Teneşirde yıkanan mesleğiniz ve siz Sinema Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Türkiye’de dizi sektörü 5 yılda bir dönüşüme uğruyor diyebiliriz. Ve bunu genellikle bir iş sağlıyor. Mesela Leyla ile Mecnun dizisi 2001’de TRT’de yayınlandığında mizah anlayışımız değişti. Daha doğrusu, ekranda devam eden tekdüze mizah yaklaşımı altüst oldu. “Gibi” dizisinin Exxen platformunda 2021’de yayınlandığında da benzer bir viraj dönüldü. Absürt mizahın bu hali hiç denenmemişti. “Kara film” ile “absürt mizah” bir araya gelince Gibi’ye benzeyen çok fazla yapım ardı sıra geldi.
TRT Tabii’nin Gassal dizisinin de benzer bir etkisi olacak. Şu an için etkinin sonuçlarını göremiyoruz ama olacak. Zira hem mizah yapıp hem de bu denli duygusal bir yapıyı kurmak ve bunu her yanıyla absürt bir taraftan kurgulamak apayrı bir yöntem.
ŞAŞIRTMAYA DEVAM EDİYOR
İkinci sezonu geçtiğimiz günlerde Tabii’de yayına sunulan Gassal, yine şaşırtıcı ve etkili anlatıma imza atıyor. Sümeyye Karaaslan’ın tasarladığı ve senaryosunu yazdığı diziyi Selçuk Aydemir çekti. Başrol oyuncusu Ahmet Kural’a bu defa Hande Soral eşlik etti.
Baştan söyleyelim. İlk sezonu izlemediyseniz boşlukta kalacak çok nokta olacaktır. O yüzden ilk sezonun 10 bölümünü izledikten sonra ikinci sezonun 10 bölümünü tamamlayın.
Gassal’in ilk sezonu özellikle tanıtım kampanyası ile tartışılmıştı. “Ölünce beni kim yıkayacak” yazılı afişler ülkenin her tarafına asılınca kıyamet kopmuştu. Ve bu da dizinin izlenirliğine etki etmişti. İkinci sezon için de benzer bir kampanya yürütüldü. “Hazırsan Gassal geliyor” diyerek düşük dozlu bir kışkırtma ile reklam tercih edildi. Elbette ilk sezon çıkan gürültü çıkmadı. Dizinin ikinci sezonu da ilk sezon kadar ses getirmedi. Çünkü Gassal’in başlangıcı, ulaşılması zor bir ivmeydi.
Görünürlük, reklam ve konuşulma gibi başlıklara bir kenara bırakırsak gelelim esas meseleye…
GASSAL’A BİR DE BU AÇIDAN BAKALIM…
Yazımız, henüz izlemeyenler için bazı ipuçları içerecektir. Baştan uyaralım…
Gassal, mizahın drama ile kurgulanıp sade bir dille ele alındığı en başarılı yapım diyebilirim. Bu denli duygusal başka bir mizah dizisi daha izlemedim. Özellikle ikinci sezonda duygu daha ön planda. Zira Bâki aşık oluyor ve sevdiği kız da Gassal. İkisi de gassallik sebebiyle toplumdaki bakış açısının farkında ve bun kabullenmişler. Fekat gönüllü bir kabulleniş değil. Her ikisinin de çocukluk travması olayı buralara getirmiş.
Nihan ile Bâki’nin birbirine benzemesi, esasında toplumda kendini gerçekleştirememiş herkesin birbirinin aynı olmasıyla ilgili. “Başarı” nitelemesinin göreceliliği sümen altında beklerken, ses getiren şeyler yapmak ya da çok konuşulmak veya çok para kazanmak başarının kıstasları olmuş durumda. Dizinin anlattığı acı ve duygusal olayların bir temsil olduğunu düşündüğümüzde temel söylemin “mutluluğun uzakta olmadığı” olduğunu belirtebiliriz.
MUTSUZ İNSANLARIN MUTLULUK KAYNAĞI MUTSUZLUKLARI OLABİLİR Mİ?
Şahsi kanaatim, toplumun büyük kesiminin mutsuzluğunun sebebi sevmediği işte çalışması. Çünkü dizi ve filmlerle kendisine dayatılan bir çalışma modeli ve kent çerçevesi vardır. Anadolu’da yaşayan birisi de bu modeli hayal eder, İstanbul’un göbeğinde yaşayan birisi de… Oysa gerçekler böyle değildir. Bu düpedüz insanlara kötülük etmektir. Bir insanın kendisine yapacağı en büyük kötülük ise sevmediği işte çalışmasıdır.
“Koskoca diziden çıkarımın bu mu” diyeceksiniz. Evet. Tek çıkarım bu olamaz zaten. Ancak dizide görünen katman olarak kullanılan somurtuk “gassalim” vurgusu zaten mutlu olmanın yollarını işaret ediyor. Ve elbette bu konu, bir insanın kendiyle kurduğu ilişkiyi şekillendiriyor. Kendini tanıma serüveninin hiç bitmeyeceğini bilen, ne yaparsa yapsın iyi yapmaya çalışan, en basit işte bile sorumluluğun en şaşaalı iştekiyle aynı olduğunun idrakinde olan biri için “ne iş yaptığı” en önemli konudur belki de… Çünkü kendinize karşı dürüst olursanız, kötü hissettiğiniz bir işte kimseye faydanız olmadığını, yaptığınız işe de zarar verdiğinizi ve kendinizi tükettiğinizi anlarsınız.
Hayatınızın hangi aşamasında ne yaşamış olursanız olun, yetişkinlik serüveninin başında verdiğiniz karar ile hayatınızın kalan kısmını etkileyecek olan “iş” durumu, yaşadığınız her türlü duygusal etkileşimin temelinde yatar.
KAÇTIĞINIZ ŞEY İÇİNDE BULUNDUĞUNUZ ŞEYDEN UZAKTA DEĞİL
Bâki’nin toplumdan kaçarak kendisini gasilhaneye atması, Nihan’ın geçmişinden kaçarak gasilhaneye varması aynı şey. Ve aslında hiç istemedikleri ya da düşünmedikleri iş olarak gassalik yapmalarıyla ilgili sorunları da yok. Çünkü işiniz ne kadar cafcaflı olursa olsun kendinizi var etme ve tanıma aşamasının neresinde olduğunuza göre mutluluk durumunu değişir. Ve esas olan yaptığın şeyle kurduğun ilişkidir…
Gassal, modern insanın kaçmaya çalıştığı ve sözlükten bile çıkarmaya yeltendiği “ölüm”e hakkını veren bir dizi. İlk sezonda bu çok konuşuldu ve bu sayfada da dile getirildi. Sadece bir dizi olmayan Gassal’in yüzleşme meydanı gibi bir hüviyeti var. Ve ikinci sezonunda yüzleşilecek şeylerden biri de “yaptığınız iş” ve bununla kurduğunuz ilişki sanırım.
İkinci sezonda sessizliğin arttığı bir Gassal izledik gibi. Yönetmen Selçuk Aydemir, filmografisinin çok dışında bir iş yaparak (Düğün Dernek, Kardeş Payı, İler Güçler, vs) belki de bu zaviyeden kendi yaklaşımın ortaya koyuyor. Daha sessiz, daha duygulu ve daha özgün.
Sümeyye Karaaslan’ın kalemi, Selçuk Aydemir’in rejisi ve Ahmet Kural başta olmak üzere oyuncu kadrosu ile Gassal, Türk dizi tarihindeki apayrı yerini perçinlemiştir.


