TBMM de büyük Anayasa krizi patlak verdi! CHP ye oturum ambargosu
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
CHP'li TBMM Başkanvekili ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay hakkında verdiği kararın TBMM Genel Kurulu’nda okutmasının ardından, oturum yönetme yetkisi adeta fiilen askıya alındı.
AKP'li TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, kararın okutulmasının Karaca'nın hakkı olmasına rağmen iki haftadır Genel Kurul yönetmesine izin vermiyor.
Can Atalay'dan açıklama: İki cesur kadın milletvekiline teşekkür ediyorum
Karaca olaya ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Karaca,Kurtulmuş’un kendisini oturumlara çağırmamasını, “tarafsızlık ilkesinin açık ihlali” olarak nitelendirdi.
Can Atalay'ın mazbatasını almasından bugüne tam 700 gün geçti
Karaca, Kurtulmuş’un AYM kararını Genel Kurul’da okutmasından sonra, Başkanlık Divanı’nda görev dağılımını nöbet esasına göre yürütmek yerine, oturum yönetimini yalnızca diğer başkanvekilleri MHP'li Celal Adan ve AKP'li Bekir Bozdağ’a vermesine tepki gösterdi. Bu uygulamayı “kurumsal ambargo” olarak tanımlayan Karaca, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
AYM'nin Can Atalay kararı Meclis tutanaklarına eklendi
Karaca, Anayasa hükümleri ile Meclis’in ve AYM’nin kararlarının yok sayıldığını vurguladı:
“Anayasa açıkça, bilerek ve isteyerek bir kez daha ihlal edilmiştir.”Hatay halkının seçtiği Can Atalay’ın iradesine saygı gösterilmediğini dile getiren Karaca, kendisinin Genel Kurul’daki tutumunun “yasama organının hukuk içinde kalma yükümlülüğünün ifadesi” olduğunu söyledi.
"KURTULMUŞ TESLİMİYET AMBARGOSUNDA"“AYM kararının uygulanmaması, yürütmenin siyasal tercihine teslim edilen bir yargı düzeni, TBMM Başkanvekiline uygulanan kurumsal ambargo ibret vericidir.”Karaca, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un tutumunun, “muhalefete uygulanan sistematik bir temsiliyet ambargosu” olduğunu ve bu durumun “hukukun üstünlüğü ve milli iradenin temsili kudretini hedef aldığını” ifade etti:
“Sayın Kurtulmuş’un Sayın Celal Adan ve Bekir Bozdağ tercihindeki ısrarı, millet iradesini değil, yürütmenin siyasal mühendisliğini esas alan bir tutumdur.”Anayasadaki 94 ve 95’inci maddelere atıfta bulunan Karaca, TBMM yönetiminin tüm siyasi partilerin güç oranında temsil edilmesini garanti altına alması gerektiğini hatırlattı:
“Bu tutum açıkça Anayasaya meydan okumaktır.”"MECLİS İRADESİ DEĞİL SARAY VESAYETİ VAR"Açıklamasında, “Saray vesayeti” ifadesini de kullanan Karaca, Başkanvekilliği görevini anayasal sınırlar içinde yerine getirdiğini, ancak bu nedenle dışlandığını belirtti:
“Bir Başkanvekilinin anayasal görevini yerine getirmesi bir ‘suç’ olarak görülüyorsa, ortada artık Meclis iradesi değil, Saray vesayeti vardır.”Karaca, açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı:
“Bu Meclis, iktidarların değil milletin evidir. Bu kürsü, talimatla değil anayasa ile konuşur. Bu çatı, iktidarın üstünlüğüne değil hukukun üstünlüğüne dayanır. Egemenlik, milletindir... Biz susarsak Meclis sadece duvarlardan ibaret kalır.”Karaca'nın yaptığı yazılı açıklama da şöyle:
Cumhuriyetin büyük mirasının,
millet iradesinin en yüksek makamı olan TBMM’nin 105 yıllık saygınlığı bugün bir kez daha büyük yara almış, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şiarının Meclis Genel Kurulu’nda duvarda bir dekor olarak kullanıldığı itiraf edilmiştir.
Anayasa yalnızca iktidarın menziline göre hatırlanan bir metin,
Yargı bağımsızlığı siyasal keyfiyetin aparatı,
Yasama organı yürütmenin dolaylı memuru sayılmıştır.
Anayasa Hükümleri, Meclis’in kararları, Anayasa Mahkemesi’nin içtihatları ve milletin doğrudan iradesi yok sayılmıştır, Anayasa açıkça, bilerek ve isteyerek bir kez daha ihlal edilmiştir.
Unutulmamalıdır ki;
Hatay halkı, kendi temsilcisi olarak Sayın Şerafettin Can Atalay’ı seçmiştir.
Anayasa Mahkemesi de bu iradeye saygı duyulması gerektiğini açık ve bağlayıcı kararıyla ifade etmiştir.
TBMM Başkanvekili olarak da benim TBMM Genel Kurulundaki tutumum da meşruiyetini milletten alan yasama organının hukuk içinde kalma yükümlülüğünün ifadesidir.
Ancak tüm bunlara karşılık;
AYM kararının uygulanmaması,
yürütmenin siyasal tercihine teslim edilen bir yargı düzeni,
Anayasa’nın, İçtüzüğün ve Meclis’in yetkilerini görmezden gelen tutumlar,
ve TBMM Başkanvekiline uygulanan kurumsal ambargo ibret vericidir.
Sayın Numan Kurtulmuş’un, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararını Meclis’te Başkanvekili olarak okutmam nedeniyle oturum yönettirmeme tutumu açıkça tarafsızlık ihlalidir. Sayın Kurtulmuş’un bireysel bir tasarrufu değildir;
doğrudan doğruya muhalefete uygulanan sistematik bir temsiliyet ambargosu,
Sayın Kurtulmuş’un da bu ambargoya teslimiyet beyanıdır.
Bu tutum; TBMM’yi yürütmenin sadakat memurluğuna indirgeyen iktidar anlayışının yasama erkini partizan bir vitrinin ötesine taşımak istemediğini göstermektedir.
Hedef alınan ben değil, anayasanın bağlayıcılığı, hukukun üstünlüğü ve milli iradenin temsili kudretidir.
Esasen; Anayasanın “Başkanlık Divanı” başlıklı 94’ncü maddesi ile “İçtüzük, siyasî parti grupları ve kolluk işleri” başlıklı 95’nci maddesi, TBMM siyasi yönetim yapısını belirlemiştir.
95’nci maddenin “İçtüzük hükümleri, siyasî parti gruplarının, Meclisin bütün faaliyetlerine üye sayısı oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenlenir.” şeklindeki hüküm; Parlamentoda temsil edilen bütün siyasi partilerin, TBMM’deki üye sayısı oranına (güç oranında temsil ilkesi) göre yasama sürecine ve TBMM yönetime katılacaklarını açık bir şekilde belirtmiştir.if (!$ISMOBILE) : ?>include(__DIR__.'/320x100.php');?>Bu hükümler TBMM’nin, bütün siyasal parti grupları tarafından “birlikte” yönetimini güvence altına almak için düzenlenmiştir.
Yine; TBMM Başkanının, Anayasanın 95’nci maddesindeki “güç oranında temsil ilkesi” ve bugüne kadarki uygulamalar dikkate alındığında, İçtüzüğün 15’nci maddesindeki yetkisini; Genel Kurulu, sadece kendi belirlediği Başkanvekilleri tarafından yönetilmesine karar verme şeklinde kullanamayacağı da açıktır.Bu tutum açıkça Anayasaya meydan okumaktır.
Bu yüzden; Sayın Numan Kurtulmuş’un Sayın Celal Adan ve Bekir Bozdağ tercihindeki ısrarı, millet iradesini değil, yürütmenin siyasal mühendisliğini esas alan bir tutumdur ve bu da Meclis’te, hukukun gereğini yapanlar değil, iktidarın konforunu koruyanlar makbul sayılıyor demektir. İktidarın konforunu korumayı tercih eden Sayın TBMM Başkanı tarafsızlığını ihlal etmiştir.
TBMM çatısı altında anayasanın açık hükümlerini yok sayan, temsil hakkını siyasal sadakat filtresinden geçiren bir rejim inşasının açıkça itirafıdır.
Eğer bir Meclis Başkanvekili, Anayasa Mahkemesi’nin kesin ve bağlayıcı kararını okuttuğu için fiilen görevden uzak tutuluyorsa, bu yalnızca bana yönelik bir dışlama değil, anayasal düzenin tasfiyesidir.
Bu keyfi uygulama, Anayasanın, hukukun ve demokrasinin gaspıdır.
Anayasal hukuk düzeninin yok sayılıp, keyfiyete dayalı “otoriter vesayet” rejiminin fiili ilanıdır.
Bir başkanvekilinin anayasal görevini yerine getirmesi bir “suç” olarak görülüyorsa, ortada artık Meclis iradesi değil, Saray vesayeti vardır. Sayın Kurtulmuş Saray vesayetinin temsilcisi olduğunu ilan etmiştir.
Ve bilinmelidir ki; kürsünün susturulması, milletin sesini kısmaktır.
Temsil hakkının kısıtlanması, milletin iradesinin gaspıdır.
Şunu yüksek sesle ifade etmek isterim:
Bu Meclis, iktidarların değil milletin evidir.
Hiçbir siyasal iktidar, milletin teslim ettiği egemenlik hakkını gasbedemez.
Hiçbir kimse, anayasanın üzerine çıkamaz.
Hiçbir Meclis Başkanı da milletin seçtiği bir vekilin iradesini, Anayasa hükmüne sadık bir Başkanvekilini yok sayarak TBMM’nin saygınlığına gölge düşüremez.
Bu kürsü, talimatla değil anayasa ile konuşur.
Bu çatı, iktidarın üstünlüğüne değil hukukun üstünlüğüne dayanır.Unutulmamalıdır ki;
Egemenlik, milletindir.
Bu söz, tüm devlet aygıtının meşruiyet sınırını çizen anayasal bir ilkedir.
Milletin seçtiğini susturmak, milli iradeye karşı işlenmiş bir darbe girişimidir
Bu darbe girişimi ana muhalefetin başkanlık divanındaki Anayasal güvence altındaki güç oranında temsiliyet hakkına yöneliktir.
Bu tutum Anayasa Mahkemesi’ne, Anayasaya sadakat yeminine (bağlı kalanlara) ve Anayasaya yönelik açıkça meydan okumaktır.
Ama biz susmayacağız; çünkü biz susarsak Meclis, sadece duvarlardan ibaret kalır.


