Truva dan beri yapılmış en dahice numara: Sovyetler in hediyesi ABD istihbaratının kabusu oldu
Hurriyet sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
2. Dünya Savaşı'nın ardından Moskova'da düzenlenen zafer töreni sırasında, Sovyetler Birliği tarafından ABD Büyükelçisi W. Averell Harriman’a oyma ahşaptan yapılmış “Büyük Mühür” hediye edildi. Hediye edilen mühür, iki ülke arasındaki savaş dönemi iş birliğinin simgesi olarak büyükelçinin konutunun duvarına asıldı. Harriman, bu sembolik hediyeyi yıllarca resmi konutunda sergiledi.
ABD’li diplomat ve ekibi, mührün içine bir dinleme cihazı gizlendiğini uzun süre fark edemedi. ABD'li teknik uzmanların “The Thing” adını verdiği cihaz, 7 yıl boyunca fark edilmeden gizli görüşmeleri kaydetti. Görünüşte masum bir sanat eseri gibi duran mühür, Soğuk Savaş dönemindeki casusluk faaliyetlerinde kullanılan en dikkat çekici yöntemlerden biri oldu.
ABD'LİLER 1 YIL BOYUNCA CİHAZI ARADI
1951’de Moskova’da görev yapan bir İngiliz telsiz operatörü, yanlışlıkla cihazın gönderdiği sinyallere denk geldiğinde ABD Dışişleri'ne bir Sovyet casus aracı yerleştirildiği anlaşıldı. ABD'li uzmanlar, aylar boyunca bu "şeyin" ne olduğunu ve nereye yerleştirildiğini ortaya çıkarmaya çalıştı.
1 yıl sonra ABD’li güvenlik ekipleri Harriman’ın konutunu taradı ve uzun süren aramalar sonunda dinleme mekanizması açığa çıkarıldı. Truva'dan beri yapılmış en dahice numara olarak gösterilen The Thing, diplomasi tarihinin en önemli casusluk örneklerinden biri olarak kayıtlara geçti.
DİPLOMATİK KRİZDE ORTAYA ÇIKTI
The Thing’in varlığı, yıllarca gizli tutuldu. Ancak 1960’ta Sovyetler’in bir ABD U-2 casus uçağını düşürmesinin ardından, Washington yönetimi konuyu uluslararası gündeme taşıdı. ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi toplantısında oyma ahşap mühürü kamuoyuna sundu.
BBC'nin haberine göre, ABD karşı gözetleme uzmanı John Little, konunun BM'ye taşınmasının büyükelçilik konutuna yapılan sızmanın yol açtığı güvenlik açığının büyüklüğünü gözler önüne serdiğini belirtti. Little, İngiliz karşı istihbaratının da cihaz üzerinde kapsamlı incelemeler yaptığını açıkladı. İngiltere'nin “SATYR” kod adını verdiği proje, Batı istihbaratlarında köklü değişimi başlatan temel olaylardan biri olarak görülüyor.
ABD'nin BM Büyükelçisi Henry Cabot Lodge, Büyük Mühür'e gizlenmiş The Thing'i dünyaya açıklıyor, 26 Mayıs 1960
'MÜHENDİSLİK HARİKASI'
Little, yıllar sonra The Thing’in tasarımını inceleyen isimlerden biri oldu. Little, cihazın olağanüstü bir mühendislikle hazırlandığını vurguladı ve hatta kendi kopyasını yaptığını aktardı. Uzman, cihazı “bir İsviçre saati ile mikrometrenin birleşimi” olarak nitelendirdi.
The Thing’in çalışma sistemi oldukça sıradışıydı. Org borularına benzeyen tüplerden ve insan sesine tepki veren ince bir zar tabakasından oluşan mekanizma, pil ya da elektronik devre barındırmadığı için tespit edilmesi çok zordu. Bu özellik, cihazın yıllarca fark edilmeden kullanılmasına imkan sağladı.
Tarihçi H. Keith Melton, The Thing’in ses dinleme teknolojisini dönemi için ulaşılması imkânsız kabul edilen bir seviyeye çıkardığını belirtti. ABD'li yetkililerin ABD’de yapılan belgesellerde de cihazın çalışma prensibi ayrıntılarıyla ele alındı.
ABD kurumları ve ABD Dışişleri Bakanlığı, Büyük Mühür'ü hem ülke içinde hem de dışında resmi devlet sembolü olarak kullanıyor.
CASUSLUKTA SANATIN KULLANIMI
The Thing’in ortaya çıkışı, sanat eserlerinin istihbarat amacıyla kullanılabileceğini ortaya çıkardı. Uzmanlara göre cihazın başarısı yalnızca teknik tasarımından değil, aynı zamanda kültürel önyargılardan da kaynaklandı. İnsanların dekoratif objelere masum bir süs eşyası gibi bakması, Sovyetler'in casusluk faaliyetleri için avantaj sağladı.
Rus teknisyen Vadim Goncharov, The Thing'in Sovyetler'in casusluk faaliyetlerindeki önemine ilişkin, “Ülkemiz uzun bir süre boyunca, Soğuk Savaş’ta bize belirli avantajlar sağlayan çok özel ve çok önemli bilgiler elde edebildi” değerlendirmesinde bulundu.
Sovyetler’in kaç adet The Thing cihazı ürettiği halen bilinmiyor.
Tarih boyunca sanat ve casusluk pek çok kez kesişti. Leonardo da Vinci’nin savaş makineleri tasarlaması ya da 2. Dünya Savaşı sırasında sanatçıların kamuflaj projelerine katkıda bulunması bu örneklerden sadece birkaçı olarak gösteriliyor.
THE THING HALA TARİHÇİLERİN İLGİSİNİ ÇEKİYOR
The Thing, zamanının çok ötesinde bir teknolojiye sahip olmasıyla tarihçilerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Cihaz, casusluk yöntemleri kadar sanat ve kültürün stratejik amaçlarla kullanılabileceğini de ortaya koydu.
Aynı zamanda, ünlü mucit Léon Teremin’in müzikle teknoloji arasındaki bağları güçlendiren icatlarıyla benzer bir dönemin ürünü olarak değerlendiriliyor. The Thing’in keşfi, casusluk tarihinin en dikkat çekici olaylarından biri olarak önemini koruyor.
Bugün, sanat eserleri ve yüksek kültürle bağlantılı casusluk örnekleri araştırıldığında, The Thing hâlâ eşsiz bir örnek olarak öne çıkıyor.


