Soluk alabilmek... Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Bir arkadaşla buluşmak için gittiğim otelin havuzbaşında limonata içerken nedense dikkatimi çektiler.
Az ötemizde genç bir baba, 3 yaşlarındaki oğluna, kendisi suya girmeden, ama gözlerini de ondan hiç ayırmadan, yüzme öğretiyordu.
Bebek, minicik elleriyle havuzun kenarına tutunmuş, hem ayaklarını çırpıyor, hem de havuz boyunca, babasına gülücükler göndererek ilerlemeye çalışıyordu.
Babası da “Aferin oğluma, ne de güzel yüzermiş” diyerek özgüven aşılıyordu.
★★★
Her şey bir anda oldu.
Hamle yapmaya çalışan bebeğin elleri bir an için boşta kaldı ve suya batmaya başladı.
Baba, hiç tereddüt etmeden ve bizlerin müdahalesine fırsat vermeden giysileriyle havuza dalıp, evladını tuttuğu gibi sudan çıkardı.
Neyse ki bebek, hiç su yutmadan kurtulmuştu.
Havuz başındakiler babayı ve bebeği alkışlarla odalarına gönderdiler.
Arkalarından düşündüm...
★★★
Acaba hepimizin hayatında suyun yüzeyinde duracak gücümüzün kalmadığı ve batmak üzere olduğumuz o kritik anda bizim için gözünü kırpmadan suya atlayacak biri var mıydı?
Ve daha da önemlisi...
Biz, bir başkası için o suya dalacak kişi olabilir miydik?
Sevdiklerimizin o çok zor anlarında gerçekten var mıydık?
Yoksa sadece seyircilerden biri miydik?..
★★★
Oysa hepimizin, sadece izleyen değil, bizi gerçekten gören birine ihtiyacımız var.
Düştüğümüzü, hayatın tuzaklarla dolu lâbirentlerinde çaresiz kaldığımızı, nefesimizin tükendiğini hisseden, ve -bir şey olmamış gibi- bizi yeniden hayata döndürmek için gözünü kırpmadan suya atlayan birine...
Hele kendimizi kuşatılmış hissettiğimiz ve soluk almakta zorlandığımız günümüz Türkiye’sinde...


