Sinemayı Hz. Muhammed’den mahrum bırakmamalıyız Sinema Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Hz. Muhammed’in (sav) Müslümanlar için ne kadar önemli olduğu ve örnekliği ile ilgili varoluşsal ilişki kurulduğu malumdur. “Güzel ahlakı tamamlamak için…” gönderildiği Kur’an-ı Kerim’de ifade edilen Hz. Muhammed’i daha iyi tanımak ve özellikle yeni nesillere doğru şekilde anlatmak için sinema kullanılabiliyor mu? Cevabımız net olarak “hayır”. Zaten böyle olduğu için de anlamsız ve sorunlu şekilde gündeme sokuluyor.
Son olarak Leman dergisinde çıkan karikatür (çizilen Hz. Muhammed olmasa bile yanlış anlamaya açık olması ciddi sorun) sonrası kopan fırtınada da genel olarak bu altyapı var. Peygamberimiz'i, en etkili anlatı araçlarından biri olan sinemada konu edemiyoruz. Evet, yapılamıyor. Oysa önümüzde Çağrı gibi bir örnek var. Benzeri ya da farklı açıdan ele alınanları neden yapılmasın?
NEDEN HZ. MUHAMMED FİLMİ YAPILMIYOR?
Yakın tarihte Çağrı ayarında film olarak “Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi” yapımı hayata geçirilmişti. 2015’te yapılan film çok eleştirildi. Bazı eleştiriler öyle garipti ki, bir daha kimsenin film yapmaya niyeti kalmadı. Küresel bir film olmasına rağmen Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi filmi hak ettiği değeri göremedi ve benzeri yapımların da önü kapandı.
Oysa Hz. Peygamber’i göstermeden anlatmanın binbir türlü yolu var. Sinema tam da bunun için vardır. Çağrı ve Hz. Muhammed filminde de gördüğümüz gibi O’nu göstermeden anlatmak mümkün ve bunun ötesinde çok da ihtiyacımız var. Biz bunu yapmadığımız takdirde boş kalan alanı aksini yapanlar dolduruyor.
O’NUN ÖRNEKLİĞİNE ÇOK İHTİYACIMIZ VAR
Animasyondan aksiyona, dramdan komediye kadar çeşitli türlerde anlatıya ihtiyacımız var. Zira Hz. Muhammed, gözlerden uzak tutulacak değil, en güncel meselelerle bile anılması gereken önderdir. Orman yangınlarının gündemimizde olduğu şu günlerde “Elinizde bir fidan varsa, kıyamet kopmaya başlasa bile, eğer onu dikecek kadar vaktiniz varsa, mutlaka dikin” diyen Peygamber’i daha iyi anlamalıyız. O’nu doğru anlamayan nesiller çevreye dikkat etmez, yangına mahal bırakır. Hz. Muhammed’in ahlakı ile ahlaklanan kimseler ormana çöp bırakmaz, yangın çıkarmayacak önlemleri alır. Ve bunu tam da bu şekilde anlatacak filmler olmalıdır. Çünkü kamu spotu gibi bunları söylemenin kimseye faydası yok. Hz. Muhammed’in savaşlardan önce daima askerlerine herhangi bir ağacı kesmemelerini, tarla ve bahçeleri ateşe vermemelerini emretmiştir. Hassasiyeti düşünebiliyor musunuz? Bunu neden bütün insanlığa anlatamıyoruz?
“İşçinin hakkını, teri kurumadan verin” diyen Peygamber’in ümmeti olarak bu hassasiyeti filmlerde görmeliyiz. Tam da Peygamber’imizin emri ve uygulaması olduğunu anlatmalı, bu konudaki hassasiyet vurgulanmalı.
Öyle güzel bir Peygamber’in ümmetiyiz ki, hayatının her anı, her sözü ve tavrı dokunaklı hikaye olmaya adaydır. İnsanlığın bitmeyen krizlerinin tamamını listeleseniz,
Hz. Muhammed’in mutlaka deva olacak sözünü ya da tavrını bulursunuz. Ve hal böyleyken biz sinemada bu örnekliği yeterince göremiyoruz.
ÇAĞRI VE Hz. MUHAMMED FİLMİNE TEPKİLER YÜKSELDİ!
Eğri oturup, doğru konuşalım…
Hz. Peygamber’in filmlerde ele alınmamasının sebebi, daha önceki örneklere gelen tepkilerdir. Çağrı filmi de ilk yapıldığı zaman İslam dünyasında ciddi tepki almıştı. Hollywood’dan bir yönetmen (Mustafa Akkad), gayrimüslim Hollywood yıldızlarıyla (Anthony Quinn, İrine Papas) film yaptığı için Türkiye’nin de içinde olduğu yerlerde büyük gösteriler oldu. Bu yüzden filmin gösterimi gecikti. Ama geldiğimiz noktada tepkilerin anlamsız olduğu görüldü ve Çağrı filmi şu an Müslümanların resmi ürünü gibi gösteriliyor, izleniyor.
Çağrı’nın kaderini
Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi filmi de yaşadı. Mecid Mecidi film daha vizyona girmeden eleştirildi. Oysa İranlı yönetmen filmin senaryo aşamasında Türkiye’nin de aralarında olduğu ülkelerdeki alimlerden onay almıştı. Filmin kimse bir sakınca görmemişti. Zaten çocukluk dönemini anlatıyordu. Ama film vizyona girince garip bir dalga yükseldi ve tıpkı Çağrı’nın yarım asır önce yaşadığı tepkiyi gördü.
Hal böyle olunca elbette kimse Hz. Muhammed filmi yapmaya yanaşmıyor. Tepkiler mesnetsiz ve anlamsız şekilde yükselince yapımcısı da yönetmeni de bunu göğüsleyemiyor. Çok hassas olan bu konuda riske girmemeyi seçiyor herkes. Sonuç olarak da elimiz boş kalıyor. Hayatın her alanındaki eşsiz örnekliği ile tanınması gereken Peygamberimiz, sinemada anlatılamıyor.
SİNEMAYI HZ. MUHAMMED’DEN MAHRUM BIRAKMAMALIYIZ
Bu böyle devam ettiği müddetçe… O’nu doğru tanımayanlar yanlış tavırlara girmeye devam edecek (kimi karikatür çizer, kimi bir şeyler yazar)… Oysa ne kadar çok insan
Hz. Muhammed’i tanırsa, O’n karşı takınılacak tavırda o kadar geniş bir savunma cephesi oluşur. Müslümanların bile yeterince tanımadığını anladığımız şu manzarada (eğer hakkıyla tanınmış olsaydı, İslam coğrafyasında anlam veremediğimiz bu manzaralar olmazdı) Peygamberimiz'i herkes, her zaman, her şekilde anlatmamız lazım. Elbette geleneğimiz O’nu resmetmemek üzerine kurulu. Bunda ısrarcı olmanın da altyapısı var. Ama sinema zaten göstermeden de anlatabilmenin alanıdır. Sinemayı neden Hz. Muhammed’den mahrum bırakıyoruz?


