19. yüzyıla dönüş olmaz! Ruhban Okulu nereye bağlanır?
SonTurkHaber.com, Haber Global kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılması gündeme gelirken, okulun idari yapılanması ve eğitim sistemi de merak konusu oldu. Geçtiğimiz aylarda Patrikhane'den ve Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yetkililer Heybeliada'daki okulda incelemelerde bulunmuş, okulun yapısıyla ilgili bazı bilgiler de kamuoyuna yansımıştı. Okulun bir "ilahiyat fakültesi" olarak hizmet vereceği, bunun yanı sıra felsefe ve sosyal bilimler alanında yüksek lisans eğitimi verileceği Yunan basınına yansımıştı. Haber Global Web Özel'e konuşan tarihçi ve uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Hasan Ünal, açılması tartışılan okulun yapısıyla ilgili önemli uyarılarda bulundu.

Patrikhane'nin İstanbul'da ve Adalar'daki Rum cemaatine din hizmeti vermek için bulunduğunu belirten Prof. Dr. Ünal şu değerlendirmeleri yaptı: "Bu okulun bir pazarlık konusu olması bizi 19. yüzyılda Osmanlı'nın durumuna götürür. İstanbul'daki söz konusu kilisenin uygulamalarını Lozan'dan sonraki döneme göre yeniden belirlemek ve o esasları en belirgin şekilde uygulamak gerekiyor. Bu konu herhangi bir şekilde Lozan'da yer almamıştı."
BATI TRAKYA VE RUM VURGUSULozan tutanaklarına göre Türkiye'nin aslında Patrikhane'nin İstanbul'da kalmasına karşı olduğunu belirten Prof. Dr. Ünal, şöyle devam etti: "Batı Trakya Türk toplumu ile İstanbul Rumlarının mübadele dışında tutulması üzerine Türkiye Lozan'la doğrudan ilişkilendirmeden bu kurumu Rumların kilisesi olarak kabul etti. Patrikhane Fatih Kaymakamlığı'na bağlı bir kurum oldu."
SOVYETLERE KARŞI İSTİHBARAT"Bu durum 1950'li yıllarda değişmeye başladı. ABD, Patrikhane'yi Sovyetlere karşı istihbarat çalışmalarında kullandı. O zamanki Menderes hükümeti de bunu destekleyici adımlar atmıştı. Menderes o dönemde kilise papazlarına 'patrik hazretleri' diye hitap etti. Bu Patrikhane'nin uluslararası statüye kavuşturulması çok yanlış olur. YÖK uygulamasının dışına çıkılarak özel bir uygulamaya tabi tutulması adım adım Vatikan gibi bir statüye kavuşturulmasına doğru gider."
Söz konusu durumun sakıncalarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Ünal ayrıca şöyle konuştu: "Bu kilisenin diğer kiliseler üzerinde ilahi ve ruhani bir yetkisi olduğu iddiası da tümden yanlıştır. 19. yüzyılda Ortodoks milletlerin devletleşmesi sürecinde Ortodoks inancı da bu siyasi sürecin parçası oldu. Sırpların kendi kilisesi var, Bulgarların ve Yunanların da kendi kiliseleri var. Ruslar, Fener'i hiç ciddiye almaz. Ülkenizde ne güzel kilise var. Bu Türkiye'ye güç katar diye tartışmalar oluyor. Bunlar AB propagandası uydurma laflar."

"Bizdeki böyle bir kilisenin dünyadaki siyasal mücadelelerin içinde örneğin Ukrayna'yı tutup Rusları karşısına alması siyasi çatışmalara müdahil olması doğru olur mu? Ya da Balkanlar'da birini destekleyip öbürünü karşısına alması... Hiçbir olumlu katkı olmaz. Bu kilisenin bir takım idari ve başka sorunları varsa bunlar konuşulabilir. Türkiye, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması konusunda anayasal uygulamaya tabi kalarak mevcut yasal düzenlemeler içinde bir kurum olmasını kabul edebilir."
Kaynak: Web Özel


