Türkiye nin en kurak illeri açıklandı: 2030 da su stresi, 2050 de su fakirliği kaçınılmaz!
Haber Global sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi İklim Bilimi ve Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye'nin kuraklık açısından en kritik dönemlerden birini yaşadığını ve birçok bölgede meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik kuraklığın üst üste bindiğini söyledi.
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün hazırladığı Standartlaştırılmış Yağış İndeksi (SPI) verilerine göre ülke genelinde şiddetli veya olağanüstü kuraklık etkileri görülüyor.
Kadıoğlu, Türkiye'nin yüzde 70’inin şiddetli veya olağanüstü kuraklık koşulları altında olduğunu, Ağustos 2024-Temmuz 2025 döneminin son 65 yılın en kurak yıllarından biri olarak kayıtlara geçtiğini belirtti.
Kuraklığın kısa süreli periyotlarda tarımı ve günlük yaşamı etkilerken, uzun süreli periyotlarda su kaynakları, ekonomi ve toplum üzerinde kalıcı krizlere yol açtığını vurgulayan Kadıoğlu, "3 aylık periyotta kuraklıklar tarımsal üretimi, 6 aylıkta içme suyu ve nehir akışlarını, 9 aylıkta su rezervlerini, 12 aylıkta ise ekonomi ve toplumsal yaşamı doğrudan etkiledi." dedi.
ŞİDDETLİ KURAKLIK YAŞANDIKadıoğlu, 3 aylık periyotta kuraklığın daha çok batı ve iç bölgelerde görüldüğünü, özellikle İç Anadolu’da Ankara, Kırşehir, Afyon ve Konya'da şiddetli kuraklık yaşandığını bildirdi.
6 aylık periyotta kurak alanların genişlediğini ve kuraklığın şiddetinin arttığını kaydeden Kadıoğlu, Batı Anadolu ve Ege'de Kütahya, Uşak, Afyon ile Marmara'nın güneyinde olağanüstü kuraklık, İç Anadolu'da Ankara, Çankırı ve Aksaray'da orta şiddetli kuraklık, Doğu ve Güneydoğu'da ise Van, Ağrı, Iğdır ve Siirt'te aşırı kuraklık görüldüğünü aktardı.
9 aylık periyodu gösteren haritada Doğu Anadolu'daki kuraklığın da belirginleştiğini, bununla birlikte Karadeniz'in nemli kaldığına işaret eden Kadıoğlu, "Batı Anadolu'da Afyon, Kütahya ve Denizli olağanüstü kurak. Bu, hidrolojik kuraklığın başladığının göstergesi. Güneydoğu Anadolu'da Şanlıurfa, Mardin, Siirt ve Diyarbakır aşırı ve şiddetli kurak." diye konuştu.
En kapsamlı tablonun 12 aylık periyotta ortaya çıktığının altını çizen Kadıoğlu Kütahya, Uşak, Afyon, Balıkesir’in güneyi, Şanlıurfa, Diyarbakır, Siirt ve Mardin'in olağanüstü kurak, Konya, Karaman, Mersin, Isparta ve Kayseri'nin şiddetli kurak olduğunu dile getirdi.
Kuraklıkta en kritik bölgeleri, 12 ay boyunca olağanüstü kuraklık yaşayan İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu olarak sıralayan Kadıoğlu, şu tespitleri paylaştı:
En fazla yağış azalması yüzde 74'le Ege'de, yüzde 65'le Güneydoğu Anadolu'da, yüzde 55'le Doğu Anadolu'da ve yüzde 48'le İç Anadolu'da yaşandı. En sert kuraklık Doğu ve Güneydoğu'da etkili olurken Ege ve İç Anadolu'da da tarım ve içme suyu için alarm verici bir tablo oluşmuş durumda. Marmara, Ege ve Akdeniz'in büyük bölümü son bir yılda şiddetli veya olağanüstü kuraklık yaşadı. Karadeniz, özellikle de batı kesimleri görece daha iyi durumda.
Türkiye genelinde yüzde 70'lik alanın şiddetli veya olağanüstü kurak kategorisinde yer aldığını belirten Kadıoğlu, "Kuraklık, kısa vadede yerel bir sorun gibi algılansa da, uzun vadede ülke genelinde tarımı, ekonomiyi, su kaynaklarını ve sosyal hayatı tehdit eden bir krizdir. SPI verileri Türkiye'de kuraklığın boyutunun ciddi ve yaygın olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. 2024-2025 dönemi, Türkiye'nin birçok bölgesinde meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik kuraklığın üst üste bindiği en kritik yıllardan biridir. Bu tablo, ulusal su yönetimi, erken uyarı sistemleri ve kuraklığa dayanıklı tarım politikalarının acilen devreye girmesi gerektiğini göstermektedir." şeklinde konuştu.
Şiddetli kuraklığın tahıl ve sebze veriminde yüzde 40 ila 60’a varan kayıplara yol açabileceği ve buna bağlı olarak gıda fiyatlarının artabileceği uyarısında bulunan Kadıoğlu, baraj doluluk oranlarının yüzde 30'un altına inebileceğini, içme suyu kesintileri yaşanabileceğini, yer altı su seviyelerinin önemli oranda gerileyebileceğini, kuyuların kuruyabileceğini, nehir ve akarsu debilerinin yüzde 30 ila 50 azalabileceğini söyledi.
Tarımda suyu az olan bölgelerde yüksek su isteyen ürünlerden vazgeçilmesi, vahşi sulamanın yasaklanarak modern sulama tekniklerinin gündeme alınması ve yerel, kuraklığa dayanıklı ata tohumlarının desteklenmesi gerektiğini ifade eden Kadıoğlu, sanayide atık suların arıtılarak yeniden kullanılması, su verimliliği teknolojilerinin zorunlu hale getirilmesi, deniz suyu arıtma yatırımlarının desteklenmesi ve su tüketimi yüksek sanayi tesislerinin düzenli denetlenmesinin önemli olduğuna değindi.
Kuraklıkla mücadele için yerel yönetimlere, "Kent Su Bütçesi" hazırlayarak su kaynaklarını gelir–gider hesabıyla yönetmeleri, şebekelerde kayıp-kaçak oranlarını hızla düşürmeleri ve yağmur sularını sarnıçlarda depolamaları tavsiyesinde bulunan Kadıoğlu, vatandaşlara da suyu tasarruflu kullanmaları çağrısı yaptı.
Kadıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kuraklıkla mücadele ancak yerel yönetimlerin altyapıyı güçlendirmesi, tarımda suya göre ürün ve modern sulama anlayışına geçilmesi, sanayinin geri kazanım ve verimlilik teknolojilerine yatırım yapması, vatandaşların günlük hayatta tasarruf alışkanlıklarını benimsemesi ile mümkündür. Aksi halde, 2030'da su stresi, 2050'de su fakirliği riski kaçınılmazdır."


