Turpun büyüğü: Ekonominin verileri
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
13 yıldır oturduğum mahallenin, ara sıra uğradığım kuruyemişçisi kapandı. Şaşırtıcı değil; fiyatlarını, dolayısıyla geçim sıkıntısında ilk feda edilecekler listesinin başında kuruyemişin geldiğini düşününce normal bile!
Aslında normalin ne olduğunu unuttuğumuz günlerdeyiz.
Dükkanlar, mağazalar kapanıyor. Şirketler habire işçi çıkartıp küçülüyor.
Ekonomist Barış Soydan, son haberi Vestel’den verdi mesela:
“Vestel Elektronik neden 1.500 kişiyi çıkarıyor?
* Yüksek faiz sırtındaki borcun maliyetini çok artırdı.
* Sıkı para politikası en çok tüketici elektroniğini vurdu. Elektronik satışları % 22, beyaz eşya satışları % 7 daraldı.
* Ekonomik sorunlar nedeniyle evliliklerin azalması da satışları etkiledi.”
Bunlar, kronikleşen ekonomik sorunların, son birkaç yılda hızlanan sonuçları.
Ancak..
Ekonomim yazarı İsmet Özkul yeni ve çok kritik bir duruma dikkat çekiyor:
“Merkez Bankası’nın mart ayı ödemeler dengesi verilerini açıklamasıyla Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ödemeler dengesi üzerinde yol açtığı ilk etkilerin izlerini görme olanağı ortaya çıktı.
Siyasette darbe etkisi yaratan ve siyasi iklimi hızla değiştiren bu operasyonun ödemeler dengesi cephesinde yarattığı tahribat, üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen ekonomideki yıkıcı etkilerinin sonuçlarını hâlâ yaşamakta olduğumuz Rahip Brunson krizi ile karşılaştırılacak düzeyde. Üstelik bu hasar, 19 Mart tarihli operasyondan ay sonuna kadar sadece 8 işgünü içinde gerçekleşmiş bir etki.”
Hasar derken özellikle iktidarın en büyük sıkıntısı olan SICAK PARADAN söz ediyor İsmet Özkul:
“Yabancı sıcak para girişi tersine döndü. Ocakta 1,57 milyar dolar, şubatta 1,82 milyar dolar yabancı sıcak para girişi olmuştu. Martta ise yabancı sıcak parada 1,52 milyar dolarlık çıkış ortaya çıkmış.”
İktidar için çok kötü haber, değil mi! Ama bu kadar değil. Özellikle Mehmet Şimşek için kabus anlamına gelen bu veride Saray’ı sarsacak bir başka kritik nokta daha varmış:
“ 19 Mart operasyonundan sonra ağırlıklı olarak dikkatler yabancı sıcak paranın kaçışı üzerine odaklanmıştı. Ancak mart ayı ödemeler dengesi verileri, yurtdışına asıl kaçışın YERLİ SICAK PARADA yaşandığını ortaya koyuyor. Yerli sıcak paranın mart ayında hisse senedi, tahvil yatırımı veya mevduat olarak yurtdışına çıkardığı kaynak miktarı 8,76 milyar dolara fırlamış.Mart ayında yaşanan yerli sıcak para çıkışı, Ağustos 2018’deki Brunson krizi ile yaşanan 10,17 milyar dolarlık çıkıştan sonra tarihte gördüğümüz en yüksek ikinci aylık yerli sıcak para çıkışı.”
Kaçan kaçana.. Nasıl kaçmasınlar ki, bir sabah uyandık ve -hala- anlayamadığımız gerekçelerle tutuklamalara, mallara el koyma, bankadaki paraları bloke etme gibi hamlelerle kendimizi adeta distopik bir evrene ışınlanmış bulduk.
“Hukuk artık yok” diyeceğim. Ama hayır!
Var!
Ancak iktidarın ihtiyaçlarına göre günbegün yeniden yazılan kurallarla.. Çıkmaz karanlık sokakların ürperticiliğiyle var.
Alın size son örnek. Daha çok Menzil Tarikatı’nın iç yüzüne dair haber ve kitaplarıyla hatırlayacağınız, BirGün muhabiri sevgili İsmail Arı’nın başına gelenler..
İsmail Arı hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldığı.. Üstelik soruşturmanın, Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından yürütüldüğü öğrenildi.
O da bunun üzerine ifade vermek için savcılık bürosuna gitti. Ama veremedi.
Zira “DOSYADA GİZLİLİK KARARI” vardı.
Bu durumda olacakları tahmin için kehanete gerek var mı?
İfade vermesi reddedilen İsmail Arı için bir gün gözaltı ve yakalama kararı çıkartılacak. Polis eşliğinde ifadeye götürülecek. Hakkındaki iddiaları muhtemelen orada öğrenecek. Ancak -yine muhtemelen- tanımadığı insanlar, bilmediği işler sorulduğu için cevap veremeyecek. Gizlilik kararı nedeniyle avukatıyla da görüşemeyecek.
Sonrasını söylemeye dilim, yazmaya elim varmıyor ama siz anladınız!
TURPUN BÜYÜĞÜ işte burada karşımıza çıkıyor.
Yıllardır söylenen ama ilk kez bu kadar net bir tabloda karşımıza çıkan uyarıyı bilirsiniz: Hukuk yoksa ekonomi düzelmez.
Sıradan vatandaş bile korkmadı mı gerçekten.. Gün gelir bizim de evlerimize el konur mu? Maaşlarımızı alamama tehlikesi var mı? İşimi kaybedecek miyim?
Geçenlerde yazdım. TÜİK 5 milyon EV GENCİ Olduğunu açıkladı. Ancak çizgiyi en verimli çalışma yaşı sayılabilecek 35’e çıkartınca, okumayan ve çalışmayan genç nüfus 6.5 milyona ulaşıyor.
“VAHİM” sözcüğünün bile hafif kaldığı bir tablodan söz ediyoruz.
Erdoğan ise masal anlatmaya, yanı sıra kös dinlemeye devam ediyor.
Gençlerin neden evlenmek istemediğini anlayamıyor mesela. En ucuz koltuk takımının kaç para olduğundan habersiz çünkü. Etrafındakiler 7 yıldızlı mekanlarda ve görgüsüzlükte zirveye çıkan organizasyonlarla evlendiği için olsa gerek, yoksul / işsiz gençlerin halini göremiyor.
Evet sokaklarda hala “soğan ekmek yemeye razıyız, yeter ki Reis başımızdan gitmesin” diyenler var.
Ama iş gerçekten de o raddeye gelince din sömürüsü ne işe yarayacak merak ediyorum.
Bir yandan da adım adım içine düştüğümüz bataktan çok korkuyorum.
Benim de zaman zaman yer verdiğim tehlike için yine İsmet Özkul’un rakamlarına bakalım:
“İnsana kast içeren yaralama suçlarındaki artış yüzde 34, cinayet suçlarındaki artış ise yüze 54 ile yine korkutucu boyutlarda.
Toplumsal çürümenin daha çarpıcı ortaya çıktığı alan ise tecavüz ve çocukların cinsel istismarı suçlarındaki vahim artışlar. Cinsel saldırı suçlarındaki artış yüzde 30, çocukların cinsel istismarı suçlarındaki artış ise yüzde 47. Çocuk istismarının tecavüz suçlarındaki artış hızının 1.5 katını aşmış olması, toplumsal çürümenin en yakıcı yanını sergiliyor.
Toplumsal olarak içine sürüklendiğimiz vahim durumun en sivri göstergesi ise uyuşturucuyla ilişkili suçlardaki artışın yüzde 100’ün bile üstüne çıkmış olması. Uyuşturucu imalatı veya ticaretiyle ilgili olarak açılan dava dosyalarının sayısı 9 yılda yüzde 110 artmış durumda. Uyuşturucu kullanma, satın alma ve bulundurma suçlarındaki artış ile yüzde 161 gibi çok daha yüksek düzeyde.
Sorunun gençler, hatta giderek çocuklar arasındaki yaygınlığı ise yarayı daha derin hale getiriyor.”
Bu grafik, AKP iktidarı dönemine ait. Yani Türkiye Yüzyılı’na böyle girdik.
İşsiz ve yoksul gençlerin kurye.. Olmadı “TORBACI” olarak ayakta ve hayatta kalma çabası..
Öte yandan, buna paralel olarak cinsel istismar suçlarındaki korkunç artış..
İktidarın buna alternatif olarak sunduğu ne, biliyor musunuz?
Peygamberle rabıtaya geçtiğini söyleyen şeyh bozuntularıyla kafalarını sallaya sallaya gerçeklikten kopmak!! Kadın düşmanlığıyla cennete gideceğini zannetmek.. Arapçanın kutsal olduğuna inanıp, aslında dine ve tarihe dair hiçbir şey bilmemek.
Erdoğan iktidar uğruna bütün düğmelere aynı anda basarken, ekonomik, toplumsal dengeler altüst oluyor.
Buna bir de çevremizde de her köşeden yükselen alarm seslerini ekleyin!
Trump, Türkiye’yi pas geçerek bitirdiği bölge turunda hedeflerini, amaçlarını saklamadı.
Ancak asıl mesajları Dışişleri Bakanı Rubio’dan aldık.
Felaket tellalı gibi iki mesaj verdi dünyaya.. Ve elbette ateş çemberine atılacak Türkiye’ye:
* “Açıkçası, Suriye’de geçiş hükümetinin karşı karşıya olduğu zorluklar göz önüne alındığında, potansiyel çöküşe ve epik boyutlarda tam ölçekli bir iç savaşa, temelde ülkenin bölünmesine ayların, belki de haftaların bile kalmadığı değerlendirmesinde bulunuyoruz.”
* “İran ile nükleer anlaşma kolay olmayacak.”
“EPİK BOYUTLARDA SAVAŞ” ne ola ki?
Sözcük anlamından yola çıkarsak “DESTANSI”, Evangelist ajandaya göre de İsa’yı gökyüzünden indirecek bir savaş -Armageddon- bekliyor Trumpgiller.
Erdoğangiller ise yandaşlarının “Dünya lideri” tezahüratı dışında her sese kulaklarını… Dünyanın sürüklendiği tehlikeye gözlerini kapatmış.. Günü, “-daha doğrusu kendilerini- kurtarmaya çalışıyor.
Bugün, 21 Mayıs 2025 günü Euro 40 lirayı aştı. Dolar 39 liraya doğru tam gaz..
Faizi sormayın bile.
Üstelik Suriye iç savaşı ve İran’a müdahale senaryoları daha ortada yokken!
Erdoğan ve takımı gidecek gitmesine de, başımıza daha neler gelecek.. Ve memleket arkada bıraktıkları enkazdan nasıl temizlenecek..
Bakalım!


