Türkiye’nin kıyıları İsrail’i görüyor Yahya Bostan
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
İsrail
Başbakanı
Netanyahu
, İran’la ateşkesten sonra dedi ki… “İsrail kendini dünyanın büyük güçleri arasında ilk sıralara yerleştirdi.”
Son yıllarda tüm yaşananlar,
bölgesel hegemonya mücadelesidi
r. ABD bölgedeki ağırlığını azaltmaya hazırlanırken
geriye kalan tarlayı kim sürecek,
onun kavgasıdır.
İsrail, İran’ın kolunu kanadını kırdı, bölgesel güç temerküzü elde etti. Sırada ne var? Bir İsrailli futbol yorumcusu, daha sonra “Şaka yaptım” diyerek düzelttiği şu cümleyi kurabildi: “Çeyrek finalde Hamas’ı, yarı finalde İran’ı geçtik. Finalde Türkiye ile karşılaşacağız.” Türkiye’de de pek çok kişi o İsrailli gibi düşünüyor. “Final maçı” Suriye’de mi oynanacak? Öyleyse, Türkiye’nin kıyıları İsrail’i görüyor ne demek? Tartışalım…
SAVAŞIN 13’ÜNCÜ GÜNÜ NE ZAMAN BAŞLAYACAK?
Tablo artık daha net görünüyor:
Trump ve Netanyahu
İsrail saldırmadan önce anlaştı. Çerçevesini yazmıştık: İsrail İran’a saldıracak, İsrail’de yer altı tesislerini vuracak kapasite olmadığı için ABD doğrudan çatışmaya müdahil olacaktı.
O anlaşmada bir madde daha olduğunu bu hafta görebiliyoruz: Trump, İsrail Başbakanına -muhtemelen- “Fordo’yu ben vuracağım, sonra da dosya kapanacak” dedi. Bunu, ateşkese rağmen İsrail uçakları havalanınca
Trump’ın verdiği küfürlü tepkiden
anlıyoruz. Trump çatışmanın adını
12 Gün Savaş
ı olarak koydu. İşin uzamasını istemedi. Ancak Trump ve Netanyahu’nun meseleye bakışı aynı değil.
ABD RAPORUNU İSRAİL Mİ SIZDIRDI?
Çin’e odaklanmak isteyen ABD, bir süredir bölgede -
Arap
/İsrail
normalleşmesi
üzerine- bir mimari inşa etmeye çalışıyor. 2 Şubat 2024’te yazmıştık:
ABD
“
Bölgeden
Çekilirim”
Diyor Ama Bir
Şartı
Var
. O şart da İsrail’in güvenliğinin sağlanmasıdır.
İsrail ise ABD’nin yokluğunda bölgede hegemon güç olmak için el yükseltiyor. Hava sahasını ele geçirmişken İran’a olabildiğince zarar verme arayışı bundandır.
Trump’ın baskısıyla durmuştur ama içi içine sığmamaktadır.
Şimdilik odaklarını Gazze’ye çevirdiklerini söylüyorlar.
Ama Tel Aviv’in huyudur: Bir fırsat ve bahane ortaya çıktığında 13’üncü günü başlatabilir.
ABD Ordu
İstihbaratı’nın sızdırılan raporu “İran nükleer çalışmaları sadece bir kaç ay ertelendi” tespiti yaptı. Rapor “İran’a saldırılar devam etmeli” alt mesajını taşıyor. Bu Trump’a baskıdır. Bu sızıntıyı İsrail
yanlısı ordu mensuplarının
yaptığını söyleyebilirim ama ispatlayamam.
SURİYE’DE POZİTİF GELİŞMELER
Şimdi gelelim konunun Türkiye’yi ilgilendiren boyutuna. ABD ve Türkiye, dünya sistemine entegre olmuş, Arap koalisyonuyla irtibatlı, kendi ayakları üzerinde durabilen bir Suriye istiyor. Yaptırımlar kaldırıldı. ABD Suriye’deki üs sayısını 9’dan 5’e düşürdü, yıl sonunda geriye bir kalacak. SDG’ye “Suriye ordusuna entegre ol” telkinleri yapılıyor. Şam’da DEAŞ’la mücadele için
Suriye-Türkiye-Ürdün
istihbarat hücresi kuruldu. Türk askerinin Şam’la anlaşma çerçevesinde -DEAŞ’la mücadele için- ülkeye konuşlanmasıyla ilgili başlık masada duruyor.
NETANYAHU TRUMP’TAN ARABULUCULUK İSTEMİŞ
İsrail’in meseleye bakışı farklıydı. Tel Aviv bölünmüş, zayıflamış bir Suriye istiyordu. Tansiyon buradan kaynaklanıyordu. Netanyahu “Makul ol” uyarısına rağmen Suriye’nin güneyinde Türk askerine karşı çıkıyordu. Ankara’ya diyordu ki…
“Siz kuzeyde durun, biz de güneyde duralım.” (
Biliyorsunuz bu konuda bir çatışmasızlık
mekanizması
çabası vardı. Fiili mekanizma İsrail’in, İran’a saldırdığı ilk gece çalışmış.)
Ama -yanlış okumuyorsam- hava değişiyor. ABD, Gazze ve İran konusunda İsrail’e yaklaştı, İsrail de Suriye konusunda ABD’ye yaklaşıyor. Netanyahu’nun,
Suriye ile tam kapsamlı bir barış anlaşması için ABD’den arabuluculuk istediği
söyleniyor. ABD, Suriye’yi “
İbrahim Anlaşmaları
” kapsamına almaya çalışıyor. S. Arabistan’ın Gazze’de pozitif bir gelişme olmadan bu konuda adım atmak istemediği biliniyor.
Trump’ın özel
temsilcisi
Witkoff’un
“Gazze’de ateşkes çok yakın” çıkışını bunlarla birlikte okuyalım.
DEAŞ TEHDİDİ BÜYÜYOR
Suriye’de kabaran sorun DEAŞ’tır.
Geçtiğimiz günlerde Şam’da bir kiliseye terör saldırısı düzenlediler. Şam saldırganların
SDG kontrolündeki Hol kampından geldiğini
duyurdu. Peki, Ankara, Şam yönetiminin davetiyle Suriye’de DEAŞ’a karşı konuşlanma kararı alırsa Türkiye ve İsrail karşı karşıya gelir mi? Bu sorunun çok sorulduğunu biliyorum. Hatta NATO’daki basın toplantısında
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a
da “Türkiye ile İsrail arasında bir çatışma çıkarsa…” diye başlayan bir soru soruldu.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan
”Bir saldırı olmadıkça Türkiye bölgesinin barış ülkesidir” yanıtı verdi.
JEOSTRATEJİK GEREKÇE
Buradan Türkiye’nin çatışma arayışında olmadığını anlıyoruz. Peki, İsrail böyle bir şeye cesaret edebilir mi? Edemez. Sebeplerini daha önce yazmıştım
(Netanyahu Türkiye’den Korktu, 4 Mart.) 12 Gün Savaşı’nda
yeni bir sebep daha kendini gösterdi. O sebep jeostratejiktir.
İsrail’in İran’a -dün değil bugün- saldırabilmesinin sebebi İran-İsrail kara bağlantısının (Suriye-Lübnan hattı) kesilmesidir. İsrail böylece savaşı avantajlı olduğu alana, havaya hapsetmiştir. Tahran’ın elini kolunu bağlamıştır.
Türkiye’de ise durum farklıdır. Türkiye’nin İsrail’e
deniz bağlantısı vardır.
Güney kıyıları İsrail’i görmektedir. Suriye hattı boyunca -artık-
kara bağlantısı da vardır.
Türkiye’ye bir saldırı olursa
o iş havada kalmaz. Karaya, suya iner.
Bunun da ne anlama geleceğini biliyorsunuz. Kimse böyle bir savaşa girmek istemez.


