SonTurkHaber.com
close
up
Menu

Sağlık Bakanlığı 2. etap 18 bin personel ataması ne zaman yapılacak, tarih belli mi, tercih kılavuzu kadro dağılımı belli mi?

Metrobüsler neden yanıyor: 10 ayda 7 inci metrobüs faciası...

Bebek Otel, Mandarin Otel ve Ottoman Otel: İstanbul Boğazı’nda büyük yıkım kararı

Kral Charles ın gözündeki damar patlaması endişe yarattı

Ünlü maden suları apar topar raflardan kalkıyor!

Çöp konteynerindeki yangın sonrası köpeğin telef olduğu ortaya çıktı

İsrail saldırılarında dudak uçuklatan fatura! Tahran hasarın maliyetini duyurdu!

Görevden alınan Fahrettin Altun dan ilk açıklama

PSG 4 0 Real Madrid Maç Özeti İzle (VİDEO) Futbol Haberleri

Şampiyonlar Ligi 1. ön eleme turunda ilk maçlar tamamlandı

SON DAKİKA Resmi Gazete de yayımlandı: İletişim Başkanlığı na Burhanettin Duran atandı

Yine ruhundaki inceliği konuşturdu... Gelin olduğu aileye derde derman ilaç gibi geldi

Kahramanmaraş ta sulama kanalına devrilen otomobildeki baba ve oğlu öldü, 2 kişi yaralandı Kahramanmaraş Haberleri

Luka Modric ten Real Madrid e duygusal veda! 13 sene, 27 kupa, 597 maç...

Yazın en istenmeyen sorununa çözüm bulundu! Şelale gibi akan burnu saniyeler içinde durduruyor

Kırıkkale’de aranan 5 hükümlü jandarma operasyonuyla yakalandı

Fahrettin Altun, İletişim Başkanı olduğu süre boyunca neler yaptı?

İletişim Başkanlığı’na atanan Burhanettin Duran’dan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür

Tarihe tanıklık ediyor! Çekilmiş en hüzünlü fotoğraflar...

ING araştırdı, birikimi nereye koyduklarını buldu!

Silivri de görüş 101 Agos

Silivri de görüş 101 Agos

Agos sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.

Bizler Silivri’nin zorunlu ziyaretçileriyiz. Şimdilik bazılarımız, aslında potansiyel olarak hepimiz. Mahpus yakınlarımız içeride neler yaşıyor, nelerle uğraşıyor tam olarak bilemesek ve anlayamasak da yaşayarak öğrendiğimiz bir şey var: Mahpus yakını olmak. Ve mahpus yakını olmanın bir numaralı kuralını da kısa sürede kaptım: Beklemek.

Silivri Hapishanesi. 

Belki bir deyime dönüşmüş “Silivri soğuktur” cümlesinden bildiğiniz bir yerdi. Bu cümlenin akıllara, üstü kapalı bir tehdit, korku ve sansürü beraberinde getirdiğini biliyorum. Ama hepinizin yolu bir gün buraya düşebilir. “Bana bir şey olmaz” diye düşünüp rahatlamayın. Burası Türkiye, yaşananlar da ortada. Neyse Silivri diyorum ama yeni ismi aslında Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu. Hatırlarsınız, Silivri ilçesi, cezaeviyle anılır hale geldiği için birkaç yıl önce bu isim değişikliği yapılmıştı. Değişen hiçbir şey yok, cezaevi yine aynı cezaevi.

Bugün Silivri; siyasetçiler, belediye başkanları, avukatlar, insan hakları savunucuları, gazeteciler, işçiler ve öğrencilerle dolu. Aslında ben de buraya haber takibi için birkaç kez geldim. Fakat yaklaşık son iki aydır durum farklı. Bu kez içeri “giriyorum”. Matah bir şey değil tabii ama artık ben bir mahpus “yakınıyım”. En azından Silivri yönetimi beni öyle tanımlıyor.

Siz bu yazıyı okuduğunuzda, Silivri’de 56. gününe uyanacak olan gazeteci Furkan Karabay’ın “görüşçü”lerinden biri olarak her hafta Silivri’ye gidiyorum. Şu ana kadar üçü açık olmak üzere, toplam altı kere görüşe gittim.

Allah düşürmesin ama her an her şeyin olabileceği bu memlekette olur da sizin de rotanız mecburi olarak Silivri’yi gösterirse diye yazıyorum bu yazıyı. Ya da bastıramadığım, “Yazsana” diye fısıldayan iç sesi dinliyorum, bilmiyorum… Açıkçası yazmadan önce çekindim de. “Bakın ben neler yaşıyorum” yazısı niyetiyle başlamadım yazmaya. Öyle algılanmasından da korktum. Gazeteciler, siyasetçiler, hak savunucuları, öğrenciler, emekçiler; hukuk tanınmadan, hatta yargılanmadan orada esir tutulurken; cezaevlerinin kapasitesi dolup taşmış, mahkûmlar yerlerde uyuyor, hasta mahpuslar neredeyse ölüme terk ediliyor, onlarca mahpus açlık grevinde, kimileri işkenceye maruz bırakılıyorken benim haftanın bir günü Silivri’ye gitme çilem, onların yaşadıklarının kıyısından bile geçmiyor elbette.

Mahpus yakınlığı: Bekleme sanatı 

Fakat dedim ya, bizler Silivri’nin zorunlu ziyaretçileriyiz. Şimdilik bazılarımız, aslında potansiyel olarak hepimiz. Mahpus yakınlarımız içeride neler yaşıyor, nelerle uğraşıyor tam olarak bilemesek ve anlayamasak da öğrendiğimiz bir şey var: Mahpus yakını olmak. Ve mahpus yakını olmanın bir numaralı kuralını da kısa sürede öğrendim: Beklemek.
Görüş gününü ve saatini beklemek, sizi götürecek servisi beklemek, arabayla gidecekseniz trafiği beklemek, infaz koruma memurlarının (evet, bildiğimiz gardiyan ama bu sözcüğü sevmiyorlarmış) kayıt almasını beklemek, aranmayı beklemek, görüş odasında beklemek, iddianame yazılmasını beklemek, gelecek bir mektubu beklemek, duruşma tarihini beklemek… BEK-LE-MEK. Ama merak etmeyin, beklerken oyalanacak şeyler de buluyorsunuz, saymak. Gün saymak, adım saymak vs. Kapalı görüş odasının koridorunun 12 adım olduğunu biliyorum mesela.

303B: İstikamet Silivri

Silivri’ye gitmek bayağı meşakkatli bir iş. Arabanız varsa trafik çilesi, toplu taşıma kullanacaksanız otobüs güzergâhlarına uyma ve yetişme çilesi. Silivri Cezaevi’nin önünde 303B numaralı halk otobüsünü görüyorum hep. 53 durağa uğrayan bu otobüs, Silivri ve Bayrampaşa Otogar durakları arasında gidip geliyor. Sonrası yine aktarmalar silsilesi. Başka otobüsler de var, saatleri ve durakları değişiyor.

Hadi bir şekilde Silivri’ye vardınız diyelim. Bitti mi? Hayır! İşte şimdi trafiğe ve geldiğiniz yola rahmet okutacak bir maceraya atılıyorsunuz. Haberlerde de gördüğünüz o meşhur büyük kapının yanından otoparklara doğru yürüyorsunuz. Sırasıyla ziyaretçi ve avukat otoparklarını geçtikten sonra ziyaretçilere ayrılmış bir kafeterya karşılıyor sizi. Tost, çay, birkaç çeşit bisküvi, kraker ve tek çeşit sigara var. Burada çalışanlardan bazıları mahkumlar. Tostu meşhur, bayağı da büyük. “Bana fazla gelir, kesebilir misiniz?” demeyin boşuna. Mahkumların bıçak kullanması yasak, avukat bir arkadaşım anlattı. Etrafta birkaç çardak ve bank var. Temizliği maalesef içler acısı halde olan ziyaretçi tuvaletleri de hemen arkasında. Onun yanında da mescitler var. Mahkum yakınlarından bazıları namaz kılmanın yanı sıra görüş saatini beklemek için gelip oturuyor. 

Oturacak yer yeterli değil ama olsun ne gam! Burası “Türkiye'nin en modern ve yüksek teknolojili, Avrupa'nın en büyük cezaevi.” Gazeteci olduğumu öğrenenler başlıyor hemen dert yanmaya. “Adalet diye bir şey yok ki”, “Bak bize reva gördükleri yer birkaç bank”, “Hadi onlar suç işledi burada, bizi insan sayan yok.” Uzayıp gidiyor isyanlar, her seferinde çaresizce başımı sallıyorum ben de.

Suçu da cezayı da unutmak mümkün hâlâ

Biz, “suçu” ne olursa olsun sevdiklerini görmek için gelenleriz. Sohbet ediyoruz sık sık. İtiraf edeyim, en çok bu anları seviyorum. “Suçlular, kötüler, cezalarını çekiyorlar” gibi türlü türlü şey aklınıza geliyordur tabii. Ama buraya geldiğiniz andan itibaren hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Üç yıldır Silivri’de yatan eşini görmek için gelen bir kadın, “Saçları sarı, elleri ojeli, güzeller güzeli biri. Hiç der misin buraya yolu düşecek?” dedi bir gün beni göstererek. “Siz de esmer güzelisiniz, hem hepimiz insanız, olur mu öyle şey?” diyerek gönlünü kazandığımdan beri, denk geldikçe selamlaşıyoruz onunla. Ve işte böyle anlarda unutuyorsun “suç”u da “ceza”yı da.

Ağlayan bebeğini görüş odalarındaki kameralardan dolayı emziremediği için gözyaşı döken bir kadının, kocasının işlediği suçun nasıl bir önemi olabilir o an? Ya da görüşten sonra ağlayan bir çocuğa, babasının “suçunu” anlatmanın kime ne faydası var? Bunları da suçluyu övmek için söylemiyorum. Sadece tüm ama’ların ve çünkü’lerin öneminin kalmadığını anlatmak derdim.

Ziyarete girme zamanı. Çardakları geçince ziyaretçi girişi tam karşınızda, hemen yanında da avukat girişi. Burada ilk aramadan geçiyorsunuz. Telefonlarınızı da, “emanet” olarak teslim etmeniz gerekiyor. Telefonunuzu bıraktıktan sonra size bir kart veriliyor, çıkışta alabileceksiniz telefonunuzu. Diyelim ki çantanız, cüzdanınız ve eşyalarınız var. Buradan geçerken yanınıza alabilirsiniz ama sonrasında cezaevi içine girerken yanınıza almanız imkânsız. Biraz sonra varacağınız binadaki güvenlik noktalarındaki dolaplara bırakmanız gerekecek. Onun için de kilit lazım. Cezaevi içinden satın alabilirsiniz, 40 TL.

Ziyaretçi kapısından geçtikten sonra cezaevlerine gidecek servisleri beklemeniz gerekiyor. Güvenlik noktasını atlattıktan sonra bir bekleme salonuna çıkıyorsunuz. Girdiğimiz noktadan, koridorun sonu 60 küsür adım –her seferinde sonuna gitmeye üşeniyorum. Duvarlarda mahkumların yaptığı kocaman tablolar var. Birinin önüne gidip iyice inceliyorum, duvara yapılmış doğrudan. Altında bir isim ya da imza yok. Genelde manzara resimleri yapılmış. Duvarlardan birinde ise televizyon var. Her seferinde saati kontrol etmek için kafamı kaldırıp bakıyorum, genelde haber kanalları açık oluyor –hayır, TRT ya da A Haber değil. 

Devlet bazen de şaka yapar: Özgür Turizm

Servislere, gideceğimiz cezaevine göre biniyoruz. Meşhur 9 No’lunun servisi de ayrı. Avukatların servisleri ise apayrı. Servis demişken… Silivri Cezaevi, sürprizlerle dolu bir yer. Gazetecilerin, siyasetçilerin, öğrencilerin, avukatların ve hak savunucularının tutsak edildiği bu hapishanede, sevdiklerimizi görmek için bizi taşıyan servislerin üzerinde “ÖZGÜR Turizm” yazıyor. Görüşmeye beraber gittiğimiz gazeteci Can Bursalı, ilk hafta beni dürtmüş, gülerek, “Bak, ne yazıyor?” diye göstermişti.

İlk görüş demişken… O gün kadar heyecanlı ve bir sorun olur mu paniğindeydim ki, etraftaki her şeyi merakla inceliyordum. Yanımda yükselen binalardan birindeki birkaç küçük bölmeyi görünce, biraz da heyecanımı bastırmak için Can’a dönüp, “Aaa kuş yuvaları!” deyiverdim. Can ilk duyduğundaki kahkahasını, her hafta aynı coşkuyla tekrarlıyor. Tabii ki görevlilerin beklediği ve dışarıyı izlediği bölmeydi onlar. Bu; Can, ben ve bunu okuyanlar arasında sonsuza dek bir sır olarak kalsın. Zaten kuşların da buraya bayıldığını sanmıyorum.

Servislere bindikten sonra, sırayla gideceğimiz cezaevlerinin önüne bırakılıyoruz. Orada sizi bekleyen görevliler kaydınızı yapıyor. İlk ziyarette erken gitmekte fayda var, göz taraması, kayıt gibi işlemler uzun sürebilir. Kaydınızı yaptırdıktan sonra “kadınlar ve erkekler” diye ayrı ayrı aramaya giriyorsunuz. Kadınların aranacağı odanın kapısında, “Lütfen kapıyı çalınız” yazıyor. Bir kere kadın memur tarafından, “Çok sert çalmayın” diye uyarıldıktan sonra içeri alındım. O uyarıdan sonra her seferinde usulca çalıyorum kapıyı. Bazı kapılar da sessizce çalınırmış, öğrenmiş oldum. Burada cepleriniz aranıyor, tişörtünüzü sıyırmanız isteniyor ve sütyeninizi alttan ve üstten olacak şekilde kaldırmanız bekleniyor. “Kolye, küpe, bilezik gibi takınız yok değil mi?” sorusu geliyor. Bu arada piercing’lerin sorun olmadığı söylendi. Ama risk almaya gerek yok derim. Çünkü sonraki hafta beni arayan görevli, meslektaşının aksine piercingimle giremeyeceğimi söyledi. 

Şimdi göz taraması ve kimlik teslim aşamasındasınız. Ha gayret, burayı da geçtikten sonra görüşe son bir adım kalacak. Burada, “Yaklaşın, şimdi biraz uzaklaşın” komutlarıyla göz taramasından geçtikten sonra kimliğinizi teslim ediyorsunuz. Ve o andan itibaren isminizin, kim olduğunuzun bir önemi kalmıyor. Ziyaret edeceğiniz mahkumun adını söyledikten sonra, “yakını” olduğunuzu belgeleyen, üzerinde mahpusun adının ve koğuşunun isminin yazdığı bir kağıt veriyorlar size. Eşya teslim edecekseniz oradaki bir başka görevliye teslim ediyorsunuz. Tabii öyle her istediğinizi veremezsiniz. İçeri hiç gönderemeyecekleriniz olduğu gibi, teslim edebileceğiniz eşyaların rengi ve sayısı da belli.

Dilek ritüeli demir kapılarda

Şimdi beklemenin bir başka evresindesiniz. Mavi renkli kapının önünde sıra oluyoruz. Görüş saatinin kaç olduğunun bir önemi yok, size “Gel” denilene kadar içeri giremezsiniz. Buradan itibaren mahpus yakınları olarak sohbet etmeye başlıyoruz. “Sizin kiminiz, ne kadar yatıyor, iddianamesi hazırlandı mı, tutuklu mu, hükümlü mü, nereden geliyorsunuz, sizinki hangi koğuşta?” soruları havada uçuşuyor. Zaten tanışmış olduklarınızla bir kere daha buluşmanın verdiği hüzünle —demek ki hâlâ tahliye olmamış— sohbet etmeye başlıyorsunuz. Zaten artık görevliler de yüzlerimize aşina. Orada da banklar ve küçük bir kantin var. Geçen hafta fark ettim, tellerle çevrilmiş ağaçlardan biri meyve vermiş. Ne ağacı olduğuna bu hafta bakacağım… Bahsettiğim tellerde de turistik bölgelerde görmeye alışkın olduğunuz bir görüntü var: Dolap kilitleri yığını… Ziyaretçiler, mahkum yakınları tahliye olduktan sonra dolap kilitlerini oraya asıyormuş. Silivri sürprizlerle dolu bi yer diye düşünüyordum ama keramet orada değil. Her türlü çileden umut kırıntısı çıkarmaya çalışan insanlarda.

Mavi kapının önünde, tek sıra halinde aynı renkteki demirlerin arkasında sıraya giriyoruz. Duvarlarda ve mavi demirlerde isimler, tarihler yazıyor. Sonra bir hareketlilik. Bu, görevlinin içeriye almaya başlaması demek. Genelde beşerli gruplar halinde içeri giriyoruz. Burada bir kere daha arama noktasına geliyoruz. Artık elinizde ziyaretçi kartınız dışında hiçbir şeye izin yok. Ayakkabılarınızı çıkarıp x-ray’den bir kez daha geçiyoruz. Ve bu kez son defa arama odalarına giriyoruz.

Bu son aramadan nefret ediyorum. Sabırsızlığımdan mı yoksa zaten sütyenden azad ettiğim memelerim ve üstüm başım bir kere daha aranıyor diye mi bilmiyorum. Zaten kadınların bekleme sırası hep daha uzun oluyor. Erkeklerde bayram görüşü dışında sıra görmedim şu son iki ay içinde. İçeride ayakkabılarımızı çıkarmamız isteniyor, ceplerimiz ve üstümüz başımız aranıyor. X-ray’den geçerken ötmemek için olabildiğince düğmesiz, metal aksesuar içermeyen kıyafetler giymeniz gerekiyor. Tabii sütyen de ayrı bir dert. Bir kere, hiç uğraşmamak için abiye elbiselerin kurtarıcısı olarak bilinen ten rengi bantlardan taktım. Sorunsuz geçtiğim için çok mutluydum ki arama yapan görevli, “Tişörtünüzü açıp sütyeninizi kaldırın” uyarısını yaptığında bantlarımı görünce bandı da açmaya yeltendi. “Bant bunlar, ötmesin diye taktım” deyince, bir daha bunları takmamam gerektiğini söyledi. Her seferinde bir şey öğreniyorum demiştim değil mi?


Görüş odası: “Sarılabiliyor muyuz?”

Aramadan çıkıyor, göz taramasının onayından sonra uzun, demirli güvenlik kapısından geçiyorsunuz. Ve ta ta ta tam, görüş odasındasınız - 19 adım sonra. Ayda bir olan açık görüşlerde ise üst kata çıkıyorsunuz.

Önce açık görüşten başlayayım. Plastik, beyaz masalar sizi bekliyor. Hem de sıra sıra dizilmiş olarak. Mahpuslar “misafirlerine” ikram etmek için kantinden aldığı atıştırmalıkları getiriyor, “racon” böyleymiş. Ne yapacağını bilemiyor insan burada. “Sarılabiliyor muyuz?” sorusunu sorarken bile bulabiliyorsunuz kendinizi. Görevliler etrafta dolanıyor ama bir saatliğine de olsa aynı masada oturup sohbet edebiliyorsunuz.

Kapalı görüş bu kadar “rahat” değil. Görüş saatiniz kaç olursa olsun, illa ki mahpusların gelmesini bekliyorsunuz, çünkü onlar da aramalardan geçiyormuş. Pis duvarlarda birkaç uyarı var, yüksek sesle konuşmamanız ve görüş saatinin mahpuslar geldikten sonra başladığına dair… Mahpusların tarafındaki ışıklar açılıyor, herkes sırasıyla kendi yakınını cam bölmelere tek tek bakarak buluyor. Buluştuktan sonra telefonla konuşuyorsunuz, bazen sesler birbirine karışıyor. Bir saatin sonunda infaz koruma memurları geliyor ve anlıyorsunuz ki kapatmanız lazım. Naçizane önerim, yakınınızın gitmesini beklemek. Zira arkanı dönüp gitmek sanıldığı kadar kolay olmuyor. İnsan kendini kötü ve suçlu hissediyor –sanki bir şey yapabilirmiş gibi.

İşte bu kadar. Evet, önünüzde kocaman bir geri dönüş kabusu var ama bir görüş gününü daha bitirdiniz. Artık siz, “özgürlüğünüze” kavuşabilirsiniz. Ben bu satırları, bir görüş gününün sonunda, telefonuma kavuştuktan sonra yazıyorum. Şimdi görevime dönebilirim: Beklemek.

Bu kez de bir sonraki görüş gününü.

    
Gelişmeleri kaçırmamak için SonTurkHaber.com'dan en güncel haberleri takip edin.
seeGörüntülenme:51
embedKaynak:https://www.agos.com.tr
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 10 Temmuz 2025 08:10 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

Sağlık Bakanlığı 2. etap 18 bin personel ataması ne zaman yapılacak, tarih belli mi, tercih kılavuzu kadro dağılımı belli mi?

09 Temmuz 2025 17:06see167

Metrobüsler neden yanıyor: 10 ayda 7 inci metrobüs faciası...

09 Temmuz 2025 03:59see161

Bebek Otel, Mandarin Otel ve Ottoman Otel: İstanbul Boğazı’nda büyük yıkım kararı

09 Temmuz 2025 15:47see159

Kral Charles ın gözündeki damar patlaması endişe yarattı

08 Temmuz 2025 16:31see157

Ünlü maden suları apar topar raflardan kalkıyor!

10 Temmuz 2025 00:54see154

Çöp konteynerindeki yangın sonrası köpeğin telef olduğu ortaya çıktı

08 Temmuz 2025 17:31see152

İsrail saldırılarında dudak uçuklatan fatura! Tahran hasarın maliyetini duyurdu!

08 Temmuz 2025 17:25see147

Görevden alınan Fahrettin Altun dan ilk açıklama

10 Temmuz 2025 07:55see144

PSG 4 0 Real Madrid Maç Özeti İzle (VİDEO) Futbol Haberleri

10 Temmuz 2025 00:03see137

Şampiyonlar Ligi 1. ön eleme turunda ilk maçlar tamamlandı

10 Temmuz 2025 00:08see136

SON DAKİKA Resmi Gazete de yayımlandı: İletişim Başkanlığı na Burhanettin Duran atandı

10 Temmuz 2025 00:06see132

Yine ruhundaki inceliği konuşturdu... Gelin olduğu aileye derde derman ilaç gibi geldi

09 Temmuz 2025 04:05see130

Kahramanmaraş ta sulama kanalına devrilen otomobildeki baba ve oğlu öldü, 2 kişi yaralandı Kahramanmaraş Haberleri

09 Temmuz 2025 04:45see129

Luka Modric ten Real Madrid e duygusal veda! 13 sene, 27 kupa, 597 maç...

10 Temmuz 2025 00:44see128

Yazın en istenmeyen sorununa çözüm bulundu! Şelale gibi akan burnu saniyeler içinde durduruyor

08 Temmuz 2025 17:33see127

Kırıkkale’de aranan 5 hükümlü jandarma operasyonuyla yakalandı

10 Temmuz 2025 00:50see125

Fahrettin Altun, İletişim Başkanı olduğu süre boyunca neler yaptı?

10 Temmuz 2025 00:02see125

İletişim Başkanlığı’na atanan Burhanettin Duran’dan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür

10 Temmuz 2025 00:55see124

Tarihe tanıklık ediyor! Çekilmiş en hüzünlü fotoğraflar...

09 Temmuz 2025 16:39see123

ING araştırdı, birikimi nereye koyduklarını buldu!

09 Temmuz 2025 16:04see123
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları