AK Parti, bürokratik ve siyasi elitlerini yetiştirdi? İhsan Aktaş
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni Refah Partisi kazandığında, sistemin yerleşik partileri ağır bir travma yaşadı. Refah Partisi, Sait Halim Paşa’dan başlayan ve Necmettin Erbakan’a kadar uzanan çevreyi temsil eden rasyonel, İslamcı bir partiydi. İstanbul seçimlerini anlamlı kılan başka bir unsur da, Refah Partisi’nin gelecek vaat eden vizyoner temsilcisi Recep Tayyip Erdoğan’ın o dönemde belediye başkanlığını kazanmasıydı. Kararlı ve mantıklı bir Refah fikriyatı bu kez İstanbul’u yönetme seviyesine yükselmişti.
Merkez medya, yeni belediye başkanının kadrolarını kurmakta zorlandığını her gün manşetlere taşıyor; hangi pozisyonların boş olduğunu yayımlıyordu. Siyaset, mukayeseli üstünlük sanatıdır. Sn. Erdoğan ise önceki dönemlerle 1994’ü kıyaslayarak bu manşetlere yanıt veriyordu.
Medyaya göre; bu kadrolar Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana devlet deneyimi görmemişti, dolayısıyla kadro kuramazlar ve belediyeyi yönetemezlerdi. Fakat yanlış düşünüyorlardı. Refah Partisi, bırakın İstanbul’u yönetmeyi Türkiye’yi yönetecek düzeyde idealist, memleket odaklı ve iddialı kadrolara sahipti.
Erdoğan güçlü bir kadro kurdu ve İBB’yi teknik açıdan öne çıkararak yönetti. Onlarca bürokrat Türkiye çapında tanındı. AK Parti, siyasî ve bürokratik kadrolarını, bu isimlerin üzerinde yükseltti.
Çok partili hayata geçildikten sonra siyasi partilerin iktidarda kalma süreleriyle idari ve siyasi kodlar üzerindeki etkileri arasında doğrudan bir ilişki olduğu görüldü. Türkiye siyasetinde hiçbir parti, AK Parti kadar uzun soluklu bir iktidar pratiği yaşayamadı. Çeyrek asrı aşan bu süre, toplumsal dönüşüm, kurumsal inşa ve elit üretimi açısından oldukça öğreticidir.
Modern devlet kuramı, bürokrasi ile siyaset arasında belirli bir mesafe tanımlar; devleti, siyasal değişimlere karşı dirençli kılar. Seçimle gelen siyasi kadroların, devleti yönetecek nitelikli bürokratik ve siyasal eliti üretmesi beklenir. Bu bağlamda AK Parti’nin çeyrek asırlık serüveni, Türkiye modernleşme tarihinde nadir görülen bir elit üretim kapasitesi ortaya koydu.
AK Parti, 2002’de iktidara geldiğinde iki büyük engelle karşılaştı: Birincisi, merkez dışından gelen siyasal kadroların yönetim tecrübesi eksikliğiydi. İkincisi ise devletin kurumsal alanındaki yerleşik bürokratik reflekslerin, DP, ANAP, RP gibi partilerde görüldüğü gibi AK Parti kadrolarına kuşkuyla bakmasıydı. Ancak zamanla, siyasi liderlik becerisi ve toplumsal meşruiyetle bu engeller aşıldı ve yerel yönetimlerden merkezi idareye, sivil toplumdan üniversitelere kadar geniş bir alanda yönetici elit sınıf yetiştirildi.
AK Parti’nin yetiştirdiği kadrolar; partinin içinden başlayıp devletin farklı kademelerine, yerel ve merkezi düzeye, dış temsil görevlerine ve düşünce kuruluşlarına kadar uzanan bir etkin konum kazandı. Bu yönetici sınıfın en belirgin özelliği; teknik bilginin yanı sıra siyasal mücadele pratiğine, toplumsal meşruiyete ve kurumsal sadakate dayalı kesişim kümeleri yaratabilmesidir. Özellikle 15 Temmuz sonrasında devletin yeniden yapılandırılmasında AK Parti kadrolarının rolü, bu elit formasyonunun sağlamlığını ve dönüştürücü gücünü göstermiştir.
Bürokrasi ve siyaset durağan yapılar değildir; dinamizme ve yenilenmeye muhtaç alanlardır. AK Parti’nin önümüzdeki dönemde karşılaşacağı en kritik sınavlardan biri de kurumsallaşmış bu elit yapıyı yeni kuşaklara nasıl aktaracağı, liyakat-ilke dengesini nasıl koruyacağı ve toplumsal meşruiyeti nasıl tazeleyeceğidir.
Sonuç olarak, AK Parti iktidarı yalnızca siyasi bir başarı değil; aynı zamanda Türkiye’nin yönetici elit sınıfını dönüştüren tarihsel bir laboratuvar işlevi görmüştür. Burada yetişen kadrolar, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin yanında bölgesel siyasetin şekillenmesinde de önemli roller üstlenecektir.
“Elit” kelimesi yerine “yönetici sınıf” tanımını kullanmak daha yerinde olabilirdi; fakat Batı hegemonyasına teslim olmuş, hiçbir fazileti olmadan aristokrat görüntüsü veren gruplara karşı, AK Parti’nin siyasette ve bürokraside yer almış yetişmiş bir zümresi olduğu iddiasını vurgulamak için “elit” ifadesini tercih ettim.
Bugün AK Parti içinde siyasete başlayan ve tüm ömrünü teşkilat faaliyetlerine harcayan, genç-orta yaş düzeyinde yaklaşık 1 milyon teşkilatçı var. Ayrıca son 20 yıldır farklı devlet kademelerinde görev almış ve AK Parti misyonuna inanan birçok bürokrat bulunuyor. Çeyrek asırlık iktidar deneyimi önemli bir yönetici sınıf oluşturmuştur. Geriye kalan özgüvenle geleceğe sahip çıkmaktır.


