Süslü saraylar sizindir! Yanan ormanlar bizim! Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Bunun tarihe vidalanmış alt yapısı birinci sanayi devriminin başlangıcına kadar gider. Kısaca özetleyeyim. Kol gücünden buhar gücüne geçilince İngiliz ve Alman sanayi, “pamuktan iplik, iplikten dokuma, dokumadan konfeksiyon seri üretimini” başlattı.
ABD’de kölelik vardı.
Alman ve İngiliz sanayicileri, bedava köle emeğiyle üretilmiş ucuz pamuğu tekstil fabrikalarında hammadde olarak kullanıp dünya pazarlarına iplik, dokuma, konfeksiyon olarak satıyor, paralarına para katıyorlardı.
★★★
Bir yıl kuraklık oldu.
Amerika’dan yeterli pamuk gelmedi. ABD pamuğuna alternatifi olacak yeni üretim alanları araştırıldı. Nil nehri havzasında Mısır toprakları pamuk üretimine elverişliydi. Bir de Seyhan nehri ile Ceyhan nehrinin zaman zaman birleşip tek nehir olarak aktığı bereketli Çukurova ile Büyük Menderes nehrinin suladığı; “dağlarından yağ, ovasından bal akar” verimli Söke toprakları; Avrupa tekstil sanayinin hammaddesi pamuğu ucuza karşılayacak alternatif üretim bölgeleri seçildi. Dış borca batmış padişah, ferman yayınladı, Çukurova pamuk üretimine jandarma zoruyla açıldı.
★★★
Dadaloğlu, o zaman:
Ferman padişahın.
Dağlar bizimdir dedi.
Toros dağlarında göçer yaşayan Türkmenler, Yörükler, Çukurova’da o sıcakta, sivri siniklerin sıtma taşıyan öldürücü saldırısı altında pamuk tarlalarında jandarma dipçiği zoruyla çalışmayı reddettiler. Silahlanıp padişah fermanına karşı çıktılar. Dadaloğlu’nun; “dağlar bizimdir” deyişinin peşinden giden halk ile Osmanlı Devleti arasında savaş patladı.
Kavga kuruldu.
Davullar vuruldu.
Koç yiğitler yere serildi.
Ölen ölür.
Kalan sağlar bizimdir.
★★★
Yaklaşık 225 yıl geçti.
Dadaloğlu’nun “ferman padişahın, dağlar bizimdir” deyişi unutulmadı, yaşadı, canlı kaldı, bugüne kadar geldi. Ne zaman orman yangını çıksa; halkın ormana sahipleniş isyanı 225 yıl sonra yine sanki Dadaloğlu’nun ağzından dile gelip; “Süslü saraylar sizin, yanan ormanlar bizimdir” diye bağırıyor. Ne zaman vahşi sömürge madenciliğini hortlatıp Anadolu topraklarında altın, maden, kömür arama uğruna dağları, vadileri, ormanları, zeytinlikleri, dereleri, su kaynaklarını tahrip edip bitirme pahasına, iktidar yandaşı yeni zenginlerin istediği yasalar çıksa halkın aklına yine Dadaloğlu deyişi geliyor:
Arsız yağmalar sizin.
Zeytinlikler bizimdir.
★★★
Ey okur!
Seçkin dikkat isterim.
225 yıl sonra her orman yangınında ve iktidarların gözünü para hırsı bürümüş belli azınlığa ormana, dağa, zeytine, suya saldırma fırsatı veren yasalar, yönetmenlikler, kararlar hazırlandığında halkın; “Süslü saraylar sizin, yanan ormanlar bizimdir” diye isyan etmesinin ya da “dozerler, kepçeler, yasalar, sarı altın, kara kömür, gözü dönmüş arsız yağma sizin, zeytin ağaçları bizim” diye haykırmasının nedeni iki bakış açısının çarpışıyor olmasıdır.
★★★
Şu 2 görüş çarpışıyor:
Toprak, dağlar, vatan!
Üstünde yaşayanlarındır.
Diyenler.
Toprak, dağlar, vatan!
Güç sahiplerindir.
Diyenler.
★★★
Birinci görüşte yaşadıkları toprağı yakından tanıyan halkın çoğunluğu var. İkinci görüşte olanlar ise devletin toprağı, doğayı, ağacı, suyuyla güce ve paraya sahip olanların isteklerine hizmet etmesi gerektiğini düşünenler yer alıyor.
(NOT: DAĞLAR BİZİMDİR. Osmanlıdan Cumhuriyete Çukurova’nın Çevre Tarihi. 2022 yılında yayınlanmış bu kitapta bu iki görüşün tarih boyu çatışmasını anlatan çok bilgi var)
★★★
3 günde 263 orman yangını çıktı. Birçok köy yok oldu. Ateş ormanı aşıp evlerin içine, fabrika binalarına, adliye saraylarına kadar geldi. Binlerce hektarlık ağaç alanı kızgın küle döndü. Sakarya’dan yükselen alevler Hatay’a, İzmir’e, Seferihisar, Foça’ya ulaştı. Ormanı yangına karşı koruyacak önemlerin alınmadı bir kez daha ortaya çıktı. İktidar partisi milletvekilleri, zeytinlikleri kömür madenciliğine açma inadında direniyor. 263 noktada orman yangın çıkmış ağaçlar yanarken Cumhurbaşkanı o saatlerde Türkiye’nin dünyanın en gelişmiş “Çelik Kubbe” projesini başlattığını anlatıyordu.
Süslü sözler sizin.
Ormanlar bizimdir.

Dünya’da orman yangınlarını önlemede çok başarılı ülkeler var. Avustralya, Kanada, İsveç, Portekiz, Endonezya bu ülkelerin ön sırasında geliyor. Yangın çıkmadan önlem alan, haber veren, uyaran sistemler geliştirdiler. Başarıyla uyguluyorlar. Kışın düşük yoğunluklu kontrollü yangınlar ormanı yazın kavurucu sıcağında tutuşup kül olmaktan koruyorlar. Uydu destekleriyle yangın sezonuna girmeden sıcak nokta tespiti yapabiliyorlar. Otomatik sistemlerle orman yangını çok erken tespit edip müdahale süresini kısaltıyorlar. Eko sisteme uygun ağaç türleriyle yangın riskini en aza indiriyorlar. Orman köylüsünü, çiftçisini; “ağaçla-ormanla barışık yaşama” konusunda yoğun eğitimden geçiriyorlar. Her orman köylüsü yangına karşı bir itfaiye eri bilgi ve becerisine kavuşacak biçimde eğitiliyor. Orman yangınına karşı gönüllü ekipler kuruyorlar. Gelişmiş teknolojiyi kullanarak “yangın gözleme sistemleri” geliştiriyorlar. Yangın başlayınca hızlı müdahale ekipleriyle ateşi kontrole alıyorlar. Ormanı yangından korumak için onun mülkiyetini orman içinde yaşayan köylülere veren ülke bile var.


