Toplu arı ölümleri ekosistemi bozuyor
SonTurkHaber.com, Trthaber kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Doğanın en küçük ama en etkili işçilerinden biri olan arılar, yaşam döngüsünün devamı için vazgeçilmez bir role sahip. Onların önemi yalnızca balla sınırlı değil… Tarımsal üretimin sürekliliği ve ekosistemin dengede kalması da büyük ölçüde arılara bağlı.
Ancak son yıllarda bu eşsiz canlıların toplu ölümlerine dair endişe verici haberler giderek artıyor. Peki, arı ölümlerinin arkasında hangi nedenler yatıyor? Bu kayıplar doğanın dengesini nasıl etkiliyor? Tüm bu soruları Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Meral Kekeçoğlu’na yönelttik.
Arıların sürdürülebilirliğinde ırk çok önemli. Çünkü belli lokasyonlarda yerel arı ırklarının o yöreye uyumu, çevresel koşullara dayanıklılığı, direnci aslında sürdürülebilirlik açısından son derece hayati.
Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Meral Kekeçoğlu
Arı ölümleri pek çok faktöre bağlıArı ölümleri ve arı ürünlerindeki rekolte düşüşü özellikle son yıllarda dünyanın pek çok ülkesinde yaşanıyor. Prof. Dr. Kekeçoğlu, toplu arı ölümlerindeki temel sorunların iki şekilde ele alınması gerektiğini ifade ediyor. Bunlardan birinin makro çevre faktörleri olduğunu söyleyerek şöyle konuşuyor:
“Makro çevre faktörlerinde her zaman duyduğumuz iklim değişimi ve klimatik ısınma önemli faktörler tabii ki. Bir de tarım ilaçları, makro çevre faktörlerini var. Bunlar şu an ölümlerin en önemli nedenleri arasında.”
Mikro çevre faktörleri ise kovan içi koşullar ve arıcıların yaptığı yanlış uygulamalardan oluşuyor. Prof. Dr. Kekeçoğlu ,Türkiye’de özellikle geçmiş yıllarda toplu arı ölümlerinin sıkça görüldüğünü ifade ediyor:
“Bunun temel nedenlerinden biri tarımsal ilaçlamalarda kullandığımız doğayla arkadaş ve dost olmayan ilaçlamalar... Çiçekler ve bitkilerle doğrudan ilişkili olan en önemli canlılardan biri arıdır. Özellikle polinizasyon için, döllenme için sürekli olarak çiçeklerle temasta olan bir canlı olduğu için bitkisel ilaçlamadan doğrudan etkileniyor.”
[Fotoğraf: Depo Photos]
Arıcıların yaptıkları yanlış uygulamalar toplu ölümlerin önemli sebepleri arasında. Prof. Dr. Kekeçoğlu bu noktada, “Arının bitkisel kaynakları doğrudan etkileniyor. Bitki olmazsa, nektar kaynağı olmazsa zaten arı yaşayamaz. Bu sefer dışarıdan beslemeniz gerekecek. Orada da arıcılarımız doğru besleme yapmıyor. Doğru besin kaynağını vermediği zaman da arının bağışıklığını düşürüyor” diyor.
Toplu arı ölümlerinin engellenmesinde arıcılara düşen görev fazlasıyla büyük. Bunun altını çizen Prof. Dr. Kekeçoğlu’nun uyarıları son derece kritik… “Arıların sürdürülebilirliğinde ırk çok önemli. Çünkü belli lokasyonlarda yerel arı ırklarının o yöreye uyumu, çevresel koşullara dayanıklılığı, direnci aslında sürdürülebilirlik açısından son derece hayati. Arıcılarımız ne yazık ki bunu göz önünde tutmuyor” diyor ve devam ediyor:
“Oysaki kendi yerel ırklarımızı koruma ve kullanmak açısından bir hassasiyet ve farkındalık oluşturmamız gerekiyor. Çünkü yerel ırklar hastalıklara karşı da dirençli. Bugün yapılan çalışmalara baktığımız zaman özellikle arı ölümlerinde veya koloni çöküşlerinde aslında arıların bağırsaklarında oluşan parazitlerin çok önemli bir faktör olduğu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bakım ve yönetim ile arı hastalıklarına karşı yapılan ilaçlama göz ardı edilemeyecek önemli faktörler.”
Arı ölümlerinin önüne geçmek için arıcıların bilimsel verilere dayalı hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Kekeçoğlu, “Özellikle kovanda görülen hastalık ve zararlılara karşı her duyduğumuz ilacı kullanmayalım. Biyolojik ve kalıntı bırakmayacak ilaçlar kullanmaya özen gösterelim” uyarısı yapıyor.
[Fotoğraf: Depo Photos]
Bu kayıpların etkileri yalnızca arılarla sınırlı kalmıyor. Peki arı popülasyondaki azalma önümüzdeki süreçte nelere yol açabilir? Prof. Dr. Kekeçoğlu bu kritik soruya şu yanıtı veriyor:
“Arılar bitkisel sürdürülebilirlikte yüzde 85 dolayında bir öneme sahip. Dolayısıyla çok önemli paya sahip olan bal arıları yok olursa, bitkisel üretimin devamlılığı tehlikeyle karşı karşıya kalacak. Bitkisel üretim olmadığı zamanda biyolojik süreçte, biyolojik döngüde hayvanlar olmayacak. Bu da et ürünlerinin olmamasına neden olarak diğer hayvanların ve insanların yaşamı tehlikeye atacak.”
Arıların yokluğu, bitkisel üretimi ciddi şekilde tehlikeye atıyor. Yapılan güncel çalışmalar, bal arılarının örneğin badem gibi bitkilerde verimi yaklaşık yüzde 65 oranında artırdığını gösteriyor. Bu oran hem üretim miktarı hem de kalite açısından oldukça önemli. Yani arılar olmazsa bitkisel üretimde ciddi kayıplar yaşanması kaçınılmaz.
[Fotoğraf: Depo Photos]
Arılar sadece ürettikleri balla kahvaltı sofralarını zenginleştirmiyor. Oysaki balın yanı sıra başka mucizevi ürünlerle de bağışıklık sistemini güçlendiriyorlar. Prof. Dr. Kekeçoğlu, arıların bu yönünü şu şekilde özetliyor:
“Ürettiği ürünlerle aslında arı kolonisi küçük bir ecza dolabı. Sadece balı, poleni veya sütü biliniyor. Ancak zehri, apilarnili, ekmeği, propolisi de çok önemli. Arı ürünleri, immün sistemin daha dirençli olmasını sağlamada da bir numaralı doğal ürünler.”


