Sizi Yassıada’ya tıkan kudret böyle istiyor! Yerel Gündem Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
CHP, ABD ve masonların elbirliği ile gerçekleştirdiği darbenin ardından yargılama sürece başladı. 12 Haziran 1960’ta kabul edilen bir yasayla Celal Bayar, Adnan Menderes, bakanlar ve Demokrat Parti yöneticilerinin yargılanması için, yüzlerce insanın dar ağaçlarına yollandığı İstiklal Mahkemelerine benzer bir Yüksek Adalet Divanı kuruldu. Divanın kararlarına temyiz yolu kapatıldı, olası idam cezalarının infazı Milli Birlik Komitesi’nin onayına bağlandı. Divanın Başkanlığına verdiği idam cezaları ünlenen Salim Başol, savcılığına ise Altay Ömer Egesel getirildi. Sanıklar aleyhine üç ceza, 9 yolsuzluk, 7 anayasayı ihlal davası açıldı.
AKLA ZİYAN SUÇLAMALAR
Aslında davanın görülmeye başlandığı 14 Ekim 1960’da karar belliydi, çünkü sanıklar ipe sapa gelmez iddialarla suçlanıyordu. Darbeye zemin hazırlamak için bizzat CHP’lilerin organize ettiği (ilerleyen yıllarda bunları açık açık itiraf etmişlerdi) üniversite olayları, Kayseri olayları gibi davaların yanında trajikomik iddialar da yargılamaya konu edildi. Örneğin Celal Bayar Afgan Kralı’nın hediye ettiği tazıyı satıp haksız kazanç sağlamakla, Adnan Menderes gayri meşru olduğu iddia edilen çocuğunu doktora öldürtmekle, bazı bakanlar resmi ziyaret için aldıkları döviz harcırahların artanını geri vermemekle, bazı bakanlar da kendisine Alman hizmetçi tutup döviz tahsis ederek ‘Döviz Kanunu’nu ihlal etmekle suçlandı. Menderes, Bayar ve arkadaşlarını itibarsızlaştırmak için CHP basınında yapılan yalan haberler de duruşmalarda gündeme geldi.
SAVUNMA YAPMALARI ENGELLENDİ
Silahlı askerlerin nöbet tuttuğu duruşmada aleyhte ifade veren sözde şahitler saatlerce konuşurken, idamla yargılan sanıklar, hakim Başol tarafından “Gelmiş buraya tomarlarca müdafaa yapıyor” , “Yaptığınız savunma kafi” , “Bizim burada boş laf dinlemeye vaktimiz yok” gibi ifadelerle susturuldu, azarlandı. Sanıkların avukatları ile görüşmeleri kısıtlı ve askerler nezaretinde yapıldı. Avukat-müvekkil yazışmaları 50 kelime ile sınırlandırıldı. Sanıkların aleyhine tam 1068 kişinin ifadesi alındı. Başsavcı Egesel, her duruşmadan önce şahitlere ne söylemesi gerektiğini, çoğu zaman sanıklarının yakınlarının da gördüğü ortamlarda ezberletti. Şahitlerden birisi de Erdal İnönü’nün kayın pederi, İsmet İnönü’nün dünürü CHP’li Ali Sohtorik’ti!
Salim Başol, Altay Ömer Egesel
SİZİ TIKAN KURDET BÖYLE İSTEMİŞ
Sanıklar hakkındaki iddiaların bazıları İnönü ile ilgili olmasına rağmen Milli Şef’in tanık olarak dinlenmesi talepleri “şahsına hürmeten” reddedildi. İnönü ile ilgili açıklama yapmak isteyenlerin sözleri de “İnönü’yü bırakın efendim ... Bunları söylemenize müsaade edilemez.” diyerek ağzına tıkıldı. Meclis’teki bir yasama faaliyetiyle ilgili kendine suçlamalar yöneltilen DP Milletvekili Samet Ağaoğlu’nun “Şimdi ben bu yasama işlerimden dolayı sorumlu muyum? O halde neden burada yalnızım? Ötekiler (CHP’liler) nerede?” itirazı üzerine Başol’un verdiği şu cevap yargılamanın özeti oldu: “Sizi alıp Yassıada’ya tıkan kudret böyle istemiş, onu biz bilemeyiz.” Başol’un talimat aldığı ‘kudret’in Milli Şef İnönü olduğunu, darbeden sonra Cumhurbaşkanı olan Cemal Gürsel açık açık itiraf etti.
GÜRSEL: İNÖNÜ MAHKEMEYE BASKI YAPTI
Gürsel kendi daktilo ettiği notunda pişmanlıklarını şu ifadelerle dile getirdi: “Menderes’in yargılanmasında tarafsız olmaya çalıştım. İnönü, Menderes’in ve yanındaki bakanlarının mutlak suretle idam edilmesi gerektiğini mahkeme heyetine ve MBK’ya sürekli telkinde bulunuyor haber gönderiyorlardı. Menderes ve arkadaşlarının yargılanmaları müdahalelerle adaletsiz şekilde yürüyordu. Buna göz yumma durumunda kalmam beni son derece rahatsız ediyordu. İnönü ile son kez görüştüğümüzde idamları onaylamamak taraftarı olduğumu bildiği için memlekete verdikleri zararın bedelinin ağır ödetilmesi gerektiğini bunu yapmamızın icap ettiğini telkin ettikten sonra idamları büyük bir üzüntüyle onayladım.”
CEZA YAĞDIRDILAR
203 gün 287 oturum süren yargılamada 123 kişi beraat etti, 31 kişi ömür boyu hapse, 8 kişi daha hafif cezalara ve 15 kişi ise idam cezasına çarptırıldı. Bunlardan 11’in cezası MBK tarafından hafifletildi. Bayar, Menderes, Dışişleri Bakanı Zorlu ve Maliye Bakanı Polatkan’ın ölüm kararları ise oybirliğiyle verildi. Bayar’ın ölüm cezası, ilerlemiş yaşı ve sağlık durumu nedeniyle hafifletildi, fakat Zorlu ve Polatkan 16 Eylül 1961’de ve Menderes ertesi gün idam edildi.

Canını darbecilerin eline bırakmak istemedi
Yassıada’daki onur kırıcı muamelelerin intihara sürüklediği tek isim Celal Bayar değildi. Darbecilerin ‘Düşük Başvekil’ diye hitap ettiği Adnan Menderes, 16 ay boyunca uğradığı baskıya daha fazla dayanamamıştı. Hakkındaki kararın açıklanacağı günün gecesi yani 14 Eylül’ü 15 Eylül’e bağlayan gece, canını darbecilerin eline bırakmamaya karar verdi. Daha önce gizli gizli biriktirdiği 30’a yakın ilacı içip karyolasına uzandı. Duruşma zamanına az bir vakit kala Menderes’i uyandırmaya çalışan nöbetçi asker durumu fark edince hemen tıbbi müdahalede bulunuldu. Revire kaldırılan Menderes, duruşmaya katılmadığı için hakkında verilen idam cezasını, infaz edilmek üzere İmralı’ya götürülürken öğrendi….
Tarık Güryay
60’tan aşağı idam olmasın
Yargılamanın formalite olduğunu ortaya koyan tek itiraf Cemal Gürsel’e ait değildi. Yassıada’nın zalim komutanı, adına ‘Allahsız Gardiyan’ diye kitap yazılan Albay Tarık Güryay da mahkeme heyetinin doğrudan Milli Birlik Komitesi’nden talimat aldığını söyledi. 1985 yılında vefatından kısa bir süre önce Hürriyet gazetesine konuşan Güryay, şu anısını nakletti: Efendim ben asılmaları taraftarı değildim. Bence Milli Birlik Komitesi ya hepsini asmalıydı ya da o 3 kişiyi de affetmeliydi. Kararlar açıklanmadan önce komitenin 2 üyesi Mucip Ataklı ve Suphi Gürsoytrak odama yemeğe geldiler. Salim Başol’u da çağırdık. İki komite üyesi Başol’a dediler ki “Reis Bey kararlarda 60’tan aşağı idam çıkarsa biz komite olarak gayrimeşru duruma düşeriz.” Başol çok bozuldu....
Utanç filmi: Düşükler Yassıada’da
Yargılama devam ederken hem mahkemedeki hukuk ihlalleri hem de tutuklulara yönelik ihlal haberleri halkta ciddi huzursuzluğa neden oldu. Sokaklarda yüksek sesle rahatsızlıklar dillendirilmeye başladı. Darbeciler bu huzursuzluğa son vermek için “Düşükler Yassıada’da” ismiyle propaganda filmi çekti, tüm sinemalarda mecburi olarak oynattı. Sanıkların Yassıada’ya gidişleri sırasında görüntü çekilmediği için Bayar ve Menderes’in yeniden motordan indirilerek adaya getirildikleri anlar bir kurmaca içinde çekildi. Yine lüks lokantaları andıran bir set hazırlanarak sanıklar yemek yerken, alış veriş yaparken görüntülendi. Şair Behçet Kemal Çağlar’ın yaptığı seslendirmede ise sanıklara hakaretler yağdırıldı. Görüntülerde rol yapmaya zorlanan ve onuru kırılan Celal Bayar ‘Biz artist miyiz’ diyerek kemerle intihara kalkıştı. Bayar’ı hücreden gelen sesleri duyan bir askerin müdahalesi ise kurtardı.
Teoman Koman (sağda)
28 Şubat'ın darbecileri Yassıada’da staj yaptı!
Menderes ve arkadaşlarının yargılandığı Yassıada, 28 Şubat’ın önemli aktörleri için de darbe stajı oldu. Yassıada’da görev yapması için seçilen 3000 genç subay-astsubay ilerleyen yıllarda terfi ettirilerek önemli görevlere getirildi. Bu subaylar arasında 28 Şubat’ın kibirli generalleri İsmail Hakkı Karadayı, Şener Eruygur, Çetin Doğan, Hurşit Tolon gibi isimlerin yanı sıra adı karanlık olaylarla anılan Teoman Koman da vardı. Celal Bayar’ın torunu Emine Gürsoy’a göre stajını Yassıada’da yapan o subaylar şunlardı: Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Çetin Doğan, Çevik Bir, Tuncer Kılınç, Altay Tokat, Kemal Yılmaz, Edip Başer, Tamer Akbaş, Yaşar Büyükanıt, Fevzi Türkeri, Akay Şakman, Teoman Koman, İlhami Erdil, Namık Kemal Ersun, Necip Torumtay, İsmail Hakkı Karadayı, Kemal Yamak, İlhan Oral, İrfan Tınaz, Doğu Aktulga...


