giden kanlı kuyunun önüne cellatlar tarafından getirilerek, başı kesilerek idam ediliyor. Buradaki bağrışmaları diğer bütün arkadaşları duyuyor. Burayla ilgili çok fazla efsane ve söylenti olmasının yanı sıra tünel bağlantısıyla denize yakınlık olduğu için bir dönem yapılan idamlardan ötürü çok fazla kan akıtılmasıyla beraber denizin gelgitlerle bu kanları aldığı ve Haliç Denizi'ne karıştığı söyleniyor.

BİZANS DÖNEMİNİN İHTİŞAMLI YAPISI
Bizans Dönemi'nde gidilen savaştan zaferle dönüldüğü takdirde Altın Kapı'dan geçilerek şehre giriş yapılıyordu. Üstüne altın heykel ve saf gerçek altınlar yerleştirilen kapı, halkın kralı karşılayarak çiçekler ve güller attığı ritüelin gerçekleştiği yoldu. Bu yol Ayasofya Meydanı'na kadar giden Zafer Yolu ile birleşiyordu.
FATİH MESCİDİ GÜN YÜZÜNE ÇIKTI
Hisar Sorumlusu Hakan Sain yapılan restorasyon çalışmalarıyla beraber gün yüzüne çıkarılan Fatih Mescidi ile ilgili şunları söyledi: "İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından 1460'lı yıllarda bir garnizon alan, hisar yapılıyor ve içeride yaşam için bir mescid inşa ediliyor. Malesef bu yapı günümüze ulaşamamış. Kazılarla taşıyıcı zeminler ortaya çıktı ve minareyle çeşmenin bir bölümü ayakta duruyordu. Bilim Kurulu kararı sonrası kazılarla yeniden ihyası ve inşası yapıldı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla ziyarete açıldı."


