SALİH TUNA Tek çare dehşet dengesi
Sabah sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Hamas 7 Ekim 2023'te İsrail terör devletine düzenlediği "Aksa Tufanı" operasyonuyla sistematik ölüm ve işgale maruz kaldıklarını tüm dünyaya duyurdu ama sonuçları itibarıyla biri küçük olmak üzere 2 hesap hatası yaptı.
Küçük hata dediğim, Arapların ve Müslümanların kendilerini bu denli sahipsiz bırakacaklarını tahmin edemediler.
Unutmuş olamazsınız: İsrail'in Gazze'de çoluk çocuk demeden sivil katliamlara başladığı ilk günlerde kimi Arap devletleri kem küm edince, soykırımcı Netanyahu, "Oturun oturduğunuz yerde, koltuklarınızda nasıl oturduğunuzu biliyoruz" yollu racon kesmiş, alayının gıkı çıkmamıştı.
Büyük hesap hatasına gelince... İsrail rejiminin önceki dönemlerde olduğu gibi Hamas'ın esir aldığı askerlerini tehlikeye atmayacağını, kendi kamuoyundan gelen baskılar neticesinde de ateşkes için masaya oturacağını zannettiler.
Doğrusunu isterseniz hiç de kof hesap değildi. Vaktiyle, Hamas'ın da Hizbullah'ın da esir veya cenaze takasıyla İsrail'i ateşkese razı ettiği çok olmuştu. Mesela, Hamas 2006'da esir aldığı Gilad Şalit adlı İsrailli askeri serbest bırakmanın karşılığında 1027 (bin yirmi yedi) Filistinli tutukluyu İsrail zindanlarından kurtarmıştı.
Hâliyle, Aksa Tufanı dolayımında 240 asker ve sivil esir aldıklarına göre, ablukanın kaldırılması dâhil çok daha fazlasını elde edebileceklerini düşünmüş olmalılar.
İsrail'in başka bir aşamaya geçtiğini, esirlerin hayatlarını hiç umursamayacağını, iç baskıları iplemeyeceğini, uluslararası kamuoyuna kulaklarını tastamam tıkayacağını, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kararlarının umurlarında olmadığını, "Holokost Endüstrisi"ni işlevsiz bırakacak kadar kaptırıp gideceklerini, tüm dünyadaki onca protestoya rağmen bir lokma aş için yollara düşen çocukları bombalarla paramparça etmeye devam edeceklerini akıllarına getirmediler.
Doğrusu, biz de bu kadarını tahmin edemezdik... İsrail, "Dünya bu kadarına da müsaade etmez" diyeceğimiz ne varsa hepsini ziyadesiyle yaptı.
Hizbullah da İsrail'in yeni "aşamaya" geçtiğini öngöremedi. Belki de öngördükleri için başlarda "stratejik sabır"dan dem vurdular ama Hamas'ı yalnız bırakmayı onurlarına yedirememelerinin karşılığında liderleri Hasan Nasrallah'ı ve en önemli komutanlarını kaybettiler. En büyük hataları, İsrail'in 2006'daki 33 gün savaşında kendilerinden aldığı yenilgiyi unutmayacağını, her gün her saat bunun intikamını almak için plan yapacağını, her şeytani yöntemi kullanacağını adamakıllı öngörememeleriydi.
İran da nükleer santrallerini müzakere etmekle ambargodan kurtulamadığı gibi MOSSAD'ın bu süreci FETÖ misali İran'ın kılcal damarlarına yerleşmek için araçsallaştırdığını fark edemedi.
Uzun lafın kısası, İsrail'in önündeki tüm engeller teker teker yok edildi, ediliyor. Neredeyse "tampon" mesabesinde ülke kalmadı. Libya, Irak çoktan bitti. Suriye malum. Mısır'ın teslim alındığı da yarım asır oldu. Diğer Arap ülkeleri zaten belli. İran da ağır yaralı.
Sırada kim kaldı?..
Hamaset ehli için sorun yok; "İsrail'in ne canı var ki, bir fiske vururuz işi biter" zannediyorlar.
Aklıevvellerimiz de ne yazık ki hamakatla malul. "NATO ülkesiyiz, İsrail bize saldıramaz" vehmediyorlar. Demiyorlar ki İsrail saldırınca NATO'dan bizi kim kurtaracak?
İsrail kendisi adına beka sorunu yaşadığında nükleer silah kullanmayacağına dair garantiniz mi var efendiler?
Hayır yani, atom bombası atarken kimden çekinecekler? On binlerce çocuğu Gazze'de katlederken silah yardımında bulunan ABD'den mi? ABD'ye uydu olmakta yarışan AB'den mi? Müttefiklik anlaşması yaptığı İran'a İsrail saldırdığında zerre miskali yardım etmeyen, Gazze soykırımı konusundaki etkisizliğini "İsrail'de 2 milyon Rus Yahudi'si var" diyerek açıklamaya çalışan Rusya'dan mı?
İran, Uluslararası Atom Enerji Kurumu ile işbirliğini askıya almakla doğrusunu yaptı.
Bizim de yapmamız gereken behemehal "nükleer güç" hâline gelmektir.
Barışı (sulh-ü salahı) kazanmanın yolu cenge hazır olmaktan geçiyorsa, cenge hazır olmanın yolu da nükleer güç sahibi olmaktan geçiyor.

