Sosyal zekası yüksek insanlar bu 3 konuyu asla açmazlar Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Başarılı ve sağlıklı ilişkiler kurmanın anahtarı olarak görülen ilişkisel zekâ, özellikle sohbet anlarında kendini belli ediyor.
Uzmanlara göre, bu zekâya sahip kişiler, ortamdaki uyumu bozmamak ve insanları rahatsız etmemek için bazı 'tehlikeli' konulardan içgüdüsel olarak kaçınıyor. Columbia Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, sosyal zekası yüksek bireylerin tartışmaktan uzak durduğu bu üç ana konuyu belirledi.
1. Para: En Büyük Sohbet TabusuKişisel finans konuları, bir sohbeti en hızlı şekilde gerginleştirebilecek potansiyele sahiptir. Maaşlar, kişisel harcamalar veya borçlar gibi konuların gündeme getirilmesi, karşı tarafta kıyaslama, yetersizlik veya güvensizlik duyguları yaratabilir.
Fransız filozof ve psikoterapist Nicole Prieur, bu durumu çarpıcı bir şekilde özetliyor: "İnsanlar paradan ziyade cinsellikleri hakkında daha rahat konuşuyorlar. Bu konuyu açtığınızda, 'Nasıl cüret edersin?' der gibi bir geri çekilme yaşanıyor." Prieur'e göre bu tabu, duygusal çatışmalara ve güç mücadelelerine yol açarak ilişkileri zedeleyebilir. Elbette amaç paradan hiç bahsetmemek değil, bu hassas konuyu kiminle ve nasıl konuşacağını doğru seçebilmektir.
2. Fiziksel Görünüm: İltifatın Riskli SularıNe kadar nazik bir niyetle söylenirse söylensin, dış görünüşe yönelik yorumlar veya iltifatlar kolayca yanlış yorumlanabilir. Günümüz toplumunda fiziksel görünüm üzerindeki baskı ve önyargılar oldukça yaygındır. İnsanların kendi bedenleriyle kurdukları hassas ilişki göz önüne alındığında, görünüşe odaklanan yorumlar, kişinin "yargılanıyorum" endişesini artırmaktan başka bir işe yaramayabilir.
Columbia araştırmacıları, ilişkisel zekâsı yüksek kişilerin, insanların dış görünüşü yerine yaratıcılık, cömertlik veya nezaket gibi kişisel niteliklerine odaklanmayı tercih ettiğini belirtiyor. Bu yaklaşım, daha derin ve anlamlı bir bağ kurmanın kapısını aralar.
3. Dedikodu ve Övünme: Düşük Öz Saygının İmzasıBaşkaları hakkında konuşmak, yani dedikodu yapmak, genellikle faydadan çok zarar getirir. Psikoterapist Isabelle Filliozat'a göre dedikodu, çoğu zaman düşük öz saygının bir göstergesidir. Filliozat, "Dedikoducu kişi, içinde değerli bir şey yokmuş gibi hisseder ve yaşadığı hayal kırıklıklarını başkalarını çekiştirerek meşrulaştırmaya çalışır," diyor. Uzmanlar, dedikodu yapma arzusunun, kişinin kendisi hakkında söyleyecek ilginç bir şeyi olmadığını düşünmesinden kaynaklanan bir sıkıntı sinyali olarak görülmesi gerektiğini ekliyor.
Aynı durum, sürekli kendinden övgüyle bahseden insanlar için de geçerlidir. Sosyal zekâsı yüksek bireyler, öz saygılarını artırmak için dışarıdan övgü beklemek yerine, olumlu eylemlerinin ve karakterlerinin kendilerini ifade etmesine izin verirler. Bu tutum, sağlıklı ve saygılı ilişkiler için en verimli ortamı yaratır.


