İran’dan ne istiyorlar? Rejim değişikliği İsrail’i keser mi? Yahya Bostan
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Cuma günü, “Felaket Senaryosu… ABD’nin Gece Saldırısı…” başlıklı yazımı “ABD çatışmaya bu haftasonu katılabilir” diyerek bitirmiştim. Trump’ın “Belki müdahaleye gerek kalmaz, İran’a iki hafta süre verdim” sözleri uluslararası kamuoyunda rahatlamaya yol açtı. Yorumlar buna göre yapılmaya başladı. Ama ben analizimde ısrarcıydım. Yine Cuma günü Sağır Oda programında “ABD muhtemelen Cumartesi gecesi İran’ı vuracak” dedim. Öyle de oldu…
BEŞ YIL SONRA NE OLACAK BELLİ Mİ?
Yaşanan gelişmeler çok büyük. Hafsalamız almıyor. “O kadar da olmaz” diyoruz. Bu yüzden gelişmelere zihinsel olarak hazırlıksız yakalanıyoruz. Bunun sebebi “konvansiyonel yöntemlerle” düşünmemizdir. Meseleleri “eski dünya kurallarından” yola çıkarak kavramaya çalışıyoruz. Oysa şartlar da kurallar da değişti. Artık yepyeni bir dünya var. Nizamı sağlayan kurum ve kuralların içi boşaldı. Küresel dengeyi ayakta tutan sigortalar yandı. Eski düzene ait ne varsa yıkılıyor.
Şurası nettir: Bu kaotik düzende “Hiç olmayacak” dediğimiz şeyler kısa sürede gerçekleşiyor. Bugün “Asla olmaz” dediğimiz şeyler beş yıl sonra karşımıza çıkabilir. Her ihtimali akılda tutmalı, her şeye karşı hazırlıklı olmalıyız. Bunun için yapmamız gereken ilk şey bakış açımızı değiştirmektir. Eski düzenin kodlarıyla düşünüp hareket edemeyiz.
TRUMP-NETANYAHU GİZLİ ANLAŞMASININ DETAYLARI
ABD’nin bu savaşa müdahil olacağı ilk günden belliydi. Neden? Şöyle anlatayım: İsrail İran’a hangi gerekçeyle saldırdı? Nükleer kapasitesini yok etmek için. Açıkladıkları hedef budur. Ancak İsrail’in, İran’ın yeraltı tesislerini vuracak kapasitesi yoktu. Yani ilan ettiği hedeflere ulaşacak altyapıya sahip değildi. Bunu güvenlik kaynaklarıma atıf yaparak yazmış ve “Bu yüzden… İsrail’in nihai hedefi; yapabilirse rejim değişikliği, yapamazsa Tahran’ı masaya oturtmaktır” demiştim (Bakınız; O Gece Türk Hava Sahasında da Hareketlilik Yaşandı, 17 Haziran). Diğer seçenek ABD’nin yer altı nükleer tesisleri vurmasıydı. Cumartesiyi Pazara bağlayan gece o seçenek hayata geçti.
Trump’ın daha İsrail saldırıları başlamadan Netanyahu ile -bire bir- anlaştığı görülüyor. Saldırılar başlamadan bir kaç gün önce gerçekleşen telefon görüşmesinde muhtemelen şunları konuştular: İsrail İran’ı vursun, İran masaya oturtulmaya çalışılsın, başarılırsa nükleer kapasitesi tasfiye edilsin, başarılmazsa ABD müdahil olsun.
İRAN’A DAHA AĞIR ŞARTLAR SUNDULAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump ve Pezeşkiyan’la görüşerek bir orta yol bulmaya çalıştığını biliyoruz. Axios’ta çıkan haberde detayları var. Buna göre Cumhurbaşkanı Erdoğan “İstanbul’da ABD-İran görüşmesi ayarlayım” teklifinde bulundu. Trump’ın “Uçağım hazır, bir saatte yola çıkabilirim” dediği Ankara’da konuşuluyor. Axios’a göre İranlı yetkililer, Hamaney’e ulaşamadığı için Tahran’dan dönüş olmadı. Benim öğrendiğime göre ise Tahran “Saldırılar durmadan müzakere yok” yanıtı verdi (Bu Ukrayna’dakine benzer bir müzakere kilitlenmesidir.)
İran’la son müzakere Cenevre’de gerçekleşti. Burada Tahran’a 13 Haziran öncesi koşullardan daha ağır maddeler dayatıldığı görülüyor. İran tarafı “Avrupalıların dile getirdiği öneriler gerçekçi değildi” dedi. Bu önerileri açık kaynaklardan istifade ile şöyle sıralayabiliriz: Bir. Uranyum zenginleştirmeye son ver. İki. Nükleer altyapının kilit bölümlerini sök. Üç. Uzun menzilli füze programını azalt.
İran’ın bu şartları kabul etmediğini biliyoruz. Bunun üstüne İsrail’in İran ataklarına karşı kullandığı Arrow füzelerinin tükenmekte olduğu haberi geldi. İran, İsrail şehirlerini daha etkili bir şekilde vurmaya başladı. Tam da bu sırada Putin’in “İran’la stratejik ortaklık anlaşmamız savunma alanını kapsamıyor” diye konuşması ilginçtir.
REJİM DEĞİŞİKLİĞİ / KAOS/ BÖLÜNME
Çatışmanın seyrini tarafların alacağı pozisyon belirleyecek. ABD uçakları İran nükleer tesislerini vururken Tahran’a “Tek seferlik saldırı, rejim değişikliği amacımız yok” mesajı gönderildiği söyleniyor. ABD’nin İran’da böyle bir arayışta olduğunu ben de sanmıyorum. Ancak Tel Aviv’i durdurmak istemeyeceği de anlaşılıyor. O aşamayı geçtik diye düşünüyorum. (Not: İstanbul’da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında yayınlanan deklerasyon, İslam ülkelerinin bu konuda ortak bir tutum ortaya koyamayacağını göstermiştir.)
İsrail’in hedefinin nükleer tesislerin yanı sıra İran’da rejim değişikliği ve kaos/ federasyon/ bölünme olduğunu yazmıştık. Her ne kadar Netanyahu İran›la bir yıpratma savaşına sürüklenmeyeceğini söylese de “hava sahasını” ele geçirdiği için büyük bir fırsat yakaladığını düşünüyor. Bir müddet daha saldırılarını sürdürecektir.
Bu saldırılar İran dini lideri Hamaney’in hedef alındığı noktaya kadar gidebilir. Rusya ve Çin, kenarda beklemeye devam ederse İsrail’in, İran’ın tüm altyapısını çökertecek girişimlere imza atacağını düşünüyorum. Trump’ın “MIGA” (İran’ı Yeniden Büyük Yap) ve “Rejim değişikliği neden olmasın” vurgusunu yabana atmayın.
Bu senaryo İran için ölüm-kalım meselesidir. Tahran’ı daha agresif politikalara yöneltebilir, çatışmalar üçüncü ülkelere sıçrayabilir. Tesisleri bombalayan uçakların “ince bir işçilikle” rotası boyunca neredeyse hiçbir ülkenin hava sahasını kullanmaması (Gökyüzünü kontrol edemeyen iki ülke hariç) bu gerçeği değiştirmez.
Şu gerçeği de vurgulayalım: Rejim değişikliği vurgusu yapanlar İran’daki rejimi yıktıklarında yerine bir şey koyamayacaklarını, ülkede alternatif siyasi ve sosyolojik yapı/aktör olmadığını biliyorlar. Bu yüzden rejim değişikliğinin diğer adı kaos ve bölünmedir.
İran dosyasında bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye’yi hangi tehlikelerin beklediğini ve bir sonraki muhtemel kriz alanını da konuşmalı. Ama yerimiz kalmadı. Bir sonraki yazıya…


