Bir bienalden çok daha fazlası: Gazze’nin hikâyelerine kulak verin Agos
SonTurkHaber.com, Agos kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Gazze Bienali, tüm dünyaya Filistin ile dayanışma için örnek olabilecek bir organizasyonla yaratıldı. 2024'te Gazzeli sanatçılar, Ramallah Al Risan dağındaki Forbidden Museum işbirliğiyle, bir sanatsal direniş eylemi olarak Gazze Bienali'ni kuşatma altındaki bir kumsaldan başlattılar. Şimdi ise Gazze Bienali-İstanbul Pavyonu, 08 Kasım'a kadar İstanbul Depo'da.
“Bu eserin önünde durduğunda şarkı söyle. Kaybettiklerimiz için şarkı söyle. Kendin için, evin ve toprağın için şarkı söyle. Sana ait olan, kendi sesinle şarkı söyle. Çünkü sonunda ayna sensin.”
Ghanem Al Den’e ait bu dizeler, Gazze ve Filistin’in yanı sıra farklı coğrafyalarda yaşayan 50’den fazla sanatçının eserlerini bir araya getiren Depo’daki “Gazze Bienali - İstanbul Pavyonu: Elimde Bir Bulut” sergisinden.

7 Ekim 2023’ten beri tüm dünyanın gözleri önünde Gazze’de bir soykırım yaşanıyor. Bombalar altında hayatta kalan kentte, insanlar öldürülüyor; açlıkla sınanıyor. Ancak tüm bunlar olurken bir yandan da hayat devam ediyor Filistinliler için. Yıkılmış binalar, sevdiklerini ailelerini kaybedenlerle dolu enkaza dönmüş bir şehirde bile.
Filistinli sanatçılar da en iyi bildikleri şeyi yapmaya devam ediyor. Hatta kendileri, doğrudan sanatın ta kendisi olmuş durumdalar. Gazze’yi yıkıma sürükleyen soykırımcı savaş, zorla dayatılan kıtlık, Gazze ve Filistin’i hapseden kapalı sınırlar nedeniyle Gazzeli sanatçıların hemen hiçbiri seyahat edemiyor, eserleri fiziksel olarak nakledilemiyor. Ama bu seslerini duyurmalarına, sanatlarını izleyicilerle buluşturmalarına engel değil.
Tüm bienallerden farklıGazze Bienali, aslında tüm dünyaya; Filistin ile dayanışma için örnek olabilecek bir organizasyonla yaratıldı. 2024 yılında Gazzeli sanatçılar, Ramallah Al Risan dağındaki Forbidden Museum Al Risan (Ramallah) işbirliğiyle, olağanüstü bir sanatsal direniş eylemi olarak Gazze Bienali'ni kuşatma altındaki bir kumsaldan başlattılar. O zamandan beri, dünyanın çeşitli yerlerindeki sanat kurumları, ulusal temsillerin yerine ulusötesi bir sanatsal yakınlık ve ittifak pratiğini ortaya koyan diasporik dayanışma eylemleriyle Gazze Bienali Pavyonları’na ev sahipliği yapıyor.
Öyle ki bu sergideki eserlerin hiçbiri “orijinal” değil. Temel gıda malzemelerinin bile girişinin engellendiği Gazze’den elbette eserler ya da sanatçılar gelemedi. Ancak dayanışma ile sanatçıların işlerini görünür kılma arzusu iç içe geçince ortaya dünyadaki tüm bienallerden farklı bir organizasyon ortaya çıktı.

Depo’nun iki katına yayılan sergide Alfredo Jaar, Walid Raad, Shirin Neshat, Elisabeth Masé, Silvina Der Meguerditchian, Furkan Akhan, Khaled Tanji, Ghayath Almadhoun, Christine Gedeon, Michael Barenboim gibi sanatçılarının eserleri yer alıyor. 18. İstanbul Bienali sürecince ziyarete açık olacak bienali gezerken, o günün şanslı bir gün olacağını bilmiyordum. Sanatçı ve küratör Hala Alnaji’nin yanı sıra serginin eş küratörleri Kubilay Özmen, Reine Chahine, Khaled Tanji ile tesadüfen karşılaştım ve hem eserleri hem de bienalin ortaya çıkış sürecini onlardan dinleyebildim.
Hala Eid Alnaji’nin 2024 tarihli “Nazeh’in Sözlüğü: Yerinden Edilmenin Dili” adlı kumaş haritası serginin öne çıkan işlerinden biri. Karşımızda Gazze Şeridi’nin kumaştan yapılmış bir haritası var. Bu eser, zorla yerinden ettirilmiş 14 sanatçının katıldığı bir atölyede, Alnaji’nin küratörlüğünde yaratıldı. Sanatçılar, yerinden edilme rotalarını bu kumaş haritaya işlediler. 14 farklı rota, 14 farklı hayat. Her bir işlemenin elbette anlamı var. En güzeli de her birinin farklı teknikler kullanmış olması. Fikirlerinin yanı sıra ellerindeki malzemeler ve anlatmak istedikleri farklı olan 14 isimden bazıları evlerinden malzeme getirmiş, bazıları kendi eşyalarını kullanmış.
14 rota, katılımcıların yerinden edilmelerini anlatıyor: Kuzeyden güneye göç eden biri, altı kez taşınmış, evini ve bahçesini kurutulmuş güllerle temsil etmiş; üçüncü göçte aile fertlerinden birini kaybetmiş. Güneyde yaşayan bir kadın, ev yıkılınca kızının tokalarını haritaya işleyip çadırda yaşamış, çamaşırları çalınınca durumu haritada not etmiş ve Kahire’ye göç etmiş. Bir başkası ise günlük sayfalarını parçalayarak yıkımı ve göç yolunu kumaşa işlemiş; Halab’daki kontrol noktasını geçerken yaşanan tehlikeleri ve Van Gogh’un “Yıldızlı Gece’sini ters çevirerek gerçekliği yansıtmayı seçmiş.

Küratör Al Naji’ye göre süreç kolay olmamış; Zira Gazze haritasını bulmak 7 Ekim sonrası imkânsızdı, her an her şey değişiyordu. Dört günlük yoğun atölye, sadece nakış değil, katılımcıların acı ve geçmişlerini hatırlayarak yaşadıkları kolektif bir zaman ve mekan yolculuğuydu. Al Naji, Filistin’e ve Filistinli sanatçılara destek olmak için neler yapabileceğimiz sorusuna ise şöyle cevap verdi:
“Filistinli sanatçıları desteklemenin farklı yolları var. Vize engelleri, seyahat kısıtlamaları en büyük sorunlardan biri. Ama hikâyelerini yazmak, yayınlamak sandığınızdan çok daha değerli. Bu sadece arşiv ya da duyuru değil; aynı zamanda onlar için bir iyileşme süreci. Acıyı paylaşmak, hatırlamak ve anlatmak… Yaptığınız şeyi yapmaya devam edin lütfen.”
Bir telefon sizi Gazze’ye götürebilirSerginin ikinci katında ahize telefonlar sizi bekliyor. Gazze’ye götürmek için. Hani haberlerde bombalar altında gördüğümüz, gördükçe maalesef “kanıksadığımız” o şehre… Elinize telefonu aldığınız an Gazze’de yaşayan, daha önce hiç tanışmadığınız insanları görüyorsunuz. Evlerinde ya da sokakta ya da koltuklarında sizi bekliyorlar. Sanki o an, gerçekten de oradalarmış gibi. Ve bu kez tüm dünyaya seslerini duyurmamız gereken Gazzeli sanatçıları dinliyoruz. Biri “Burada insanlar savaşa da soykırıma da alıştı” diyor, bir diğeri üretmeye nasıl devam ettiğini anlatıyor. Elinize telefonu aldığınız anda, hayatınızda ilk defa gördüğünüz bu insanlara gerçekten bağlanıyorsunuz.
Bu çalışmanın sahibi Khaled Tanji. Büyükannesi zorla yerinden edilmiş ve Suriye’ye göç etmek zorunda kalmış; kendisi de Suriye’de bir kampta doğmuş Filistinli sanatçı. Tanji’nin eserinde Gazze’de yaşayan sanatçılara telefonlar aracılığıyla kulak veriyoruz. Ancak içlerinden biri de Tanji’nin babaannesi… Sanatçı eserini, “Filistinli sanatçıların soykırım ve Gazze’de olup bitenlere sanatsal bir yanıtı” diyerek tanımlıyor ve şöyle anlatıyor: “Sanatçıların her biri benimle konuşmak için beş kilometre yürüdü… Telefon ‘bağlantı kesildi’ dediğinde, insanın aklına başka şeyler geliyor. Daha fazla stres oluyorsun: Neden bağlantı kesildi? Bombaladılar mı? Öldürdüler mi? Ateş mi açıldı? Bağlantı tekrar kurulduğunda ise bir nefes alıyorsun: ‘Ah, burada’ diyorsun. Bu yüzden ismine ‘reconnecting’ (yeniden bağlanma) dedim. Gerçekliğimize yeniden bağlanmak; ailemize, duygularımıza, sevdiklerimize yeniden bağlanmak.”
Gazze Bienali - İstanbul Pavyonu’nda yaratım süreci ve hikâyesiyle başlı başına bir yazının konusu olabilecek eserler var. “Yerimizden edilmeseydik ne olurdu?” sorusuna yanıt veren, özgür bir Filistin hayali de; zeytin ağaçları da, duvar çizimlerinin de, bir avuç olarak çizilen ve neredeyse 1 metrede hayat bulan bir heykel de bu sergide.
Herhangi bir sergi için bu cümleyi kurmam ancak, bienal boyunca devam edecek bu sergiye mutlaka gidin. Depo’nun bienale eşlik eden kamusal programını takvimlerinize not edin. Ve o eserin önünde şarkı söyleyin. Filistin için, Gazze için, hayatlarını kaybedenler ve hikayeleri yarım kalanlar için. Ne de olsa “ayna sensin.”


