Tayyip Erdoğan diye biri var mı hala?
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Sadece bugünün değil, İmamoğlu’nun tutuklanmasından bu yana operasyonlar sürecinin en büyük haberine uyandık.
Habertürk, Show TV, BloombergHT, Bilgi üniversitesi de dahil 121 şirkete el konularak, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredildi.
Kamuoyunda pek bilinmese de medya mahallesinin önemli isimlerinden Kenan Tekdağ ve Can Holding’in patronları için gözaltı kararı verildi.
İddia; akçeli işler ve kara para..
Türkiye’nin en büyük medya gruplarından biri, şu anda devlet kontrolünde.
Aklınıza takılmaz mı;
Neler oluyor?
Memleketin altını üstüne getiren operasyon silsilesi bir noktada duracak mı?
Bir de epeydir benim aklımı zorlayan soru:
Saray’da Recep Tayyip Erdoğan diye biri kaldı mı?
Yoksa biz vitrindeki mankeni mi görüyoruz artık?
Sorunun birkaç ayağı var.
Öncelikle kameraların karşısındaki Erdoğan, yürümekte bile zorlanacak kadar sağlıksız. İkinci ayakta ise “YENİ DEVLET DÜZENİ” söylemi var.
Rasim Ozan Kütahyalı’nın kayyum operasyonu hakkında 5 ay önce söylediklerini aktarırken dikkatimi çekmişti. CHP’ye yönelik tavrın arkasında “TC DEVLETİ” olduğunu söylüyordu.
Üstelik bu ilk de değildi. ROK, kritik gelişmeleri aktarırken ne “Külliye” diyordu ne de Erdoğan’ın adını anıyordu.
Derken, benim aklına ve kişiliğine çok saygı duyduğum sevgili Ozan Gündoğdu çok önemli bir şey ifşa etti:
“2024’ün temmuz sonu, ağustos başı gibi bir tarihti. Gürsel Tekin beni aradı, kendisiyle hiç tanışıklığımız yoktur. Sadece 4-5 yıl önce Tele 1 kanalında bir programa konuk olup orada tanışmıştık. Telefonu açtım, ‘Buyurun Gürsel Bey’ dedim, ‘Ozancım, seninle bir konu hakkında konuşmak istiyorum. İstanbul’da mısın, bir kahve içelim’ dedi. Levent’te bir pastanede buluştuk. Toplamda yarım saatlik bir görüşme gerçekleştirdik. Gürsel Tekin, bu yarım saatin 29 dakikasında konuşan taraftı. Yani ben toplamda 1-2 dakika konuşmuşumdur.”
Ne anlatmıştı peki Gürsel Tekin.. Ozan’dan ne istiyordu?
“Mayıs 2023 seçimlerinin son seçim olduğunu söyledi. Bu devletin ne İmamoğlu’na ne de CHP’ye iktidarı devretmeyeceğini anlattı. Artık YENİ BİR DÜZEN kurulmuştu, iktidar hayalleri görmek anlamsızdı. Bunları anlatırken bir yandan da kendi siyasi geçmişinde aldığı pozisyonları anlatıyordu. Anlattıklarının özü, artık yolun sonuna geldiğimizdi. Tek bir çare vardı, o da yeni bir parti kurmaktı. Parti kurmaya çalışıyordu Gürsel Tekin. Gazetecilere partiyi tanıtıyor diye düşünerek olayı anladığım için rahatladım.”
“YENİ DÜZEN KURULUYOR”Sonrası daha da ilginç:
“Kahvemden bir yudum aldım ki Gürsel Tekin bombayı sonunda patlattı. ‘Ozancım, yeni bir parti kurmalıyız ve başına da sen geçmelisin.’ Genel olarak soğukkanlı biriyimdir ama bu tuhaf teklif karşısında kahveyi zor yuttuğumu hatırlıyorum. ‘Neden ben, ben ne alaka?’ diye düşündüm. Çünkü gençtim ve kirli bir geçmişim yoktu. Muhtemelen böyle düşündüler. Kabul edersem Gürsel Tekin’in partisini onun adına yönetecektim. Gürsel Tekin de yeni parti üzerinden siyasi elitlerle pazarlık yapacaktı. Hiç ikiletmeden teklifi net bir şekilde reddettim. Olacak iş değil, hiç duymamış olayım dedim. Üç gün sonra bir daha arayacağını ve iyi düşünmemi söyledi. Üç gün sonra aradı yine reddettim. Konu orada kapandı.”
Eklemek lazım. Gürsel Tekin konuşmayı kabul ediyor. Ancak içeriğinin farklı olduğunu söylüyor:
“İkili konuşmalar namus meselesidir. İzin istenir. Ben başka şeyler de anlatabilirdim. Ağzımdan ne Ekrem İmamoğlu çıktı, ne yeni düzen ne de yeni devlet... Bunların hepsi asparagas. Evet, görüştüm ama şimdi görüştüğüme pişman oldum; hayal kırıklığına uğradım. Halbuki ben kendisini severim. İkili konuşmalarda başka şeyler de paylaşabilirdim."
Gürsel Tekin kayyum olarak atanmasa belki de Ozan’ın hiç anlatmayacağı bu tuhaf sohbet, her açıdan konuşulup tartışılmaya muhtaç.
Zira, Gürsel Tekin’in özellikle CHP konusunda görevlendirildiği.. Yeni bir devlet düzenine, yani 1 buçuk partili otokrasiye geçiş hazırlığının da uzun zaman önce başladığı anlaşılıyor.
Hani “Erdoğan sonrası” diye haberler yapıp tartışıyorduk ya.. Erdoğan çoktan “sonraki” istasyona varmış!
Yerini kimin alacağının da sanki hiçbir önemi yok.
Anladığım kadarıyla belirli kurumlar.. Kişiler.. Türkiye’yi BELLİ BİR EKSENE OTURTABİLMEK için bir araya gelmiş.
Görev dağılımı yapılmış.. Oyun planları hazırlanmış..
Ve 2023 seçimleri sonrası düğmeye basılmış.
Şöyle düşündüklerini zannediyorum:
“Erdoğan’ın artık ülkeyi yönetebilecek hali yok. Ekonomi.. Suriye meselesi.. İşsizlik kabusu.. Çözülebilecek sınırı aştı ya da aşmak üzere. Bırakalım Erdoğan gidebildiği yere gitsin.. Yolun sonuna gelindiği zaman tüm günahları heybesine koyup gider.. O gittikten sonra, onun ve ekibinin gidişiyle Türkiye önemli ölçüde rahatlar.. Ve yeni devlet düzeni paradigmasıyla yeni dünya düzenine entegre olunur.”
Elbette tamamen akıl yürütmeden ibaret yazdıklarım.
Ancak geldiğimiz nokta bana bunları düşündürttü.
Zira işler çığırından çıktı.
Hem memleketin ekonomide, hukukta, toplumsal huzurda teğelleri atmaya başladı. Hem de operasyonlar her alanda enerjimizi emmeye…
Karşımızdaki “buhran”, Erdoğan ve çekirdek ekibinin çözebileceği sorunlar değil gerçekten de..
Aynı hataları yapıp farklı sonuçlar beklemek mümkün mü?
Peki YENİ DEVLET DÜZENİ’NDE sorunlar çözülür mü?
Hafiften ortaya çıkmaya başlayan plana bakılırsa; HAYIR!
*. *. *
Umudunuzu kırmak gibi olmasın ama..
Bana göre, YENİ DEVLET DÜZENİ diye nasıl bir organizasyondan söz ediliyorsa başta İBB operasyonu olmak üzere yeni yol haritasını çizip harekete geçti.
Beklentileri, Yeni Akit’in kısa süre öncesine kadar asla söyleyemeyeceği “yoruldun, artık çekil” çıkışındaki “FİDAN” mı? Erdoğan ile çıkılan yola onunla devam etmek mi?
Kimbilir.
Anlaşılan dostlar bizi “daha da zor günler” bekliyor.
O günlere karşı hazırlıklı olmak zorundayız.
Tek çaresi de örgütlenmek.. Bir araya gelmek.. Özgür Özel’in yaktığı meşalenin ışığında cesaretle yürümek.
Dün akşam Kadıköy’ü gördünüz zaten. O buluşmanın gücünü, enerjisini aşmaları tarihin tekerleğini tersine çevirmek kadar imkansız.
Yeter ki dağılmayalım.
Ne diyoruz hep!
“Ya hep beraber ya hiçbirimiz..”
“NOT: Buralarda Türkiye’nin geleceğini konuşurken yeni bir -hadi 3. Dünya Savaşı demeyelim de- büyük bir yangının işareti verildi. ABD Başkanı Trump, Rusya'ya ait insansız hava araçlarının Polonya hava sahasını ihlaline ilişkin yaptığı açıklamada "Rusya'nın Polonya'nın hava sahasını dronlarla ihlali ne demek oluyor? İşte başlıyoruz." dedi. Polonya’nın AB, ama daha önemlisi NATO üyesi olduğunu düşününce Trump’ın “İŞTE BAŞLIYORUZ” sözleri tüyleri ürpertmiyor mu?”

