Peki gazetecilik böyle mi olur?
Haber Global sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Bu iddiayı ortaya atan bir gazeteci.
Hem gazetecileri hem de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığını zan altında bırakan bir iddia bu.
Ve çok net söyleyebilirim, bu iddia başından sonuna yalan.
Gazeteci, gazeteciyi suçluyor.
Eline soru vermişler, onu soruyorsun, diye linç meydanına atıyor.
Bunu neye dayanarak söylüyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyaretine katılan gazeteciler için oluşturulan whatsapp grubundaki mesajlara.
Ne var o mesajlarda?
Cumhurbaşkanına sorulacak sorular.
Eee madem soru listesi var, demek ki İletişim Başkanlığı, gazetecilere “bunları soracaksınız” diye dayatıyor ve gazeteciler de gıklarını çıkarmadan, kabul ediyor.
İddia sahibinin senaryosu tam da bu şekilde.
Ama sen de bir gazetecisin.
Her eline gelen metni, mesajı veya yazışmayı, şak diye haber yaparsan, böyle ortada kalırsın.
İnsan bir sorar soruşturur.
O uçaktaki gazetecilerden illa bir kaçını tanıyorsundur, en azından onlardan birine açıp, sorarsın.
Fakat gerek yok.
Çünkü lezzeti kaçar.
İnanmak istediği senaryo önüne geldiği için sormadan, soruşturmadan bir palavrayı dolaşıma sokuyor.
Cumhurbaşkanının her ziyareti öncesi gazeteciler için bir mesajlaşma grubu kurulur.
Ziyaret hakkında bilgiler verilir.
Ziyaretin son günü, gazeteciler Cumhurbaşkanına sormak istedikleri soruları, gruba yazar.
İletişim başkanlığı ise soruları bir akış haline getirir.
Sanki gizli saklı bir şey var da sızdırılmış gibi lanse ediliyor.
Oysa “sızdı” dedikleri sorular, ziyaret için gazeteciler arasında kurulan bir whatsapp grubundaki yazışmalar. Grubu gazeteciler kullanıyor. Sadece sorular için değil programın her anında haberleşmek için açılan bir grup. Bu grupta gizli saklı bir şey de hiçbir zaman olmadı.
Her ziyaretin dönüş süresi aynı değil.
ABD’den dönüş 9,5 saat.
Ama bazen KKTC’den veya Bosna Hersek’ten dönülüyor.
Vakit darlığı olabiliyor.
Kaldı ki dönüş yolunda Cumhurbaşkanının gazetecilere ayırdığı sürenin bir limiti var, doğal olarak, bu da genelde bazen 45 dakika bazen de 1 saat olarak hesaplanıyor.
Dolayısıyla İletişim Başkanlığı, planlama amacıyla akışı düzenliyor.
Soruların içeriği değil belki bazen sayısı değişebiliyor.
Bugüne kadar sayısız kez buna şahit oldum.
Sorduğum sorunun, kelimesine veya virgülüne dahi bir kez bile dokunulmadı.
Asla.
İletişim Başkanlığı kurulmadan önce, Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde de bu tür ziyaretlere katıldım.
İletişim başkanlığının, uçaktaki mülakat programlarını daha kurumsal ve profesyonel bir düzeye taşıdığını söyleyebilirim.
Bu mülakatlarda ses kayıtları mutlaka alınır ve isteyen herkes de buna sahip olabilir.
Sonra kayıt deşifre edilir.
Ortak olarak herkesin mutabık kaldığı bir yayın saati belirlenir.
Yayın saatini gazeteciler kendi aralarında kararlaştırır ve İletişim Başkanlığına bildirir.
İletişim Başkanı Sayın Burhanettin Duran’ı yıllardır tanırım.
Bugüne kadar hiçbir gazeteciyle “soru” meselesi üzerine tek kelimelik bir konuşma dahi yapmamıştır, ben kendi adıma zaten bunu net şekilde söyleyebiliyorum.
İletişim Başkanlığı Medya Koordinatörü Osman Küçükdalak da 20 yıllık gazetecidir.
Bu ziyaretlerde bu programı en hassas şekliyle planlayıp, her gazetecinin sorusunu virgülüne dahi dokunmadan akışa alan ve sonrasında yayın saatine kadar süreci ekibiyle takip eden bir profesyoneldir.
Tekrar edeyim.
Senaryolardaki kurgulanan hikaye lezzetli görünebilir.
İletişim başkanlığına, “sansürcü” de.
Gazetecileri de “eline tutuşturulan soruları soruyor” diye yaftala.
Ne de güzel bir haber oluyor, değil mi?
Ama gerçekler bambaşka.
Araştırmadan, sormaya dahi tenezzül etmeden, onlarca kişinin mesleki onuruyla oynayıp, sözde haber yapıp, bir de üstüne kendinize gazeteci, diyorsunuz.


