Türk ve Türklük tartışması üzerinden sürece kurulan tuzak… Mehmet Metiner
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Lafı dolandırmadan dobra dobra diyeyim:
Süreci bir çağrısıyla bugünkü olumlu noktaya taşıyan bilge lider Bahçeli’nin kendisine ve partisine kurulan bir tuzaktır bu.
MHP’nin hassasiyetini bilerek tahrik edip yanlış bir zemine çekerek hem MHP’nin algısını bozmaya hem de süreci sabote etmeye yönelik bir sabotaj girişimidir bu.
Bu aynı zamanda AK Parti’nin kurucu anlayışına ve misyonuna temelden karşıtlık içeren bir bozguncu teşebbüstür.
Kimdir bu tuzağı kuran veya bu teşebbüste bulunan?
Süreç karşıtlarıdır.
Barış sürecini sabote etmek isteyenlerdir.
Hep söyledim.
Bir kez daha altını çizerek söyleyeyim: Suretimizden ve safımızdan görünenlerden korkun!
Çünkü asıl sabotaj onlardan gelecek.
Tam da PKK’nın koşulsuz bir biçimde Sn. Bahçeli’nin çağrısına uyan kurucu liderleri Öcalan’ın talimatı doğrultusunda kendini koşulsuz feshedip silahlarını bırakacağını açıkladığı bir süreçte suretimizden görünen birilerinin “Türk”, “Türklük” ve “Türkiyelilik” bahsinde eski Türkiye’nin aklını çağrıştıran bir anlayış ve üslupla konuşmaya başlaması asla iyi niyetle izah edilemez.
Tam da bu süreci taçlandıracak meclis komisyonunun bugün çalışmaya başlayacağı günlerin arifesinde süreç karşıtlarının değirmenine su taşıyacak ve süreci asli mecrasından saptıracak konuşmaları kibirli, sahip ve üsttenci bir dille yapmak zinhar iyi niyetle bağdaşmaz.
Bu tuzağı kuranların değirmenine su taşıyanlar kim olurlarsa olsunlar en az onlar kadar mücrimdirler.
Sürecin başından itibaren bilge lider Bahçeli’nin ortaya koyduğu çerçeve belli.
İki şeyin altını hep önemle çizdi Bahçeli:
-“Her şeyden önce Türkiye.”
-“Herkes eşittir Türkiye.”
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın AK Parti’mizin referansını İslam’dan ve tarihi tecrübemizden alan kurucu anlayışımız doğrultusunda çizdiği çerçeve belli.
Ümmet bahsinde dedikleri belli.
Cumhur İttifakı saflarında yer alan hiç kimsenin Erdoğan-Bahçeli liderliğinin çizdiği çerçevenin dışına çıkmaya, dahası o çerçevenin içine sorunlu zihniyeti üzerinden yeni anlamlar yüklemeye hakkı yok.
Türk-Kürt ittifakının önemle vurgulandığı bir dönemde “Herkes Türk’tür!” anlayışını yanlış bir anlam zeminine oturtarak zihinleri bulandırmaya ve süreci sabote edecek bir güvensizlik iklimi oluşturmaya çalışanlar bilesiniz ki asla iyi niyetli değildirler.
“Herkesin Türkiye’si”ni “Herkes eşittir Türkiye” anlayışıyla oluşturmak istediğimiz bir dönemde, İslamiyet’le şereflenmiş Türk milletine mensubiyeti gereksiz ve zararlı bir anlayış eksenine Mahmut Esat Bozkurt ve İlbey Ortaylı gibilerin zihni üzerinden yerleştirmeye çalışanların, yani Neo-İttihatçı anlayışı bizim suretimize bürünüp anlatanların yapmaya çalıştıkları tek şey, süreci zihnen enfekte etmek, silah bırakıp gelmek isteyenlere o eski Türkiye’nin değişmediğini göstererek sabotajcı bir rol üstlenmektir.
Bir Kürt “Ben Türkiyeli bir Kürdüm!” dediğinde “Bunu diyerek bölücülük yapıyorsun. Sen Türk’sün. Gayrı sözler bölücülüktür!” türünden sözlere ve suçlamalara muhatap olacaksa sorarım ben size değişen nedir?
Bu eski Türkiye zihnini tam da bu büyük barış sürecini Erdoğan-Bahçeli liderliğinin ortaya koyduğu “ümmet-millet” şuurunu yeni bir aidiyet ve sadakat temeline oturtmaya çalıştığımız bir süreçte içimizden birilerinin kalkıp anlı-şanlı titrinin arkasına sığınıp bunu yapmaya kalkışması asla iyi niyetle izah edilemez ve dahi bağışlanamaz.
Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun çoğu zaman alttan alta ve bazen de açıktan pervasızca süreç karşıtı yayınlarıyla dikkat çeken CNN Türk ekranlarında “Türk, Türklük ve Türkiyelilik” bahsinde yaptığı açıklamalar kelimenin tam anlamıyla süreci sabote etmektir.
Sürece tuzak kuranlarla ağız birliği yapmak affedilmez bir tavırdır.
Cumhurbaşkanımızın ve AK Parti’mizin kurucu anlayışını ve misyonunu boşa düşürmek, bizzat Cumhurbaşkanımız tarafından çok hayatî bir kurumun başına atanmış birinin yapabileceği bir şey olamaz.
O konumda olmamış olsa hiç birimizin umurunda bile olmaz o sözleri.
İlber Ortaylı der geçeriz.
Ama o konumda iseniz adına “devlet projesi” denilen ve çerçevesi Cumhurbaşkanımız ve MHP lideri tarafından çizilen o kuşatıcı anlayışın dışına çıkamazsınız.
Dahası ve en fenası kendinizi sanki bu bahiste tek otorite imişsiniz gibi parmak sallayıcı ve üsttenci bir dil kullanamazsınız.
Afyoncu’nun bu anlayışı İslam’ın temel akidesine aykırıdır.
Sayın Bahçeli’nin de Peygamberimizin Veda Hutbesi'ne atıfla söylediği hiç kimsenin içine doğduğu aidiyet dolayısıyla ne üstün ne de ayrıcalıklı olmadığı, üstünlüğün sadece takvada olduğu paradigması Afyoncu açısından önem arz etmiyor olabilir.
Ama bilinsin isteriz ki bizim ümmet ve millet şuurumuz bu anlayış üzerinedir.
Türk milleti deyimi İslam milleti deyiminin öteki adıysa buna hiç kimsenin itirazı olmaz.
Bu büyük millet tasavvuru kendi içinde aynı akideye paylaşan farklı kavimlere mensup herkesi kendi eşiti olarak gören bir kardeşlik anlayışını, yani ümmet şuurunu da barındırır.
Aynı millete mensubiyeti “Herkes Türk’tür” anlayışına indirgemek, İslam’ın temel akidesine ters zihni bir sapmadır.
İslam akidesi ekseninde saf ve berrak düşünen hiç kimsenin aklına vatandaşlık tanımı üzerinden herkesin Türk olduğu ve Türkiyeliyim demenin de bölücülük olduğu fikri gelmez bile.
Böyle bir millet tasavvuru da vatandaşlık tanımı da akidemize, milli harsımıza ve tarihi tecrübemize tamamen aykırı iken Batı’nın ulusçu/milliyetçi vatandaşlık tanımı üzerinde bu ısrar niye?
Bizim akide, hars ve tarihi tecrübemize dayalı kapsayıcı ve birlikçi millet tanımımız dururken “Herkes Türk’tür!” anlayışını zoraki dayatmaya çalışmak, “Türkiyeli bir Kürdüm!” demeyi bölücülük varsaymak, en fenası böyle diyenlere parmak sallamak süreç için öngördüğümüz birlik ve kardeşlik anlayışımızı da paramparça etmek anlamına gelir.
Milli Savunma Üniversite’mizde subaylarımız bu anlayış temelinde yetiştiriliyorlarsa Türkiye Yüzyılı projemiz bir hayalden ibaret kalır, biline!
MECLİS KOMİSYONU İÇİN ÖNERİLER
- Azami ölçüde gizlilik esas alınmalı.
Gizlilik olmazsa o tarihi komisyon CNN Türk, Sözcü ve Halk Tv gibi televizyon ekranlarında “Türk, Türklük, Türkiyelilik, Cumhuriyet, laiklik, ümmet, bölücülük!” gibi tartışmaların yapıldığı bir komisyona dönüştürülür.
Siyasi şov arenasına dönüştürülür ki buradan hayırlı bir sonuç çıkmaz.
O yüzden basına kapalı ve ekranların olmadığı tarihî sorumluluğunu müdrik bir komisyon çalışması olmalı.
- Komisyonun amacı net belirlenmeli.
Bence o da şudur:
Fesihle beraber silahlarını bırakıp gelmek isteyen herkes için “eve dönüş yasaları”nın cesaretle hazırlanması. Dahası, artık tarihe uğurlanacak olan bir örgüte mensubiyet veya iltisak ve/ya da yardım ve yataklık gibi suçlardan içerde tutulan herkesin salıverilmesini sağlayacak yasal-hukuki altlığın oluşturulması.
Ezcümle, örgüt mensuplarının “devlet ve toplumla bütünleşmeleri”ni sağlayacak cesur adımların atılmasını sağlayacak hukuki düzenlemelerin hazırlanıp meclis genel kurulunun onayına sunmak.
“Dağı tümden boşaltmak” amacı herkesi kapsamalı ve aşamalı bir şekilde tepe yöneticileri de dahil herkesi içeriye alan bir hukuki-siyasi çözüm yolunun bulunması şarttır.
Tepe yöneticilerini dışarıda bırakan bir formül, süreci sonraki aşamalarda enfekte etmek isteyenler için uygun bir vasat oluşturmak anlamına gelir.
Sorunun kökten çözümü için herkesi kuşatan çözümlerin aşama aşama uygulamaya geçirilmesini sağlamak şarttır.
İmralı adası, Öcalan’la birlikte tepe yöneticiler için bir çözüm modeli olarak pekâlâ düşünülebilir.
- Meclis Komisyonu İmralı’ya gidip Öcalan’la görüşmeli. Bunun çözüm için gerekli olan yasal altlığın oluşturulmasında son derece faydalı sonuçlar doğuracağına inanıyorum.
- Komisyon şehit aileleri ve gazilerimizin yanı sıra konuyla ilgili kanaat önderleri, aydınlar ve STK temsilcileriyle görüşmeli.
Bu görüşmelerin basının gözü önünde olmaması, çözüm için gerekli olan fikir teatisine odaklanmayı sağlaması bakımından gerekli.
Komisyonun kendileriyle görüştüğü kişi ve kurumlar kendileri görüşlerini açıklarlar. Ama komisyon kendilerini ekranlar eşliğinde dinlememelidir ki sürece zarar verecek davranışlar ve toplumu gerecek tutumlar ortaya çıkmasın.
- Komisyona dahil olan değerli partilerimiz kendi önerilerini somut bir paket halinde sunmalıdırlar. Kimin ne istediğini ve istemediğini gerekçeleriyle bilmek tarihi açıdan hayati öneme sahiptir.
Umarım komisyon faaliyetlerinin hitamında partilerimiz aziz milletimizle paylaşırlar.
-Komisyon çalışmaları esnasında hangi bilgilerin paylaşılıp paylaşılmayacağına başkanlık karar vermeli. Komisyondaki partilerimizin onayıyla da bilgiler sadece komisyon başkanı tarafından paylaşılmalıdır.
Sürecin hassasiyeti dolayısıyla komisyon başkanının aynı zamanda sözcülük görevi üstlenmesi de bence dikkate alınması gereken bir husustur.


