Siyasi iktidarın yeni kışkırtma alanı: Hacıbektaş !..
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
"Biz dile ve söze bakmayız; öze ve hale bakarız.
Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız."
Hünkar Hacı Bektaş Veli
Anadolu’da, Trakya’da, Balkanlar’da, Irak ve Suriye’de yaşayan Alevilerin saygı duyduğu, Hacı Bektaş Ocağı’na bağlı talip topluluklarının ve Bektaşilerin Pir olarak gördüğü Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin manevi kişiliği üzerinden yurttaşlarımızı ayrıştıran bir devlet otoritesinin, laikliği ve özgürlükleri yok sayması cumhuriyetimizin ilkelerine açıktan bir saldırısıdır.
Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi laikliği ve demokratikliği esas alan bağımsızlık ve özgürlük karakteri ile milletimize yurttaş kimliği kazandırmıştır. Bu anlayışın koşulsuz destekçisi ve savunucusu olan Alevilerin temel istekleri, devleti yöneten siyasi erk tarafından hep göz ardı edilmiştir.
Dersim bölgesinde 1938 yılında meydana gelen vahim komplo ve operasyonlar sonucu gerçekleştirilen kıyımlar, Alevileri derinden etkilemiştir. Bu vahim kıyım devlete sıcak duygular besleyen Aleviler’de kırgınlığa neden olmuştur. Bu durum, güvensizliği besleyen temel faktör olarak Alevilerin hafızasında yer edinmiştir. Ardından gelen Maraş, Çorum, Sivas, Madımak Oteli, Gazi katliamları bu kırgınlığı ve güvensizliği derinleştirmiştir.
1925’te tekke ve zaviyelerin kapatılmasını öngören yasa her ne kadar Alevi toplumunun tepkisini çekmemişse de yeni kuşakların hafızasında en büyük darbe olarak tanımlanmıştır. Oysa biliyoruz ki o dönemde Alevilerin elinde olan hemen hemen hiçbir dergah, tekke ve zaviye bulunmamaktaydı. Hepsi Osmanlı’nın 1826’dan sonra atadığı Nakşibendi tarikatının işgalindeydi. Hatta Hacı Bektaş Veli Dergahı da Nakşibendi tarikatının hakimiyetindeydi ayrıca Osmanlı Bektaşi Tarikatı temsilcileri de dergahta bulunuyordu. Dönemin Hacı Bektaş Veli Postnişini Ahmet Cemalettin Çelebi atalarının dergahında değil, Anadolu Alevi Ocak geleneğinde olduğu gibi kendi evlerinde hizmet görüyordu.
Son yıllarda Hacı Bektaş Veli Dergahı’nda siyasi erk yine bazı tertiplerle Alevileri bölme ve asimile etme yönünde girişimlerde bulunuyor.
62 yıl önce bir turizm merkezi olarak ziyarete açılan Hacı Bektaş Veli Dergahı, Alevi toplumu tarafından sevinçle karşılandı. İlk kez ziyarete açılan dergahın açılış günü olan 16 Ağustos’ta gerçekleştirilen Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri geleneksel olarak her yıl Alevi toplumunun önemli katılımına sahne oldu. Anadolu ve Trakya’da yaşayan Aleviler her yıl 16-18 Ağustos’ta Hacı Bektaş Veli yurdunda gönülleri birlemeye akın akın geldiler, geliyorlar.
Nevşehir, Hacıbektaş Belediyesi önderliğinde gerçekleştirilen anma törenlerine son iki yıldır devletin ve AKP-MHP iktidarının müdahale ettiğine tanık oluyoruz. Alevilerin tepkisine rağmen devletin tüm olanaklarını kullanarak Hacıbektaş ilçesini işgal ve toplumu provake eden siyasi iktidar, alternatif ‘ÖLÜM YILDÖNÜMÜ’ adı altında etkinlikler yapmaktadır. Oysa bu zevat bilmiyor mu ki Alevilik’te ‘ÖLÜM’ yoktur. ‘Hakk’a yürümek’, ‘dünyasını değiştirmek’ olarak içselleştirilen bedenini Hakk’a teslim durumu ‘ÖLÜM’ değildir.
Ölüm ölür biz ölmeyiz!
61 yıldır Alevilerin geniş katılımıyla yapılan anma ve anlama törenleri, Hünkar Bektaş Veli’nin öngördüğü bilimin ışığında gerçekleşmektedir. Bilim insanlarının katıldığı panel ve sempozyumlarda Aleviliğin tarihsel gerçekliği ve sorunları üzerine bildiriler, makaleler ve konuşmalarla üç gün boyunca topluma bilgi verilmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Büyük Kurulu tarafından kabul edilen ‘Alevilere yönelik Türkiye Cumhuriyeti’nin mahkum edildiği karara uymayan AKP-MHP iktidarı bu kararı da sabote etti. Bir yandan Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı (2022) aracılığıyla diğer yandan MHP lideri Devlet Bahçeli’nin girişimiyle Hacıbektaş ilçesinde devletin olanaklarıyla kurulan ve açılışı 29 Ekim’de gerçekleştirilecek olan alternatif ‘cemevi’ projesi aracılığıyla Alevi toplumunun içine nifak tohumları ekilmektedir. Bölücü bir faaliyet içinde olan AKP-MHP siyasi iktidarı, ne acıdır ki satın aldığı Bektaşi babaları (Bektaşilerin önemli bir nüfusu bu Bektaşi babalarının yanında yer almamaktadır) ile bir kaç dönek Alevi’nin ve birkaç ‘Dede’yim diyen yol hainiyle emeline ulaşmaya çalışmaktadır.
AKP’de oyun bitmiyor.
Her alanda sahteciliği meşrulaştıran iktidar; sahte ‘cemevleri’, sahte ‘Alevi dernekleri’ kurdurarak ve finanse ederek Alevileri ayrıştırarak bölmeye çalışan siyasi iktidar, ABKCB aracılığıyla cemevlerine ipotek koymaya hazırlanıyor. ‘Dedelere maaş’ vaadinde bulunarak; ayrıca tehdit, şantaj, komplo ve kumpas yoluyla Hakk erenlerinin ‘BİAT’ etmeleri sağlanmaya çalışılıyor.
Tüm bu saldırılara karşı Alevi derneklerinden kayda değer bir karşı çıkışa tanık olamamaktayız. ‘Bildiri’ ‘sosyal medya mesajı’ ve ‘ajitasyon’ ile toplumun gazını almaya çalışan Alevi Sivil Toplum Kuruluşları’nın (STK) yöneticileri kişisel ikbal peşinde koşarak toplum nezdinde güvenilirliklerini yitirmiştir. Bu kadrolar Cemevlerine çöreklenerek keşmekeşliğe yol açmaktadırlar. Dedeleri ‘belediye maaşına’ bağlayarak emri altına alan Alevi STK’lar ‘YOL’a zarar vermektedirler. Bu nedenlerle Alevi toplumu cemevlerinden uzaklaşmaktadır. Üretilen ‘Cemevi Dedeleri’ toplumun inançsal ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaklaşmış durumda… Batıni felsefi öğretinin okulu olan Anadolu Alevi Ocakları dışlanmıştır. Musahipli Tarikat Cemleri terkedilmiştir.
Alevi STK’lar, günümüz kadrolarınca mücadele stratejisinden yoksun bırakıldı. Günübirlik açıklamalar ve eylemciklerle toplum oyalanmaya çalışılıyor. Aleviler artık STK kadrolarının bu günübirlik açıklamalarına itibar etmiyor ve yaptıkları çağrılara kulak asmıyor. Medya da bu kadroları ciddiye almamaktadır, açıklamalarına yer vermemektedir. Nitekim 12 Ağustos’ta Hacıbektaş’ta ‘AKP’nin alternatif etkinliğini’ protesto eylemine bile ancak 100-150 kişi toplayabildiler. Böyle cılız eylemlerle iktidarın saldırıları püskürtülemez!
Konuşurken mangalda kül bırakmayan günümüz Alevi kadrolarının öncü kişilikleri tartışmalı hale geldi. Toplum bu kadroların basiretsizliğini sorgulamaya başladı bile. Güven duyulmayan bu öncüler, Alevilerin hassasiyetlerine önem vermeyerek ve haklı talepleri için stratejik mücadele yöntemlerine yönelmeyerek itibarlarını yitirmiş durumda..
Sonuç olarak; Alevi örgütlülüğü yeniden yeni bir örgütlenme modeli geliştirerek güven tazelemek zorundadır. Aksi halde devletin ve siyasi iktidarın dümenine su taşımaktan öte bir iş yapamaz.
Aleviler haykırıyor:
Biz buradayız!
Hacıbektaş’tayız!
Hünkar Hacı Bektaş Veli’mizin huzurundayız!
Dergahlarımızı, ibadethanelerimizi terk etmeyeceğiz, sahipsiz bırakmayacağız!


