Trump, Putin’e giderken, ulusal muhafızları neden Washington’a getirdi? Nedret Ersanel
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
İngiltere, Fransa ve kısmen Almanya’nın, İsrail-Filistin’de barış isteme haliyle Amerika’nın barış arayışı arasında zıtlık var. Aynısı Rusya-Ukrayna savaşı için de geçerli. Orada da zıtlık var. Eski kıtanın üçgeni, İsrail’in durmasını istiyor. Filistin’e üzüldükleri için değil. Sebebi uzun ama özünde “Trump barışı” ile anlaşamamaları!..
Büyükelçi Barrack’ın bölgesel planı, jeopolitikası ile kendi yaklaşımları arasındaki farklılılar olarak görelim, biraz da Ukrayna kefesinin karşılığına ağırlık koymak diyelim. (‘Büyükelçi’nin DNA’sına bakarken, ‘Amerikan DNA’nızı mı kullanıyorsunuz?’, 02/08.)
Yine de şunu netleştirebiliriz; merkezinde Londra var ve Kanada veya Avustralya hatta Yeni Zelanda gibi “kolonilerini” de peşlerinden sürüklüyor. Bu ülkelerin, “Filistin’i tanıyacağız” minvalindeki açıklamaları hep odur…
ABD Dışişleri Bakanı’nın ateş püskürmesinin sebebi de bu; “Hamas’la görüşmeler, Macron’un tek taraflı bir adım atarak Filistin devletini tanıyacağını açıkladığı gün çöktü. Daha sonra başka ülkeler de çıkıp, (İngiltere’yi kastediyor) ‘Eylül ayına kadar ateşkes olmazsa biz de tanıyacağız’ dediler. Ben de Hamas’ın yerinde olsam, ‘ateşkes yapmayalım. Buradan bir zafer çıkarabiliriz’ diye düşünürüm. Filistin devletini tanıma yönünde atılacak sembolik adımlar Hamas’la anlaşma yapmayı ve bölgede ateşkese varmayı zorlaştırıyor.”
İlginç değil mi;
ABD, açıkça Fransa ve İngiltere’yi, “Pax-Trumpa”yı sabote etmekle suçluyor!
Açıyı büyütürseniz, Büyükelçi Barrack’ın anlattığı ‘Ortadoğu Planı’nı kundaklamakla itham ediyor…
Ankara’nın duygularını da karmaşıklaştırıyor mu bilinmez ama, Londra, Paris ve kimi AB ülkelerinin Filistin’i tanıma kartları elbette kabul ediliyor. Tabii şu unutulmadan; bu ülkelerin tamamı kısa süre öncesine kadar İsrail’e her türlü maddi-manevi desteği verdiler. Haliyle Filistinli masumların öldürülmesinde birinci dereceden suçlular. Yani,
gelen siyasi desteği İsrail’e fatura etmek adına alabilirsiniz ama onları ‘temize çekemezsiniz’!
***
Ukrayna meselesinde de durum aynı ama roller farklı demiştik; Ortadoğu’da “İsrail’e karşı barış isteyenler”, Rusya’ya karşı savaşın devamını istiyorlar. Trump-Putin randevusu onlar için şok edici oldu. Alaska’da buluşacak
iki süper gücün liderleri öyle veya böyle yakınlaşmış olacak.
Üstelik Ukrayna konusunda…
Beyaz Saray, Avrupa’nın rolünü dışlamadan rötuşlamak istiyor. Zirveden evvel başta İngiltere, Avrupalılarla buluşulmasının sebebi o. Trump’ın özel temsilcisi Witkoff’ın Moskova ziyaretinde bir takım çözüm modellerini Putin’e sunduğu biliniyor. Avrupalıların bu önerilere ne kadar ikna edildiği şimdilik meçhul ama İngiltere, Fransa, Almanya ve AB’nin ortak Ukrayna açıklaması, şeklen Trump diplomasisini alkışlamakla birlikte, tam da arzu edilen yerde durmuyor. Nitekim, Amerikan yönetimine onlar da bir teklif taslağı sundu. ‘Karşı teklif’ diye okuyabiliriz…
Nasıl Dışişleri Bakanı Rubio, İsrail-Filistin meselesinde Fransa ve İngiltere’yi sürece zımnen mayın döşemekle itham ettiyse, Ukrayna konusunda da Başkan Yardımcısı Vance, benzerini yapıyor; “Artık Ukrayna’nın Rus işgaline karşı savunmasını finanse etmek istemiyoruz. Ancak Kiev’e askeri destek sağlamak isteyen Avrupa ülkelerinin Amerikalı şirketlerden silah satın almaları sorun olmaz. Meseleye barışçıl çözüm istiyoruz. Ölümleri durdurmak istiyoruz. Ama savaşı biz finanse etmeyeceğiz.”
Zaten bu cümleleri Vance’in ağzından çıkmadan günler evvel burada ve ‘birebir’ okumuştunuz. (‘Hydra’, 09/08.)
***
Sonuç olarak, hem Avrupa’da hem Ortadoğu’da, Batı’nın iki bloğu arasında itiş-kakış var. Siyasi sebeplerini Trump’ın tekrar seçilmesiyle bedenlenen, gerileyen neoliberal küreselcilerin yerleşik düzene tutunma gayretlerinde kareleştirebilirsiniz. Yukarıdaki örnekler bunu anlatıyor. Hatta, Asya-Pasifik yani Çin ve son olarak Hazar-Güney Kafkasya haritasındaki gelişmelerde de gölgelerini yakalamak mümkündür…
Zengezur Koridoru’nun, “Trump Yolu” olarak plakalandırılması, stratejik bir kaymayı işaretliyor. Gürcistan da buna eklemlenecek.
Suriye’nin ardından İran ve Rusya’nın bu sefer ön ve arka bahçelerinde gerilemesi bir yeni gerçeklik olarak takip edilebilir. Ama İngiltere ve Fransa acaba buraya nasıl bakıyorlar? Acaba buradaki ortakları ve rakipleri, Ukrayna ve Ortadoğu’daki ortak ve rakipleri ile aynı mı?
Suriye’de de Şam yönetiminin el değiştirme sürecinin başında İngiltere’yi görüyorduk, şimdi Amerika var?
Eş-dost eliyle köşe tutanlar veya akşam programlarında strateji paralayanlar şimdi ABD’nin Kafkasya’ya yerleşmesini nihayet gördükleri için çocuklar gibi şenler.
Oysa oraları geçtik!
Şeytan, kumaşını
verevine
keser…
***
Putin-Trump görüşmesi belli ki çok tartışılacak ama bu satırlar yazılırken gerçekleşmemiş olduğundan “sonuçları” üzerinde duramayacağız…
Onun yerine zamanı bir “komplo teorisi” ile değerlendirelim, oyuncular arasında bir şebeke gösteriyor mu, düşünelim…
Başkan Trump, Alaska’ya Putin’le buluşmak için bavullarını hazırlarken, Washington’da tuhaf bir olay yaşandı…
Beyaz Saray, Savunma Bakanı’nın da katıldığı bir oturumda, “federalleri” ABD’nin başkentinde görevlendirdi ve yetmezse Ulusal Muhafızlar ile orduyu da getireceğini açıkladı.
“Federal hükümetin Washington’un kontrolünü ele geçirmesi”
türünden cümleler kuruldu! (Washington D.C., Demokrat Belediye’de. Bizden farklı olarak emniyet teşkilatı da ona bağlı.)
Trump yönetimi sebep olarak, şehirdeki kriminal yapılanmaları gösteriyor ama haklı olsa dahi garip bir hareket bu. Hele bu kararı açıklarken, “Yarın Putin’le buluşacağım ama bu konuyla uğraşıyorum” demiş olması iyice tuhaf!

