10 Ekim Gar Katliamı: Geçen 10 yılda neler oldu, failler yakalandı mı?
SonTurkHaber.com, T24 kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Gazeteci ve Cumhuriyet yazarı Barış Pehlivan, 10 Ekim Gar Katliamı'nın 10. yılında bugüne kadar neler olduğunu derledi.
Pehlivan'ın yazısı şöyle:
"Katliamın ardından 10 yıl geçti. Ve açılan davaların avukatları ile 10 Ekim Barış Derneği, geçen yılları iki ayrı rapora döktü. Bugünkü Arka Bahçe’de işte o raporlardan hatırlatmak istediklerim var:
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 14 Eylül 2015 tarihli “muhtemel eylem”yazısının gizlendiği ve gereğinin yapılmadığı ortaya çıktı. Halbuki, aktarılan istihbaratla adeta 10 Ekim günü gerçekleştirilen IŞİD saldırısı tarif edilmişti. Keza, söz konusu istihbaratın gelişinden birkaç gün sonra, 22 Eylül 2015 tarihinde, tertip komitesi miting başvurusunu yapmıştı. Miting başvurusu yapılması sırasında ve sonrasında bu istihbarattan tertip komitesine söz edilmemişti.
10 Ekim mitinginde görevlendirilen güvenlik görevlisi sayısı 17 Eylül 2015 tarihinde gerçekleştirilen “Teröre Karşı Kardeşlik” mitinginde görevlendirilenden daha azdı. Söz konusu miting için 4 bin 40 polis memuru görevlendirilmişken 10 Ekim mitinginde görevlendirilen polis memuru sayısı toplam 2 bin 44’tü.
Katliamdan iki gün sonra İstanbul Çağlayan Adliyesi’ndeki yüzlerce avukat, protesto yürüyüşü ve ardından adliye önünde basın açıklaması yaptı. Gelin görün ki adliyedeki eyleme katılanlardan 19 avukat hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” ve “cumhurbaşkanına hakaret”suçlamasıyla dava açıldı. 2016 yılında açılan davada, 9 yıl ve 33 celse sonunda tüm yargılananlar beraat etti.
Katliamda yaşamını yitiren Şebnem Yurtman’ın babası Mehmet Yurtman, Facebook paylaşımında cumhurbaşkanına hakaret ettiği iddiasıyla tutuklandı. Yurtman, 6 gün tutuklu kaldıktan sonra avukatlarının itirazı üzerine serbest bırakıldı. Hakkında yapılan soruşturmada ise takipsizlik kararı verildi.
10 yıl içinde gerçekleştirilen 80 celse boyunca mahkemeye 419 talep sunuldu. Ancak bu taleplerin sadece 173’ü kabul edildi. Katliam yargılamasının esasına, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına ilişkin olan taleplerin tamamı reddedildi. Süreç içerisinde üç kez mahkeme heyeti değişti.
Katliamın gerçekleşmesinde kusuru ve sorumluluğu bulunan hiçbir kamu görevlisi yargılamaya dahil edilmedi. Halbuki Mülkiye Müfettişleri Raporu Ankara, Adana, Gaziantep ve Kilis gibi yerlerde görev yapan birçok kamu görevlisinin bu katliama yol verdiğini ortaya koymaktaydı.
Firari sanıklar ve katliamla bağı olan IŞİD’lilerin tamamı yakalanıp yargılanmadı. Zira, katliamı planlayan sanıkların 16’sı halen firariydi. Yine dosyada katliam planlayıcısı olan ancak isimleri tespit edilmeyen 32 kişi daha vardı. Mahkeme heyeti ve savcılık ise bu kişilerin tespiti ve yakalanması hususundaki tüm talepleri yok saydı. Firari sanıkların bir kısmının nerede bulundukları zaman içerisinde tespit edildi ancak ülkeye iade süreçlerine ilişkin bir işlem taleplere rağmen başlatılmadı.
İdare mahkemeleri İçişleri Bakanlığı’nın ve Ankara Valiliği’nin hizmet kusurunun olmadığı kabulüyle davaları “sosyal risk” ilkesi kapsamında değerlendirerek tazminat kararları verdi. Yani, “Devlet kusurlu değil ama vatandaş zarar gördü, o yüzden size biraz para verelim” denildi. Bu kararlara yapılan itirazlar ise gerekçesiz olarak reddedildi. Dosyalar Danıştay’a taşındı. Ama Danıştay da kusur bulamadı. Anayasa Mahkemesi de 10 Ekim katliamı ile ilgili olan başvurularda artık dilekçeleri okuma gereği dahi duyulmadığı anlaşılan bir özensizlikle, ihlal olmadığına dair kararlar verdi.
Katliamın gerçekleştiği Ankara’da sadece 2019, 2023 ve 2024 yıllarında yapılan anmaya müdahale edilmedi. Diğer yıllarda yapılmak istenen tüm anmalarda polis müdahalesi, gözaltılar ve engellemeler yaşandı."
Yazının tamamını okumak için .


