SonTurkHaber.com
close
up
Türkiye’nin başlıca eğitim sorunları nelerdir?

Türkiye’nin başlıca eğitim sorunları nelerdir?

SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.

Şahin Aybek

Türkiye’nin başlıca eğitim sorunları nelerdir diye bir soru yöneltsem ne dersiniz?

Türkiye Eğitim sistemi yıllardan beri çeşitli sorunlarla karşılaşmakta ve bu sorunları ortadan kaldırmak için farklı dönemlerde değişik çözüm yolları denemektedir. Sistemin sorunları deyince hiç kuşkusuz ki bunları kısa bir zaman süresi içerisinde özetlemek, ya da birkaç sayfaya sığdırmak mümkün değildir. Ancak genel hatlarıyla belirtmek gerekirse bu sorunların başlıcalarını eğitimde fırsat eşitsizklikleri, ülke kaynaklarından eğitime ayrılan payın yetersizliği, öğretmen ve yönetici yetiştirme ve atama politikaları, bazı yerlerdeki sınıf nüfusunun kalabalık olması, sınav odaklı eğitim, ezbere eğitim , Yüksek öğretimde niteliğin giderek düşmesi ve özellikle de son yıllarda ortaya çıkan siyasal amaçlı müfredat değişiklikleri ve bu bağlamda çeşitli Cemaat ve dini örgütlerle yapılan sözleşmeler gereği okullara yoğun dini içerikli eğitim ve öğretim etkinliklerinin girmesini sıralamak mümkündür.


Bunlar içerisinden özellikle size göre güncel olan beş sorunu belirlerseniz , hangi sorunları önceliklendirirsiniz?

Eğitim bir sistem bütünlüğü içerisinde işleyen bir yapıdır. Dolayısıyla Eğitim sisteminin sorunları deyince o sisteme etki eden diğer sistemlerden kaynaklanan sorunlar ile o sorunların sisteme yaptığı etkiler sonucunda sistemin ürettiği hatalı ürünlerin yani eğitim sisteminden geçen bireylerin eksikleri dolayısıyla diğer sistemlere verdiği zararları ya da diğer sistemlerde oluşturduğu sorunları birlikte ele almak en doğru yaklaşım olacaktır. Bu kapsamda konuya bakıldığında, eğitim sistemi bir yandan diğer sistemlerdeki, bozulmaların yarattığı etki ile bozulurken, diğer yandan bu bozulmanın etkisiyle ürettiği hizmet nedeniyle eksik ya da hatalı yetiştirdiği bireyler yoluyla da diğer sistemlerde sorunlara ve bozulmalara yol açmaktadır. Bu nedenle bir ülkenin eğitim sistemi o ülkenin beyni niteliğindeki en stratejik sistemdir. Sistemin beyni bozulunca sistem tümüyle bozulma yaşar. Onun için bana göre bir ülkeyi yaşanır hale getirmek ve onun bireylerinin kendilerini güvencede hissederek mutlu yaşamalarını sağlamak da o ülkeyi geri kalmış ülkeler seviyesine indirip, bireylerinin güven ve mutluluğunu yok etmek de eğitim sistemini yönetmekle doğrudan ilişkilidir diye düşünüyorum. Bu nedenle şimdi üzerinde konuşacağım sorunları seçerken eğitim sistemin özünde yer alan stratejik alt sistemlerin sorunlarını öncelikli olarak ele alıp ilerlemek istiyorum. Çünkü bu sorunlar eğitim sisteminin çıktıları olan bireylerin eksik ve hatalı yetişmesinden ve dolayısıyla hem kendilerine hem ailelerine hem topluma hem de evrene istenilen katkıyı yapabilmelerini kısıtlayan sorunlardır.

Peki bu sorunlar size göre nelerdir?

Bu sorunlardan birisi bence nitelikli öğretmen yetiştirme ve atama sisteminden kaynaklanan sorundur. Bu sorunu önemsiyorum, çünkü bir ülkenin eğitiminin niteliği, diğer faktörlere göre öğretmen niteliği ile daha yakından ilişkilidir. Türkiye de öğretmen yetiştirme sistemi uzun yıllardan bu yana sürekli bir değişime maruz kalmıştır. Köy enstitülerinden öğretmen okullarına, öğretmen okullarından eğitim yüksek okullarına, eğitim yüksek okullarından eğitim fakültelerine doğru sistem sürekli bir evrilme geçirmiştir. Tabi ki bunların dışında eğitmen yetiştirme kursları, sözleşmeli öğretmenlik sistemi, formasyonla öğretmen yetiştirme vb. birçok uygulamayı saymak mümkündür. BU sürekli değişimler bize Türkiye’nin kurulduğu günden bu yana, cumhuriyetin ilk yılları ATATÜRK dönemi hariç, bir öğretmen yetiştirme politikasının olmadığını göstermektedir. Kuşkusuz eğitim sisteminin çevresindeki sistemlerde yer alan değişim ve dönüşümler, bilim ve teknolojideki yeni bulgular eğitim sistemi ve öğretmen yetiştirmeyi de etkileyerek onları değişime zorlamaktadır. Ancak eğitim sisteminin biraz önce belirttiğim özelliklerine dayalı olarak, diğer sistemlerdeki değişimlerin eğitim sistemi ve öğretmen yetiştirmeye uyarlanması ciddi araştırmaları, incelemeleri gerektirmektedir. Hal bu iken, Türkiye’de öğretmen yetiştirme sistemi ve bu bağlamda yapılan değiştirme ve dönüştürmeler, bilimsel araştırmalardan uzak, Türkiye’nin sosyal, kültürel, siyasi, ekonomik vb. gerçekleri dikkate alınmadan, günlük değerlendirmeler ve özellikle de son yıllarda olduğu gibi, ekonomik ve siyasi beklentilere dayalı olarak yapılmıştır. Kuşkusuz bunun sonucunda yapılan her yenileşme ya da değişimin sorunu çözmesi beklenirken, aksine yeni sorunların kaynağı olduğu birkaç yıl sonra anlaşılabilmiş ve bu anlaşılınca da yeni bir model denenme yoluna gidilmiştir. Bu anlayış öğretmen yetiştirme sistemini yap boz tahtası haline getirmiştir. Daha açık bire anlatımla son 15 yıldaki değişimlerle soruya açıklık getirmek gerekirse, Ülkenin her şehrinde üniversite hedefine bağlı olarak eğitim fakültelerinin sayısı hızla artmış, çoğu fakültede yeterli öğretim elemanına bakılmadan süratle bölümler açılmış ve bu bölümlere öğrenci yerleştirilmiştir. Yeterli öğretim elemanı olmayan fakültelerde yetiştirilen öğretmenler de kuşkusuz yeterli bilgi, beceri seviyesinde bir donanıma sahip olmamıştır. Bunlar içerisinden öğretmenlik şansı elde edenler eksik bilgilerle okullardaki eğitimin kalitesinin düşmesine yol açmıştır. Eğitim Fakültelerinin sayısının artırılması yetmemiş gibi, bir de Eğitim Fakültesi dışındaki, özellikle Fen Edebiyat Fakültesi, mezunlarına öğretmenlik şansı tanımak için sayıları binlerle, ikibinlerle ifade edilen, hatta eğitim fakültelerinden bir kısmını vardiye usulüyle formasyonla öğretmen yetiştirme yoluna gitmiştir. Bu hatalı uygulama ile ihtiyacın çok üzerinde öğretmen adayı sistemin kapısına yığılmıştır. Dolayısıyla iktidar açısından öğretmen olma umudu taşıyanlara, ya da hiçbirşey olmasam öğretmen olurum mantığıyla hareket edenlere bir süreliğine umut dağıtma fırsatı vermiş, fakat daha sonra muhalefetin eleştiri argümanı haline gelen “atanamayan öğretmen” sorunu yaratmıştır. Sonra buna da yaratıcı bir çözüm geliştirilerek uzunca yıllardan bu yana tartışılan éöğretmen akademisi” formülü devreye sokulmuştur. Bu formülle hem atanamayan öğretmen sorunu ortadan kaldırılmış olacak hem de hem de, “ideolojik bakımdan uygun görülen nitelikte öğretmen yetiştirilerek, sisteme enjekte edilmesi olanaklı hale gelmiş olacaktır. Kuşkusuz bu formül de hem kapasite hem mevcut eğitim fakültelerinden önemli bir kısmının öğrenci bulamama nedeniyle kapanma noktasına geleceği ya da doğal yoldan kapanacağı sucunu doğuracağı için, çok uzun süre işlemeyecek, yeni yaratıcı çözümler bulunacaktır. Yani sürekli yap boz politikaları ile öğretmen yetiştirme sistemi okulların eğitim kalitesini düşürmeye devam edecektir. Bunu önlemek için eğitim sisteminin sorunlarını siyasi mülahazalarla daha da içinden çıkılamayacak halden kurtaracak milli politikaların üretilmesi kesinlikle kaçınılmaz duruma gelmiştir.

İkinci bir sorun okul yöneticisi yetiştirme ve artama sisteminin yarattığı sorundur. Türkiye’de okul yöneticisi yetiştirme süreci de öğretmen yetiştirme sürecine benzer biçimde sürekli yap boz şeklinde değişime uğramış, nitelikli okul müdürü yetiştirip atama yerine, çoğunlukla belirli ideolojilerin temsilcisi olan sendikaların sistemi tamamen yönlendireceği bir yapı oluşturulmuştur. Bu yapı gereği okul müdürlerinin eğitim yönetiminin bilimsel ilkeleri doğrultusunda, seçilip, yetiştirilmesi ve atanması yerine, oluşturulan komisyonlarda belirli sendika ya da sendikaların referansları esas alınarak yönetici ataması yapılması , eğitim siteminin işleyişini olumsuz yönde etkilemiştir. Eğitim yönetiminde meşhur bir saptama olan “ bir okul yöneticisi kadar güçlüdür” gerçeği göz ardı edilmiştir. Ayrıca yönetici yetiştirme ve artama yönetmeliklerinde her yıl yapılan değişikliklerle, eğitim yöneticiliğinin kurumsallaşması bir türlü gerçekleşememiş, çağ dışı bir slogan olmaktan öteye gitmeyen “meslekte esas öğretmenliktir” sloganına dayalı olarak yöneticilik ve öğretmenlik kavramları biribirine karıştırılmıştır. Bu durum okulların etkili yönetilmesinin önündeki en büyük engellerden birisi haline gelmiştir. Ayrıca okul müdür ve öğretmen atamalarında siyasi kayırmacılığın sonucunda okullarda oluşturulan kadrolaşma hareketi ile resmi müfredatın yanında “ gizli ya da örtük müfredat “ uygulamaları ile hedeflenen insan tipinin yetiştirilmesi daha kolay hale getirilmiştir.

Üçüncü ve diğer önemli bir sorun ise müfredat sorunudur. Müfredat okullar ve eğitim- öğretim için temel bir yapım ünitesidir. Bir toplumun nasıl bir birey istediği, onun oluşturduğu müfredatla birebir ilişkilidir. Eğer bir toplum çağdaş dünyanın gerektirdiği evrensel niteliklere sahip insan yetiştirmek isterse müfredatını bilim ve fen ağırlıklı olarak dizayn eder. Sadece belirli ideolojileri içselleştiren bir toplum yetiştirmek isterse de müfredat içeriğini buna göre dizayn eder. Kuşkusuz en doğru olanı ise, hem evrensel dünyanın değerlerini, bilgi ve becerilerini içselleştirecek, hem de kendi toplumunun kültürünü, değerlerini gelenek ve göreneklerini içselleştirecek, koruyacak nitelikte insan yetiştirecek müfredat oluşturmak en doğrusudur. Bu bağlamda son yıllarda yapılan müfredat değişiklikleri ve bu bağlamda derslerdeki konu içerikleri ve ders saatlerindeki, dağılımlara bakıldığında, Türkiye’deki müfredat değişimlerinin ikinci sırada belirttiğim müfredat dizaynıyla daha yakın benzerlikler gösterdiği ortaya çıkmaktadır. MEB in son 10 yıldan bu yana ve özellikle son iki yıl içerisinde çeşitli cemaatler ve bazı sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığı sözleşmeler ile okullarda düzenlediği etkinlikler bu gerçeği kanıtlar niteliktedir. Özellikle ÇEDES uygulamalarının tam da bu gerçeğin en belirgin görüntüsü niteliğinde olduğunu söylemek olanaklıdır. Bu durum yapay zeka uygulamalarının yaşamın her alanını kapsadığı bir dünyada “iyi insan yetiştirme” kaygısı ve iddiasıyla değişik adlarla yapılan bitmek tükenmek bilmeyen müfredat değişikliklerinin Türkiye’nin evrensel nitelikteki bilgi ve becerilerle donanmış bireyler yetiştirme şansını ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle “iyi insan” kavramının evrensel değerler ve günümüz dünyasının gerçekleri ve beklentileri ile tutarlı olacak biçimde, çeşitli kesimlerin katılımıyla, yeniden tanımlanması ve müfredatların bu tanıma uygun olarak tümüyle gözden geçirilerek yenilenmesi büyük önem arzetmektedir.

Dördüncü bir sorun olarak da eğitime ayrılan kaynakların yetersizliğini gösterebiliriz. Eğitime ayrılan kaynakların yeterli olması eğitimin kalitesini etkileyen en önemli faktördür. Her ne kadar genel bütçeden eğitime ayrılan kaynakların miktar olarak düzenli bir biçimde arttırılması söz konusu ise de , eğitimin niteliğinin yükseltilmesi bu kaynakların hangi kalemlere dağıtıldığı ile ilgilidir. Kalitenin artırılması kaynakların daha çok yatırımlara ayrılmasını gerektirir. Hâlbuki ki Türkiye’deki eğiştim harcamalarına bakıldığında kaynakların büyük çoğunluğunun öğretmen ve çalışanların maaş ve diğer giderlerine ayrıldığı, yatırım bütçelerine yeterli kaynağın ayrılmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu durum eğitim sisteminin tüm diğer alt sistemlerini olumsuz yönde etkilemektedir.

Son bir sorun olarak da Yüksek Öğretim Sistemindeki kalite sorunlarını gösterebiliriz. Bir ülkenin kalkınma ve gelişmesinin itici gücü hiç kuşkusuz üniversitelerinin kalitesiyle yakından ilgilidir. Üniversitelerin en önemli girdisi olan öğretim elemanları ve öğrencileri, K12 sisteminin çıktılarından oluşur. Dolayısyla ilk ve ortaöğretimdeki kalite sorunları üniversite sistemini doğrudan etkileyen nitelikte sorunların başında gelir. Buna bir de üniversitelerin yönetim sorunları eklendiğinde Türk Üniversitelerinin ciddi sorunlar ve özellikle kalite sorunları ile başbaşa kaldığını söylemek olanaklıdır. Bunun en önemli kanıtı ise her yıl çeşitli uluslararası kuruluşlarca yapılan derecelendirmelerde Türk üniversitelerinin sürekli gerileme kaydetmesi gösterilebilir. Bu sorunları önemli bir nedeni yine politik kaygılarla yeterince bilim insanı, akademisyen yetiştirmeden her ile bir üniversite açılması bu da yetmezmiş gibi sayıları yüzlerle ifade edilen Vakıf Üniversitelerinin açılmasıdır. Bir ülkede yükseköğretimde okullaşma oranının yükseltilmesi hiç kuşkusuz ki, çok öneli ve değerlidir. Ancak bunu sırf sayı olarak yapmak, ülkeye yarar yerine zarar vereceğini de dikkate almak gerekir. Çoğu fakülte standartların çok altında sayıdaki öğretim elemanı ile hizmet vermektedir. Bu sorunun çözümü için getirilen akademik yükseltme ve atama sistemindeki “kolaylıklar” üniversitelerin kalitesine önemli biçimde olumsuz etkilere sahip olmaktadır. Diğer yandan üniversitelerdeki akademik personele yönelik çok farklı uygulamalar ve bazı vakıf üniversitelerinde öğretim elemanlarının ders yüklerinin çok yüksek düzeylere çıkartılması, öğretim elemanların akademik yayın üretme ve yayınlama imkanlarını ortadan kaldırmaktadır. Bu durum bu üniversitelerin üniversite olmaktan uzaklaşarak bir meslek yüksek okulu niteliğine bürünmesine yol açmaktadır. Yüksek Öğretim Kurulu’nun son yıllarda neredeyse bir slogan halinde “kalite vurgusu” yapmasına karşın, gerçeklerin değişmemesi düşündürücüdür. Bu nedenle ülkenin YÜKSEK Öğretim Sistemi’nin tümüyle gözden geçirilerek, kalkınmanın itici gücü haline getirilmesi için standartlarının yeniden belirlenmesi, bu standartlara uymayanlara süre verilerek, bu süre sonunda üniversite gereklerini yerine getiremeyenlerin meslek yüksek okuluna ya da başka bir formata dönüştürülerek devamının sağlanmasının bir çözüm olacağını düşünüyorum.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...

Durumu takip etmeye devam edin, SonTurkHaber.com her zaman en yeni haberleri sunuyor.
seeGörüntülenme:62
embedKaynak:https://halktv.com.tr
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 17 Haziran 2025 05:06 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

İran’da 9 general daha hayatını kaybetti

15 Haziran 2025 15:55see161

Şampanya açma kavgasında silahlar konuştu: Yaralılar ve gözaltılar var

15 Haziran 2025 09:00see152

Fenerbahçe Jhon Duran için devrede! Futbol Haberleri

16 Haziran 2025 10:52see144

İletişim Başkanlığı ndan kaçak yapı iddialarına yalanlama

15 Haziran 2025 17:22see140

Mardin haberleri Elif bulundu! Arkadaşı ve ailesi hakkında korkunç iddia: 18 yaşına girinceye kadar... 15 Haziran 2025

15 Haziran 2025 15:44see113

Cemil Tugay dan işten çıkarma açıklaması Sözcü Gazetesi

15 Haziran 2025 14:16see113

Yolcu otobüsünde kaçak sigara bulundu Şoför gözaltında Sözcü Gazetesi

15 Haziran 2025 12:36see112

Plaj sapığı fenomene gözaltı! Sözcü Gazetesi

15 Haziran 2025 11:16see112

Patrik Maşalyan dan Paşinyan Eçmiadzin gerilimi hakkında açıklama Agos

15 Haziran 2025 22:46see112

Efkan Ala: Netanyahu hükümeti küresel bir tehdit haline geldi

15 Haziran 2025 14:17see111

Balon faciası: Pilot hayatını kaybetti Aktüel Haberleri

16 Haziran 2025 04:06see111

İsrail saldırıları su hatlarını patlattı: Tahran da sokaklar göle döndü VİDEO İZLE

15 Haziran 2025 16:45see111

Netanyahu: İran’da rejim değişebilir

15 Haziran 2025 21:06see110

Yüzme öğrenmeye çalışan lise öğrencisi hayatını kaybetti

15 Haziran 2025 20:02see110

Anadolu Üniversitesi nde 7 den 77 ye mezunlar için tören düzenlendi

15 Haziran 2025 15:37see109

İran dan İsrail kanalına siber saldırı: Canlı yayında neye uğradıklarını şaşırdılar!

16 Haziran 2025 23:54see109

Avrupa Parlamentosu, İsrail in İran a saldırısını kınamayı reddetti Dış Haberler

16 Haziran 2025 22:52see108

İstanbul su kesintisi sorgulama ekranı 16 Haziran Pazartesi 2025: İstanbul da sular ne zaman gelecek?

16 Haziran 2025 00:15see108

İran Devlet Televizyonu binası saldırının ardından görüntülendi

16 Haziran 2025 18:38see108

Onları hiç böyle görmediniz… Günün kutlu olsun en ‘kral’ baba!

15 Haziran 2025 13:15see108
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları