Sen neden ağlamıyorsun? 36 yaşındaydı ve hasta olmasına doktoru bile ihtimal vermemişti... Sonrasında yaşananlar uzmanları da şaşırttı
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Amber Kissell 35 yaşındaydı ve ikinci çocuğunu dünyaya getirmek için büyük bir heyecan içindeydi.
Kissell, hamileliğinin sonlarına doğru tuvalet düzeninde bazı rahatsız edici değişiklikler fark etti. Sürekli kabızlık ve ishal arasında gidip gelen Kissell, bu durumun hamilelik kaynaklı olduğu sonucuna vardı.
Ancak doğumdan sonra dışkısında kan görmesi Kissell'ın endişelerini artırdı zira bu durumun kolon kanserinin en yaygın belirtilerinden biri olduğunun farkındaydı.
Hemen doktor randevuları alan Kissell, önce aile hekimiyle ardından da bir kolorektal cerrahla görüştü. Aile hekimi herhangi bir çaba göstermeden 5 kilo kaybetmiş olmasına karşın Kissell'a çatlak teşhisi koyup evine gönderdi. Kolorektal cerrahın fiziksel muayene sonrası teşhisi ise hemoroit oldu.
DOKTOR "HENÜZ ÇOK GENÇSİN" DEDİ
Bugün 45 yaşında olan Kissell, Business Insider'a yaptığı açıklamada, "Kendi kendime 'Bir şeyler yolunda değil' diyordum" ifadelerini kullandı. İki kez daha doktora giden ve açık açık "Kolon kanseri miyim?" diye soran Kissell, "Henüz çok gençsin" yanıtını aldı. Doktor önerilen tarama yaşında (o zaman 50'ydi, şimdi 45) olmadığını da belirterek Kissell'ın sigortasının kolonoskopiyi karşılamayacağını söyledi.
Kissell, kısa bir süre sonra ayağa her kalktığında baş dönmesi hissetmeye başladı. "Sabahları uyandığımda grip olmuş gibi hissediyordum" diyen Kissell, sürekli yorgun hissettiği için 1 yaşındaki çocuğunun bakımını büyük oranda eşine devretmek zorunda kalmıştı.
Geçirdiği şiddetli bir baş dönmesi atağı sırasında acil servise kaldırılan Kissell yolda giderken kolorektal cerrahi doktorunu aradı. Doktor Kissell'a eve gitmesini ve birkaç gün sonra gelip kolonoskopi yaptırmasını tavsiye etti.
Kissell, laboratuvar sonuçları çıkıp da 4'üncü evre kolon kanseri olduğunu öğrendiği anı halen hatırladığını belirterek, "Kanser kalın bağırsağımdan karaciğerime ve lenf düğümlerime yayılmıştı. Çocuklarım henüz 8 ve 16 aylıktı. Böyle bir haber aldığınızda tüm hayatınız gözünüzün önünden geçiyor" dedi.
Hemen tedaviye başlayan Kissell, bu konuya "takılmak" istemediği için sürecin ayrıntılarını öğrenmek istemedi. Ne var ki tedavi sürecinde doktorları bile şaşırtan bir gelişme yaşandı: Kemoterapi Kissell'ın tümörlerini tamamen küçülttü. Kissell, neredeyse 10 yıldır remisyonda olduğunu belirtti.
"NEDEN AĞLAMIYORSUN? ÖLECEĞİNİ BİLİYORSUN DEĞİL Mİ?"
Kissell ilk teşhis konulduğunda, tedavi için birden fazla görüş aldı.
İlk görüştüğü doktor sıcakkanlı bir insandı. Kissell'a ailesinden biri gibi davranacağını söyleyip kolon veya karaciğerinde herhangi bir ameliyat yapmadan önce agresif kemoterapiye başlamayı önerdi.
Kissell'ın görüştüğü ikinci doktor tedaviye ameliyatla başlamak ve "mümkün olduğunca çok" kanserli dokuyu "kesip çıkarmak" istedi.
Üçüncü doktorun ise yüzüne bakıp "Neden ağlamıyorsun? Öleceğini biliyorsun, değil mi?" diye sorduğunu anlatan Kissell, ilk doktoru seçti.
Kanseri çok ilerlemişti. Bu nedenle Kissell, kanseri tedavi etmekten ziyade yaşam kalitesini iyileştirmek amacıyla tümörlerini küçültmeye odaklanan palyatif bakıma alındı. Plan, altı tur kemoterapi uygulandıktan sonra kolon ve karaciğer ameliyatı yapılması ve ardından altı tur daha kemoterapi ile tedavinin tamamlanmasıydı.
"BUNUN DÜNYADAKİ EN KOLAY ŞEY OLDUĞUNU SÖYLEYEMEM"
Kissell'ın en büyük endişesi ailesiydi. "Bir anneye 4'üncü evre kanser olduğunu söylediğinizde, hakkında endişelendiği tek şey çocuklarıdır" ifadelerini kullanan Kissell, hastalığının ne hızla ilerleyeceğini bilmediği için, çocuklarına hatıra kalacak hediyeler ve günlükler hazırladı.
Kissell tedavi görürken, ailesi için hayatın olabildiğince normal devam etmesi için uğraştı. Genç yaşı nedeniyle bunu daha kolay yapabileceğini düşünüyordu.
Bir hastanede hemşire olarak çalışan Kissell, tedavi sürecinde işine devam etti. Kemoterapi pompasını yanında taşıyor, mide bulantısı başladığında arabasında mola veriyordu. "Bunun dünyadaki en kolay şey olduğunu söyleyemem" diyen Kissell, düşünceleriyle yalnız kalmaktansa bu yolu tercih ettiğini söyledi.
İşten sonra da eşi ve çocuklarıyla etkinlikler yapmaya çalıştıklarını belirten Kissell, "Bisiklete biniyor, yürüyüşe gidiyorduk. Elimizden gelen her şeyi yapıyorduk" diye konuştu.
ABD'nin Indiana eyaletinde, doğup büyüdüğü kasabada yaşamaya devam eden Kissell, sağlığına odaklanmasına yardımcı olacak güçlü bir arkadaş ve aile çevresi olduğunu belirterek, "İlk teşhis konulduğunda, faturalar konusunda çok korkmuştum. Evimizi veya arabamızı kaybetmekten ya da sonunda tedaviyi karşılayamayacak olmaktan endişe duyuyordum" diye konuştu.
Ne var ki çevresindeki herkesten destek gördüğünü belirten Kissel, yerel bir kâr amacı gütmeyen kuruluşun bağış toplamak amacıyla bir konser düzenlediğini, iş arkadaşlarının onun için bir bağış kampanyası başlattığını, arkadaşlarının akşamları yemek getirdiğini anlattı.
Kissell, "Bana bu nezaketi gösterenlere borcumu asla ödeyemeyeceğim" ifadelerini kullandı.
SONUÇLAR DOKTORUNU BİLE ŞAŞIRTTI
Dördüncü tur kemoterapinin ardından, Kissell'ın taramalarında beklenmedik sonuçlar elde edildi: Karaciğerindeki yedi küçük tümörün tamamı ve lenf düğümlerindeki tümörler yok olmuştu. Kalın bağırsağındaki birincil tümör de önemli ölçüde küçülmüştü.
Bu sonuçlar üzerine doktoru tedavi planını değiştirdi: Kissell'ın ameliyattan önce kemoterapi tedavisini tamamlaması kararlaştırıldı. 12 tur kemoterapinin ardından Kissell'daki tüm kanser belirtileri kayboldu.
ABD'nin California eyaletinin Irvine şehrinde bulunan City of Hope kliniğinde gastrointestinal onkoloji tıbbi direktörü olarak görev yapan Dr. Pashtoon Kasi, Business Insider'a yaptığı açıklamada, ameliyatlardan önce yayılmış kanser hücrelerini öldürmek için uygulanan neoadjuvan kemoterapinin bazen etkili bir şekilde remisyona yol açabileceğini söyledi.
Kasi, Kissell'i tedavi etmemiş olsa da önemli bir kan damarının yakınında küçük bir tümör bulunsa bile tümörün kemoterapiyle daha da küçültülmesinin ameliyatın başarı şansını artırabileceğini söyledi.
Neoadjuvan kemoterapi sonrası tam remisyonun oldukça nadir bir durum olduğuna dikkat çeken Kasi, diğer tedavilerden önce kemoterapiyi tamamlamanın, uygun kolorektal kanser hastalarının yaklaşık üçte birinde etkili olduğunu vurguladı.
Kissell ise doktorunun bile sonuçlara şaşırdığını ve ona kemoterapiye bu şekilde yanıt veren ilk hastası olduğunu söylediğini belirtti.
"PARMAĞIM AĞRISA ONKOLOĞUMU ARIYORDUM"
Tedavisinin tamamlanmasının üzerinden neredeyse dokuz yıl geçen Kissell, halen remisyonda. Artık onkoloğuyla yılda bir kez kontrol için görüştüğünü ifade eden Kissell, tedaviden sonra hayata uyum sağlamasının zor olduğunu söyledi.
Kissell, "Başlangıçta durum çok kötüydü. Parmağım ağrısa onkoloğumu arıyordum. Bunu atlatmak çok uzun sürdü" ifadelerini kullandı.
Bu deneyim sayesinde, ailesiyle geçirdiği zamanın değerini anladığını da belirten Kissell, sözlerini, "Eskiden fotoğraf çekilmeyi hiç sevmezdi, ancak kanserle birlikte bu değişti. Neyse ki, son sekiz yılda birçok anı biriktirebildim. Daha fazlasını da biriktirebilmeyi diliyorum" ifadelerini kullandı.


