SALİH TUNA Arkana geçmezsem namerdim
Sabah sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Demokrasiyi halk iradesinin yansımasına indirgeyecek olursak, dünyanın en "demokratik" ülkesi hiç kuşkusuz İsrail'dir.
ABD öyle mi ya! "Demokrasi" bağlamında İsrail'in eline su dökemezler!
Hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi seçmenlerin önemli bir kısmı İran'la savaş istemediği halde, 13 Haziran 2025'ten itibaren İsrail'in kuyruğu gibi hareket ettiler.
Mesela, Tucker Carlson "ABD hiçbir seviyede (ne fonlama ne Amerikan silahları ne de askerle) İran'la bir savaşa katılmamalıdır..." demişti. "İsrail'i bırakın. Kendi savaşlarını kendileri versinler... ABD'yi İsrail savaşına dâhil etme fikrini reddediyoruz..."
Bu asla münferit değildir.
Ama ABD demokrasiden o denli yoksundur ki halkı istemediği hâlde, hatta bizzat Başkanları Trump (mealen) "Netanyahu bizi savaşa sürüklemek istiyor, biz İran savaşına katılmak istemiyoruz..." dediği hâlde İsrail ile işbirliği içinde İran'a saldırmıştır.
Buna mukabil, İsrail hükümeti halkının lanetli arzularını gerçekleştirmeye çalışıyor. Gazze'deki soykırımdan İran'a düzenlenen "terör saldırısına" kadar Netanyahu hükümetinin yaptığı budur. (Terör saldırısı diyorum; çünkü hiçbir uluslararası teamül, karar, yasa, hukuk iplemeden bağımsız bir ülkeye yapılan her saldırı terörden başka bir şey değildir.)
Bu bakımdan Fatih Altaylı haklıdır; "İsrail'de demokrasi vardır." En azından, öz yurdunda mülteci durumuna düşürülmüş masum Gazze halkının çadırlarda canlı canlı yakılmasından müthiş zevk alan halkın iradesi olarak vardır.
Nihayetinde İran'a atom bombası atılsa kırk gün kırk gece bayram yapacak bir halktan söz ediyoruz. Maazallah mahut bomba Türkiye veya Pakistan'a atılsa, tarife değişmez. Bakınız, Netanyahu "İran'ın nükleer silah sahibi olmasına izin veremeyiz" dediği bir röportajında, aynı nedenle, Pakistan'ı da açık açık tehdit etmişti. Pakistan Milli Meclisi tevekkeli İsrail'e karşı İran'ı desteklediği yönünde karar çıkartmadı. Gerçi Muhammed İkbal'in ülkesine yakışan da budur.
Fakat...
İsrail'in de "demokrasi" konusunda bir kusuru var. Soykırım yaparken veya öldürürken halkının iradesini yansıtıyorlar ama sıra ölmeye gelince halkı hiç takmıyorlar. Baksanıza, İran'ın kendini savunma hakkını kullanmak için İsrail'e düzenlediği füze operasyonları sonucunda yurtdışına çıkışları yasakladılar. (İsrail'in üçte birinin kaçacağını öngördükleri söyleniyor.)
Gerçekten çok tuhaf; öldürürken demokratlar, ölürken diktatör!
Bu arada, CHP lideri Özgür Özel de az tuhaf değil.
Sözde bile olsa "Filistin davası bizim davamızdır" demesini alkışlıyorum. Ne ki "Filistin davası" için direnenleri "terörist" ilan etmesini ne yapacağız?
Hadi bunu "Bizim çizgimiz, 'Tam bağımsız Türkiye' diyerek yürüyen, özgür Filistin için El Fetih kamplarında direnen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının çizgisidir..." sözünün hatırına unutalım.
Milli Demokratik Devrim çizgisindeki Deniz Gezmiş'in yolundan gidenin, müstevlilerden (Özgür Bey, İngiltere'ye ağlamıştı ya) iktidar dilenmesini ne yapalım?
Sayın Özgür Özel, AK Parti hükümeti için diyor ki: "İsrail'in karşısında net olsunlar. Dik olsunlar. Bizi yanlarında bulurlar. Karşılarında olmayız da arkalarına geçeriz. En net desteği veririz..."
Ne kadar hoş, ne kadar güzel, ne kadar mükemmel değil mi?
O hâlde kendisi de minik bir diklik göstersin, hani boykot yapmayı gayet güzel başarmıştı ya, fazla değil sadece bir firmayı veya sadece bir ürünü sırf İsrail'in Gazze soykırımını desteklediği için boykot etsin, arkasına geçmezsem namerdim.

