Sıcak hava su kaynaklarını kurutuyor, balık ölümlerine neden oluyor
Trthaber sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Avrupa Birliği'nin (AB) uydu izleme sistemi Copernicus İklim Değişikliği Servisi verilerine göre, geçen ay, dünyadaki üçüncü en sıcak temmuz ayı oldu. Bu ayda dünyada ortalama yüzey sıcaklığı 16,68 derece olarak ölçüldü.
Meteoroloji Genel Müdürlüğünce hazırlanan Temmuz 2025 Sıcaklık Değerlendirme Raporu'na göre temmuz ayı ortalama sıcaklığı 26,9 dereceyle son 55 yılın en sıcak ayı olarak kayıtlara geçti. Artan sıcaklıklar su kaynakları üzerinde olumsuz etkilere neden oluyor.
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Albay hava sıcaklıklarının 30 dereceyi aşmasının su kütlelerinde çeşitli olumsuz sonuçları olduğunu söyledi.
Göl, gölet ve içme suyu barajlarında buharlaşmanın arttığına ve sığ alanların kurumaya başladığına dikkati çeken Albay, "Bu durumda belli sıcaklık değerlerine adapte olmuş sucul canlıların bazıları strese giriyor. Bunların bir kısmı uyum sağlayamayıp ölüyor. İçme suyunun öngörülenden bitme riski de yaşanıyor. " ifadelerini kullandı.
Albay, su seviyesinin düşmesinin özellikle sığ göllerde daha büyük ekolojik yıkıma neden olduğuna işaret ederek, "Aşırı sıcaklıkla artan kuraklık nedeniyle azalan su kütlesine karışan azot ve fosfor gibi kirleticiler, su kalitesinin hızla bozulmasına, zararlı türler dahil aşırı alg artışlarına neden oluyor. Ayrıca, sudaki oksijenin azalması, toksik etkisi olan atıkların kısa sürede ortamı paylaşan canlılara ulaşarak zarar görmeleri gibi olumsuzluklara da yol açıyor." dedi.
Manyas Gölü'nde kuraklık etkileri görülüyorAlbay, Manyas Gölü'nde kuraklık etkilerinin görüldüğünü belirterek, "Manyas Gölü, ülkemizin ilk Ramsar alanları listesine dahil edilmiş, dünyanın en önemli sulak alanlarından biridir. Fakat tarımsal, yayılı kirleticilerin baskısı ve Sığırcık Deresi'nin göle taşıdığı yüksek organik yük nedeniyle göl ekosisteminde bozulmalar meydana geldi. Ötrofikasyon, yani su ortamına giren besin maddelerinin doğal ve yapay olarak artmasıyla oluşan plankton ve alg varlığının yükselişi, çözünmüş oksijenin tüketilmesine yol açtı. Suda yeterli miktarda çözünmüş oksijen kalmaması nedeniyle balıkların kitle halinde öldüğü görüldü." değerlendirmesinde bulundu.
Siyanobakteri artışının riskleriBazı istisnalar dışında aşırı siyanobakteri artışlarının, azot, fosforun yoğun ve sıcaklığın 25 derecenin üzerinde olduğu ötrofik göl, gölet ve barajlarda ortaya çıktığına dikkati çeken Albay, "Aşırı artış gösteren siyanobakterilerden bazılarının biyotoksin üretmeleri nedeniyle hem sucul ekosistemdeki canlılar hem de bu suyu yüzme veya içme amaçlı kullanan insanlar için sağlık sorunları ortaya çıkıyor." diye konuştu.
Albay, birçok ülkede yüzme sularında siyanobakteri tarafından üretilen siyanotoksin konsantrasyonu yüksek seviyelere ulaştığında su kütlelerinin aktivitelere kapatıldığını hatırlatarak, Dünya Sağlık Örgütü'nün ham suda siyanobakteri türü mikrosistin konsantrasyonu için litre başına 1 mikrogram limiti belirlediğini söyledi.
Bu değerin aşılması halinde uzun süreli tüketimde ciddi sağlık sorunları ortaya çıktığına işaret eden Albay, siyanobakteri artışlarının kontrol edilebileceğini anlattı.
Albay, siyanobakteri artışlarından birinci derecede sorumlu olan azot ve fosforun su kaynağına girişinin engellenmesiyle aşırı alg artışlarının da kontrol altına alınabileceğini belirterek, tarımsal alanlarda kullanılan gübreler, evsel atıklar ve aşırı su çekimlerinin kontrol edilmesiyle bu sorunun kendiliğinden ortadan kalkacağını kaydetti.
Su kaynaklarının kurumasının birçok olumsuz etkisi olduğunu vurgulayan Albay, "Su kaynaklarının kurumasıyla endemik türler dahil bütün biyoçeşitlili yok oluyor. Çevresinde yuva yapan ve tüm yaşamını burada sürdüren kuş türleri yanında göçmen kuşlar da alanı terk etmek zorunda kalıyor." ifadelerini kullandı.
Albay, iklim değişikliğinin etkisini artırmasıyla yaşanan sorunların büyüyeceğine işaret ederek, "Gelecek yıllarda artan sıcaklık değerleri özellikle ötrofik su kaynaklarında daha yüksek siyanobakteri artışlarına ve su seviyesinin düşmesine neden olacak. Bu yüzden içme suyu kaynaklarının kalitesi dikkatlice takip edilmeli, azot ve fosfor gibi kirleticilerin artışına izin verilmemelidir." dedi.
"Sanayi ve tarımsal su kullanımı dahil su tüketimi azaltılmalıdır"Albay, su seviyelerinin düşmesi ve etkilerini azaltılması için alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
"Su kaynaklarında değişim ancak biyolojik kalite elementleri dahil su kalitesi parametrelerinin sürekli izlenmesiyle ortaya konabilir. Fiziksel ve kimyasal parametrelerin yanında algler, makrofitler, makroomurgasızlar ve balıklar izlenmelidir. Özellikle yüzme ve içme suyu kaynaklarında su kalitesindeki ani değişimin takibinde erken uyarı sistemleri büyük katkı sağlar. Gün boyunca çevrim içi yapılacak ölçümlerle anahtar parametrelerin takibi acil eylem planlarının uygulanmasına yardımcı olur. Sığ göl ekosistemini korumak için madencilik, sanayi ve tarımsal su kullanımı dahil su tüketimi azaltılmalıdır. Gerekirse havzada yetiştirilen bitki deseni değiştirilmeli, yaşayan bireyler su kaynağının önemini içselleştirmeli. Tabelalar hazırlanarak burada yaşayan türler hakkında bilgi verilmelidir."
Albay, Türkiye'de uygulanan su yönetiminde sucul ekosistemin ihtiyaçlarının ön planda tutulması gerektiğini belirterek, ekosistem temelli yönetim için geç kalınmamasının da önemli olduğunu sözlerine ekledi.


