Türkülerin hikâyelerine yolculuk
Hurriyet sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Yüksek yüksek tepelere ev kurmayalım’ ama hangi tepeler onlar? Peki, Çarşamba’yı neden sel alır? Türkü dinlerken hepimizin aklından en az bir kez geçmiş bu gibi soruların yanıtını bulabileceğiniz ‘Öyküleriyle Türküler’ folklor araştırmacısı ve deneyimli radyo prodüktörü Yaşar Özürküt’ün yıllara dayanan çalışmalarının ürünü. 2003’te aynı adla yayımlanan dört kitaplık bir serinin yenilenmiş versiyonu. Yazarın TRT’de radyo programcılığı yaptığı yıllarda ve sonrasındaki saha çalışmaları, röportajları ve bir ömürlük araştırmalarının harmanlanmasıyla ortaya çıkan kitap, kimi zaman bir gelin ağıdının ardındaki yolculuğu, kimi zaman bir köyde yaşanmış bir aşkı, kimi zaman bir nehrin taşkınında kaybolan hayatların türkülerde nasıl yankı bulduğunu anlatıyor. 34 türkünün anlatıldığı kitaptan 5 hikâyeyi öğrenelim...
Bir hasretlik öyküsü
‘Yüksek Yüksek Tepelere’
Zeynep’le Ali sevdalanır. Çok zaman geçmeden düğün hazırlıkları başlar. Evlenir, Ali’nin köyüne giderler. Köyün en güzel tepesindeki evde 7 yıl geçer. Zeynep ne annesini, ne babasını ne de kardeşlerini görür... Sitem edip Ali’ye “Köyüme götür beni” dese de nafile! Üç günlük yolu gidip gelmek kolay mı? Eli kolu bağlı Zeynep gün geçtikçe kötüleşir, yataklara düşmeden evvel bu türküyü yazar ama ‘ince hastalık’ işler ciğerlerine. Zeynep’in ailesine haber verilir, aile kızlarının son günlerine yetişir, Zeynep birkaç gün içinde son nefesini verir. Türküsüyse dilden dile dolaşarak günümüze ulaşır.
Kavuşamayanlar
‘Çarşamba’yı Sel Aldı’
Öykümüz Samsun-Çarşamba’da geçiyor. Ahmet ve Melek ana karakterlerimiz. Birbirine sevdalanan iki genç nişanlanır ama bir süre sonra Ahmet askere gider. Ahmet’in yokluğunu fırsat bilen köy ağasının oğlu Mehmet Ali, Melek’e göz koyar. Melek’in gözü Ahmet’ten başkasını görmez. Reddedilen Mehmet Ali, Melek’i kaçırır. Haberi alır almaz köye dönen Ahmet her yerde ikisini aramaya başlar ama bulamaz. Günlerden bir gün Ahmet, Melek’i ararken Çarşamba Ovası’nı sel basar. Ortalık durulup sel çekilince hayat normale döner. Köylüler bir kaya parçası üzerinde iki cansız beden görür: Melek ve Ahmet. Köylüler Ahmet’le Melek’in arkasından dua etmeye başlar ve insanların acısını dile getiren dizeler, çok sevilen bu türkünün doğmasını sağlar.
Yarım kalan sevdalar
‘Karadır Kaşların’
Yıl 1944... Seyitgazili Mustafa bir Rum kızına sevdalanır ama anne-babası “Soyumuza Rum karıştırmam” diyerek evlenmelerine karşı çıkar. Kızı da başkasıyla nişanlarlar. Mustafa kızı kaçırır. Eskişehir Kızıltepe Ormanı yolunda kızın nişanlısı ve akrabaları peşlerine takılır ve yakalanırlar. Mustafa’yı hapse atarlar. Mustafa hapiste sazla bu türküyü yakar.
Bir süre sonra türkü bütün Eskişehir’in diline dolanır ama Mustafa ve ‘Rum kızı’ kavuşamaz.
Bitez kıyısında bir yiğit
‘Çökertme’
Bir zamanlar “Halil geliyor!” denince Bodrumlu kızlar pencerelere koşarmış. Halil güçlü kuvvetli, mert delikanlı... Bir yurdunu, bir ‘Çakır Gülsüm’ü seviyor... Ama ‘Kalleş Kaymakam’ın da gözü Gülsüm’de. Günlerden bir gün kaymakam, kolcularını Gülsüm’ün evine yollar ve Gülsüm’ü kaçırır. Tam Bitez Yalısı’nın kıyısından sandalla açılırken Çökertme tarafından sandalı üstünde Halil görülür. İki sandal burun buruna gelir, silahlar çekilir ve Halil vurulur. Sonra kalabalığı bir uğultu sarar, bir gözyaşı seli akar durur ve bir türkü yakılır...
Anne selamına muhtaç
‘Gesi Bağlarında Dolanıyorum’
Kayseri, Gesi Bağları’nda meyve bol, su bol, insanlar ılımlı. Ama gurbet zor. Yine de insan kendi köyünü, ailesini özlüyor. Gesi’ye gittiğinden beri ailesinden uzakta yaşayan gelin, köyünü görebilmek umuduyla koyuyor başını yastığa. “Ayrılık dediğin birkaç ay olur. Anamı andıkça, aklım zay olur” diye diye ağlıyor. Yıllar geçiyor, özlemi tükenmiyor. Mutsuz bir gelin ve mutsuz bir anne oluyor. Adı kayıp, bilinmiyor ama türküsü dilden dile dolaşıyor.
‘Önemi, ilettiği mesajda gizli’
Yazar Yaşar Özürküt kitapla ilgili şöyle diyor: “Bu çalışma, yıllar içinde biriken, hem meslek hayatımda
hem de kişisel yaşamımda türkülerle kurduğum bağın, gurbette yaşadığım duyguların ve belleğimde yer eden hikâyelerin bir yansıması. Türkülerin güzelliği, önemi ilettiği mesajda gizlidir. Yani aktardığı, onu yaratan olayın kendisindedir. Türkülerin ne kadar güzel ve gerekli bir araç olduğunu, evimden, ailemden, yurdumdan ayrılmadan önce bilmezdim. Hep türkülere sığınıp yaşadım.”


