Vatandaşlık vurgunu ile kara para aklandı
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
Bir müteahhit şebekesinin, sahte dekont ve e-imza ve değerleme raporlarıyla, henüz proje aşamasındaki gayrimenkulleri olduğundan pahalı göstererek, rüşvet vererek, 2691 yabancıya 50 bin dolar karşılığında Türk vatandaşlığı sattığını ortaya çıkarmıştım.
Vatandaşlık vurgununa ilişkin iki yazı yazdım.
Zer Group Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Ceylan ile Ceylan’ın Türk vatandaşlığı sattığı Afganistan kökenli Muhammet, Abdullah ve Faisal Şahap, şebekenin başını çekiyor.
Hali hazırda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iki iddianame yazıldı.
İlkinde İstanbul’daki 146 gayrimenkulün muvazaalı bir şekilde satılarak, 870 yabancıya vatandaşlık verildiği ifade ediliyor.
İkincisinde ise İstanbul, Yalova, Sakarya, Kocaeli, Tekirdağ ve Balıkesir’deki 409 gayrimenkulün satışı yoluyla 1821 yabancının vatandaş olduğunu gördük.
Şu suçlamalar yöneltiliyor:
Suç örgütü liderliği ve üyeliği, resmi ve özel belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşları ve tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, bir yabancıyı ülkeye sokma…
Birleştirilen iki iddianameye hangi mahkemenin bakacağı hala belli değil.
Dosya, uyuşmazlığın çözümü için Yargıtay’da.
Kara para davası
Şimdi öğreniyoruz ki, aralarında Mustafa Ceylan ve Muhammet Şahap’ın olduğu 11 sanık hakkında Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından üçüncü bir iddianame yazılmış. Büyükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılmış.
Bu kez suçlama şöyle:
Zincirleme suretle örgüt faaliyeti kapsamında suçtan kaynaklı malvarlığı değerlerini aklama.
Yani, kara para.
5.5 milyar TL zarar
İddianamede İstanbul Emniyeti Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele Şubesi’nin raporuna yer veriliyor.
Rapora göre vatandaşlık vurgununu tespit edebilmek için 25 bin belge incelendi.
Çoğunlukla Afganistanlılar, Pakistanlılar ve İranlılardan oluşan 2961 yabancı Türkiye’ye bile gelmeden vatandaşlık ve pasaport sahibi oldu.
409 gayrimenkulün satışından devletin 119.050.000 dolar gelir elde etmesi gerekiyordu. Ancak savcılığın hesabına göre, gayrimenkuller gerçekte 50.000 dolara satıldığı için 102.690.000 dolarlık döviz kaybı var.
Diğer 146 gayrimenkulün satışından 37 milyon doların ülkeye girmesi gerekirken, bu rakam 5 milyon dolarda kaldı. 32 milyon dolarlık döviz kaybı yaşandı.
Toplam kayıp 134.690.000 dolara ulaşıyor.
Yaklaşık 5.5 milyar TL.
MASAK: 31 hileli işlem
Yine iddianamede yer verilen MASAK raporuna göre alıcıların satıcılara para göndermesi gerekirken, burada tersi oluyor. Satıcılar satıştan önce alıcılara para yolluyor. Para gayrimenkul için ödenmiş gibi şirkete iade ediliyor.
Yani şöyle:
Vatandaşlık için 2022 yılına kadar en az 250 bin dolarlık bir ev almak gerekiyordu.
Bu rakam 2022’den sonra 400 bin dolara yükseltildi.
Şirketler vatandaşlığı 50 bin dolara satıyor.
Kalan 200 bin ya da 350 bin doları ise üçüncü kişiler üzerinden alıcıya yolluyor.
Alıcı vatandaşlık ödemesiyle birlikte parayı şirkete iade ediyor.
Bu şekilde tam 31 işlem yapılmış!
Öte yandan dört yabancı aldığı gayrimenkulu satıcının paravan şirketine devretmiş.
Her bir değerleme işleminde firmaya 1000-1500 TL gönderilirken, bir çalışana 2 milyon TL havale edildi. Raporda, “Çalışanlara yaptıkları usulsüzlükler dolayısıyla rüşvet verildiği kuvvetle değerlendirilmektedir” deniyor.
Parayı dolaştırıyorlar
MASAK’ın tespit ettiği bir diğer yöntem de şu:
Şüpheliler ortağı veya çalışanı oldukları şirketlerin hesaplarını kullanarak, yabancıların gayrimenkul satın alma yoluyla vatandaşlık kazanmasına aracılık ediyorlar. İşlemi gerçekleştirirken, kendileri ile bağlantılı şirketlerden şahsi hesaplarına para aktarıyorlar. Bu parayı vatandaşlık için alınan gayrimenkul bedeli gibi, bağlantılı oldukları diğer şirkete gönderiyorlar. Şirket üzerinden kendilerine gelen tutarları nakit olarak çekip yabancıların gayrimenkul alım bedeliymiş gibi tekrar hesaplarına yatırıyorlar. Yine bağlantılı oldukları şirketlerden gelen tutarları yabancılara ‘kapora iadesi’ izlenimi vererek gönderiyorlar.
Raporunda şirketlerin usulsüz şekilde gayrimenkul satarak, suç geliri elde ettikleri, mal varlıkları edinerek, kara parayı akladıkları iddia ediliyor. Bu yolla kazanıldığı düşünülen 11 şirkete ait 150 gayrimenkule ve sekiz araca el kondu.
Suudi Arabistan’da Türkçe bilmeyen Türk vatandaşları!
Suudi Arabistan’da yaşayan bir izleyicim Türk vatandaşlığının nasıl ayağa düşürüldüğünü çarpıcı örneklerle anlatıyor.
Bana gönderdiği e-mailde Türkçe bilmeyen, bazıları Türkiye’yi görmemiş kişilerin kolaylıkla vatandaşlık aldığını belirterek, şöyle yazıyor:
“Mekke, Riyad ve Cidde’de denk geldiğim, statüsü ortalamanın biraz üzerinde Özbek asıllı Afganlar, Filistin asıllı Lübnanlılar, Suriyeliler ve hatta Katarlıların kendilerinin, çocuk ve eşlerinin, tüm aile bireylerinin Türkiye’ye gitmeden, bir kelime Türkçe bilmeden vatandaşlıkları ve pasaportları var. Özbek asıllı Afganların burada giyim dükkanları var. Suriyeliler ve diğerleri genellikle mühendis veya şantiye şefi. Hiç birinin Türkiye ve Türkçe ile alakası yok. Konsolosluğa gittiğimde personel harici Türkçe konuşan yok. Konsoloslukta görevi evrak işi olan Özbek asıllı Afganlar çalışıyor. Belki onların da Türk pasaportu vardır. Suudi Arabistan’da konsoloslukların hali böyleyken, diğer ülkelerde kim bilir daha bilmediğimiz neler dönüyor?”
Ayşe Barım’ı tahliye eden hakim emekli olup avukatlığa başladı
İstanbul Barosu’nun Taksim’den Silivri F Tipi Cezaevi’ne kaldırdığı servis aracını kullanan avukatlar birkaç ay öncesine kadar kürsüde gördükleri bir hakimle yan yana yolculuk ediyorlar.
Onu görenler şaşkınlıklarını gizleniyorlar.
Adı, Fatih Kapan.
Kürsüde 30 yılı geride kalmış.
Son 17 yılı İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nde geçmiş.
Şimdilerde taze bir avukat.
Niçin mi hakimliği bırakıp avukatlığı seçti?
Biliyorsunuz…
Menejer Ayşe Barım, ocak ayından beri Gezi Parkı Davası’nda anayasal düzeni devirmeye teşebbüse yardım etmek suçlamasıyla tutuklu yargılanıyor.
İkinci duruşması, 1 Ekim’de.
Türk Tabipleri Birliği, Barım’ın ani ölüm riskinin, ciddi beyin damar hastalığı ve bayılma ataklarının olduğunu ve tahliye edilmesi gerektiğini açıkladı.
Barım’ın avukatları geçen şubat ayında tutukluğun kaldırılması için sulh ceza hakimliğine bulundu. İtirazları reddedilince İstanbul 8. Asliye Ceza’ya başvurdular.
Hakim, Fatih Kapan’dı.
Kapan, beklenmedik bir şekilde Barım’ın tahliyesine hükmetti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, hemen itiraz etti. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, itirazı kabul etti ve Barım’ın tutukluğunun devamına karar verdi.
Hakimler Savcılar Kurulu, görevinden aldığı Kapan’ı Tüketici Mahkemesi’ne sürdü. Ardından Kapan’a soruşturma açıp müfettiş gönderdi. Bir aylık izin alan Kapan, yazılı savunmasını verip yaz kararnamesini beklemeden emekli oldu. İstanbul’da bir arkadaşının ofisinde avukatlığa başladı. Öğrendiğim kadarıyla bir aydır davalara gidip çıkıyor. Silivri servisinde görüldüğü gün, CHP'li Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin’le görüşe gidiyormuş. Bağlı bulunduğu ofis, Tekin’in avukatlığını alabilirmiş.
Kapan, verdiği için mesleğine mal olan kararından ötürü pişman mı?
Öğrendiğim kadarıyla hayır.
Kararının doğru olduğunu düşünüyor.


